"İNSANLAR KIRARDI... "

4 0 0
                                    

   Yavaş yavaş eve doğru yürürken aklımda adının Berk olduğunu öğrendiğim o kumral çocuk vardı. O çok garip birisiydi. Hem benden nefret ediyormuş gibi davranıyor hemde bana yırttığı kitabı hediye ediyordu. Onun okul zorbası olup olmadığını anlayabilmiş değildim...

*Berk'in gözünden... *

   ... Ayça kitabevinden çıktığında yaklaşık birkaç dakika boyunca orada öylece bekledim. Tam kalkacaktım ki gözüme bir kitap takıldı. Bu kitap "Romeo ve Juliet"ti. Ayça da bu tür kitaplardan hoşlandığı için kitabı biraz incelemek istedim. Ben genelde wattpad tarzı kitaplar sevdiğim için pek klasikleri okumazdım. Kitabı karıştırırken acaba bunu Ayça'ya alsam mı diye düşündüm. Ve evet, aldım. Ayça okula geldiği ilk günden beri onu izliyordum ve gerçekten çok narin bir kıza benziyordu. Öğrendiğim kadarıyla ailesi bir yıl önce ölmüştü ve şu an evlatlık olduğu bir ailedeydi. Gerçekten onun için zor olmalıydı...

   *Ayça... *

   Eve geldiğimde biraz ders çalışmaya karar verdim. Fizikten test çözerken bir anda kapım açıldı ve içeri Selin girdi. Kapıyı da arkasından kapatıp kilitleyin ve kaşlarım çatıldı ve, " Ne oldu, Selin? Bir sorun mu var?... " dediğimde hızlıca, "Evet, bir sorun var. Ve o sorun sensin. " diyerek bana doğru ilerledi ve bir anda cebinden bir bıçak çıkartarak boynuma tuttu. Gözleri dolmuştu ve ağlamışa benziyordu. "Ailem seni benden daha çok seviyor. Az önce onlarla senin yüzünden kavga ettim! Bana seni sevmenin söylüyorlar fakat seni sevemiyorum çünkü... Her neyse işte. Bu evde artık yerin yok! En yakın zamanda bu evden kaçmazsan buradan cenazen çıkacak! Anladın mı beni! " diye hırladığında elindeki bıçağa bakarak yutkundum ve, "Selin... Ailen ikimizi eşit seviyor ve sen onlarım öz evlatlarısın. Her ne kadar eşit seviyorlar gibi düşünsem de sen onların öz kızısın. Ayrıca onların beni senden daha çok sevip sevmemesini ben kontrol edemem... " dediğimde sanki daha çok sinirlendi ve, "Senin doğman çok büyük bir yanlıştı zaten! Keşke olmasaydın, senden nefret ediyorum! " diye bağırdığında bıçakta elleriyle birlikte titrediği için boynumu biraz çizdi. Hızla geriye atıldığımda sandalyeden düştüm ve hafif kanayan boynumu tuttum. Allah'tan hayati bir önem taşıyamayacak kadar küçük bir yaraydı. Duyduklarımın ağırlı ve canımın acımasıyla düştüğüm yerde boynumu tuta tuta ağlamaya başladığımda Selin istediği almış gibi hızla kapının kilidini açtı ve oradan çıkıp kapıyı sertçe çarptı. Hüngür hüngür ağlarken ara sıra annemin ve babamın adını sayıklıyordum. Bu çaresizlik seviyesini sadece kimsesi olmayanlar bilir. O gece birkaç saat ağladıktan sonra masama geri oturdum ve sabah kadar kafa dağıtmak için ders çalıştım. O kafa dağınıklığıyla aklım aldı mı konuları bilmiyordum ama en azından ağlamamıştım işte. Telefonumun alarmının çaldığını duyunca okul vaktinin geldiğini anladığımda banyoya yöneldim ve buz gibi bir duş aldım. Kendimi bir zombi gibi hissediyordum. Yine de geleceğim için okula gitmek zorundaydım bu yüzden umursamayarak dolaba yönelip formalarımı aldım ve giyindim. Çantamı hazırlayıp saçlarımı taramak için banyoya yöneldiğimde gömleğimin açık birkaç düğmesinden gece olan yara izin gözüküyordu. Aynaya birkaç dakika bakakaldığımda hızlıca kendimi toparladım ve bir tane daha düğmemi kapatarak fondötenle yarayı biraz daha kapattım ve banyodan çıktım. Yara izlerini fondötenle kapatabiliyordum fakat yara izlerime sebep olan şeylerin ruhumda bıraktığı izi asla kapatamazdım. Bazen insanın kafasının içindeki sesler susuyordu ama bu sessizlik onca sesten daha kötüydü...

   Okula geldiğimizde arabadan indim ve içeri doğru yürüyordum ki birisinin adımı seslenmesi ile etrafa bakındım ve Berk'i gördüm. Arkadaşlarıyla yanıma doğru geliyordu. Yanıma geldi ve, "Dün kitabevinden çıkarken bir kitap gördüm ve sevebileceğini düşündüm. Al... " dedi ve bir hediye paketi uzattı. Şaşkınlıkla elinden aldım ve, "Teşekkür ederim... Bunun karşılığını sana vereceğim... " diyerek gülümsediğimde gitmemi engelleyerek, "Bunun karşılığını akşam benim basketbol maçımı izlemeye gelerek vereceksin. Akşam sekizde seni evinden alırım, belki maçtan sonra bir kafeye oturur sohbet ederiz... " dedi ve benimle yüz yüze gelmek için hafifçe öne doğru eğildi. Gülümsemeye çalışarak, "Peki... Seni desteklemek için orada olacağım... " dedim ve yanından uzaklaşarak okula girdim...

   Sınıfa girdiğimde moralim pek iyi olmadığı için kimseyle konuşmadan sırama oturdum ve kafamı sıraya koyarak gözlerimi dinlendirdim. Aslında bugün hiçbir yere gidesim yoktu fakat bana hediye almıştı ve onu desteklemeliydim. Sanırım onu sevmeye başladım. Ben bunları düşünürken zil çaldı ve birkaç dakika sonra öğretmenimiz sınıfa girdi. İlk ders uyuya kalmışım, teneffüste uyandım...

   Okul bittiğinde yine mutsuz bir gün geçirmiştim. Arkadaşlarım beni hiç yalnız bırakmamışlardı ama dün geceki konuşma beni parçaladığı için tüm gün ruh gibi gezmiştim. Eve geldiğimde direkt uyumuştum... Uykumdan telefonumun çalma sesiyle uyandım ve telefonu elime aldığımda saatin 19.14 olduğunu gördüm ve aklıma Berk geldiği için hızla doğruldum. Berk arıyordu. Açtığımda, "Ayça bir şey mi oldu? Kaç keredir arıyorum neden açmıyorsun? " dediğinde hızla telefonu kulağımdan çektim ve üstteki bildirimlere baktım...

23 cevapsız arama

   Berk
-Ayça konum atar mısın? 19.00
-Ayça bir sorun mu var? Mesajlarım iletilmiyor...  19.02
-Ayça!  19.10

Tedirginlikle dudağımı ısırdım ve telefonu geri kulağıma koyarak ayağa kalktım. "Ben... Gerçekten üzgünüm uyuya kalmışım... Dün gece pek uyuyamadım... " dediğimde arkadan derin bir nefes aldığını anladım. Bana bir şey olmadığı için rahatlamış mıydı? Hadi canım! "Uykunu almana sevindim ama bir daha beni habersiz bırakma! Sana bir şey oldu diye öldüm öldüm dirildim... " dediğinde durgunlaştım. Bana ailemi hatırlatıyordu. Ne zaman dışarı çıksam annem beni hep arardı... Her neyse... "Kusura bakma... Bir dahakine söylerim... Konumu şimdi yolluyorum, hoşça kal... " dedim ve telefonu kapattım. Konumu attığımda banyoda elimi yüzümü yıkadım ve dolabıma yöneldim. Kırmızı boğazlı ve yün elbisemi üzerime geçirdiğimde saçlarımı da at kuyruğu yaptım. Saat 19.48 olmuştu. Seçil Hanım odama girdiğimde beni düzdü ve, "Güzel kızım benim, ne kadar da güzel olmuşsun. Nereye böyle? " diye sorarak gülümsedi. Bende gülümseyişine güçlükle karşılık verip, "Bir arkadaşımın basketbol maçı varmış da... Oraya gidiyorum.... " dediğimde başıyla beni onayladı ve bana sarıldığında karşılık verdim. Sonra çantamı aldım ve oradan çıktım. Tam o sırada telefonum titredi ve mesajın Berk'ten olduğunu gördüm...

   Berk
-Hazır mısın? Ben evden çıktım 5 dakikaya oradayım.

+Tamam... Hazırım, seni bekliyorum...

   Dışarı çıktığımda Berk'i beklemeye başladım. Kırmızı bir Range Rover evin önüne yaklaştı ve benim önümde durduğunda camı açıldı. İçeride Berk'in olduğunu görünce şaşırdım, bu kadar zengin olduğunu beklemiyordum. İstemsizce gülümsediğimi fark ettim... Garip hissettirdi...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 14, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

EMANETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin