"Ben neden hep erkeklerin fıtık olduğunu anladım. Her şeyi bize taşıtıyorsunuzda o yüzden."
"Ne naz yaptın be Can, altı üstü iki tane poşet taşıyorsun."
"Tamamda abla bunlar iki poşet olsa da dört poşet ağırlığındalar."
"Sanki hepsini sen taşıyorsun. Bak ben de taşıyorum görmüş olduğun gibi."
"Almışsın eline ufak bir poşet konuşuyorsun. Hem biz niye sabah erkenden mutfak alışverişine geldik ki ?"
"Akşam misafir mi ne gelecekmiş o yüzden. Annemi biliyorsun, kadına misafir dediğimiz an eli ayağına dolaşıyor. Allahtan pazar gününe denk geldi de hepsi akşama kalmadı. Yoksa işten çıkar çıkmaz hemen iş yaptırtmaya başlardı."
"Misafir ne alaka? Kim gelecekmiş ki?"
"Bilmem, misafir dedi geçiştirdi. Biz tanımazmışız. Akşama görürüz işte."
Kafamı sallayıp yolumuza devam ederken birden karşımıza Levent abi çıkmıştı. Elindeki ince, uzun, zincir bilekliği tespih gibi sallayarak aylak aylak adımlarla yanımıza geldi.
"Mahallenin en düşman kardeşleri naber? Bakıyorum da tüm marketi boşaltmışsınız."
"Sanane Levent. Canımız en isterse aldık işte."
Ablam ve anneme silah verip birini öldürmelerini isteseniz ilk Levent, İbo ve Aliden başlarlardı. Hayır bu ne sinir anlamıyordum ki? Sanki başkalarını değil onları dövüyorlardı.
"Gökçecim senin bu doğuştan gelen Leventfobin tam olarak annenden genetik olarak mı geçti?"
Dediklerine kahkaha patlatmıştım. Levent abinin ablamla itişmelerine çok gülüyordum.
"Can gülme. Farkındaysan alay ettiği kişi ablan."
"Gül Cancağzım gül. Ablan ne desem onunla alay ettiğimi sanıyor zaten. Hayır bu öfke ve kin neden, bir türlü anlamıyorum ki? Yanlışlıkla dövdüğümüz kişilerden biri sen miydin, haberim mi yok?"
"O biraz zor canım. Valla şu elimdeki poşeti geçiriveririm kafana görürsün."
"Yok olmaz. Poşetle dayağa karşıyım. Bazen üstündeki yazılar yüzde iz çıkarıyor."
Gülüyordum falan ama bazen Levent abilerin ne kadar tehlikeli olduklarını unutuyordum. Elbette asla kadına el kaldırmazlardı, kadın olmasam bile bana da elleri kalkmazdı ama aklıma yaptıkları kavgalar geldiği anda hafiften ürkmüyor değildim.
"O zaman ayağımdaki hafif topuklu botlar var ona ne dersin?"
"O zaman olabilir."
Bu tartışmaları ne kadar beni güldürse de artık kollarım kopuyordu ve daha fazla dayanamayacaktım.
"Levent abi, ablamla uğraşmaya sonra devam etsen olur mu? Kollarım kopacak birazdan da."
"Ver aslanım, ben yardım edeyim size."
"Aman gerek yok. Ver poşetlerden birini Can."
Ablam poşetlerin birini elimden aldı.
"Şimdi izninle evimize gideceğiz."
"Kızım manyak mısın sen ? Bırak yardım edeyim. Belli ki ağır poşetler işte. Sende taşıyamazsın."
"Mis gibide taşırım valla. Hadi görüşürüz."
Ablam önden hızlı hızlı gitmeye başlayıp beni arkada bırakmıştı.
"Senin bu ablan sabahları içiyor mu ?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GülSelen Mahallesi / bxb
Teen FictionOldukça klişe bir mahallede yaşayan Aytuğ ve onun kıymetlisi Can'ı...