-14-

3K 172 9
                                    

Aytuğ'unu bu hayattaki acıları babasının vefatıyla başlamadı. Aytuğ oldukça yoksul bir ailede doğup büyümüştü, ortaokula gelene kadar yokluğun en karanlık dibini görmüş biriydi. Daha o zamanlarda ailesine destek olmak için okuldaki arkadaşlarının bisikletlerini tamir eder, akrabalarının onlara getirdiği leblebileri sokaktaki çocuklara, annesinin yapmış olduğu limonataları mahalleliye satar ve ailesinden harçlık almadan geçimini sağlardı. O yaşlarda çocukluğunu dahi yaşayamamış hayatın çemberinden geçmeye başlamıştı ama bir şekilde babasının düzelen işleriyle tam rahat bir nefes aldı derken ardından gelen babasının vefatı ile büyük sarsılmıştı. Ama hayat acısını yaşamasına bile izin vermemişti. Annesinin depresyonu ile ilgilenmiş, kardeşinin toparlanması için uğraşmış aynı zaman da evlerinin geçimini sağlamak için çalışmaya başlamıştı. Bir gün babamın yanında çalıştığı zamanlarda babama 'Hayat bazen acımasız oluyor ama sanki bana garazi var gibi hissediyorum. Daha iki gün önce babamı toprağa gömdük ama şu halime bak abi, ben daha ağlamaya vakit bile bulamadım.' Demiş. Babam gözleri dolu, omuzları çökük bir şekilde eve geldiğinde anlatmıştı bize. O zaman göğüsümde hissettiğim acıyı, annemin sessizce ağlamasını, ablamın arkadaşını teselli etmekten bitap düşmüş halini asla unutamam. Babam her ne kadar ona destek olmak istese de hiçbir zaman gururunu ayaklar altına almamış okuduğu liseyi yarıda bırakmış ve çalışmaya başlayıp ailesine bakmıştı.

Ardından gelen miras kavgalarından bahsetmek bile istemiyorum. Aşk hayatına gelecek olursak Aytuğ'un lise zamanı daha okulu bırakmadığı dönemlerde birkaç tane öylesine beraber olduğu, aşık olduğunu zannettiği ama çocukluk aklı ile yaşamış olduğu birkaç ilişkisi vardı. Lakin daha sonrasında hayatında öyle biri girmişti ki, bütün mahallenin diline pelesenk olmuş, insanların Aytuğ'nun yari olarak bildiği bir kadın... Aytuğ emlak ofisinde çalışmaya başlayınca bu mahalleye taşınacak olan bir aileye yardımcı olmuştu. Tabi bu sayede ailenin göz bebeği olan Burcu ile tanışmıştı. Burcu o ofise girer girmez Aytuğ'ya tutulmuş ve sırf onu görmek için çeşitli bahanelerle ofise gitmeye başlamıştı. Aytuğ ilk zamanlar yüz vermese de arkadaşlarının gazı ile Burcu ile görüşmeye karar vermişti. Tabi Burcunun ailesi sıkıntılı olduğu ve bizim mahallenin dilide papuç olduğu için gizli gizli buluşsalarda bir süre sonra işler ciddiye binmiş, Aytuğ hiç hissetmediği kadar yoğun duygular hissetmeye başlamış ve Burcu, Aytuğ'yu ailesi ile tanıştırmaya karar vermişti.

Aytuğ'nun o zamanlar yüzü hep düşük, suratı hiç gülmezdi. Tabi ben de olanları bilmediğim için ergenlik aklıyla onu kendimce neşelendirmeye çalışırdım. Meğersem Burcu'nun babası, kızının Aytuğ ile görüşmesine izin vermediği için Aytuğ'nun hayalleri yıkılmış. O zamana kadar Burcu'yu hiç sevmezdim, sanki Aytuğ'yu benden çalmış gibi hisseder ve durmadan ergenlik aklıyla ayrılmalarını dilerdim, ta ki Aytuğ'yu o hallerde görene kadar. Daha sonra dileklerim tam tersine dönmüş ve Aytuğ'nun mutluluğu için evlenmelerine engel olan bütün koşulların yok olmasını istemiştim.

Oldu da. Hem de babamın yardımı ile. Babam tesadüfen Burcu'nun babasını kıraathanede görüp iki okey oynayarak kaynaşmıştı. Daha sonra konuyu Aytuğ'ya getirmiş ve adamı ikna etmişti. Sonrasın da olaylar ardı ardına gelişmeye başlamıştı.

İsteme günü tek hatırladığım şey,  Burcu'yu istemek için bakkal Mehmet amcanın devreye girmesi ve istemeden sonra Aytuğ'nun ilk defa mutluluktan ağlamasıydı. Onu ilk o zaman gözlerinden yaşlar akarken görmüştüm.

Her şey güzeldi. Aytuğ ve Burcu mutluydu, mahalleli onları birlikte gördüğünde imrenir, mahallenin gençleri iç çekerek onları izlerdi. Tabi bir de ben. Burcu ile evlilik planları yapan Aytuğ o zamanlar beni neredeyse asla görmüyordu. Okul çıkışı kıraathanenin önünden geçtiğim de bile elindeki kalem ve kağıtla düğün masrafları hesaplamaktan beni fark etmiyor, gün içerisinde hiç aramıyor, hatta emlak ofisine gittiğimde beni yoğunum diye geri çeviriyordu.

O zamanlar ümidi kesmiş ve Aytuğ diye biri hayatımda hiç var olmamış gibi davranmaya başlamıştım. Hatta düğünlerine bile gitmemiştim. Ailem ısrar etse dahi inadımdan vazgeçmemiş ve evde oturup ailemin eve gelmesini beklemiştim.

Evet gelmişlerdi ama oldukça erken bir saatte ve oldukça şaşkın bir halde. İşte o gün, babasının ölümünden sonra Aytuğ'nun ilk defa içinde bir şeyler kopmuştu.

'Mustafa abi arayıp duruyor.'

'Geri dönerim ona."

Telefonumu alıp kendi telefonuna yaptığı gibi komple kapatıp beni daha çok kendine çekmişti.

'İstersen camlarına çiğ yumurta fırlatabilirim. Hatta her gün düzenli olarak balkonlarına kuş yemleri atıp durmadan kuş pisliği temizlemek zorunda bırakırım onları. Şuna ne dersin kapının önündeki ayakkabılarının içine kedi pisliği-'

'Can ne bu fikirler böyle? Hangi şeytan bu akılları veriyor sana?"

'Kimse. Filmlerde görüyordum.'

'Yok bir daha öyle filmler izlemek sana. Otur ders videoları izle onların yerine.'

Şu durumda bile hala sınavımı düşünüyordu. Harika!

'Sonuçta ondan intikam-'

'Yok intikam falan Can. Hiçbir şey yapmayacaksın. Keza ben de öyle.'

'Nasıl ya? O kevaşe-'

"CAN! Gerçekten sinirleniyorum ama!'

Yükselen sesi ile irkilmiştim. Düğünden bir hafta sonra onu ilk gördüğümdeki hali aklıma geldikçe deliriyordum.

'En azından yumurta?'

'Can...'

Ateş saçan gözleri yerime sinmeme sebep olmuştu.

'Aman iyi be.'

Kafamı göğüsüne yaslayıp manzaraya dalmıştım. Beş dakikaya yakın hiçbir şey demeden öylece oturmuş doğa manzarasını izlemiştik.

'Can'ım'

'Efendim.'

'O günlerden sonra hala bana karşı içinde olan kırgınlığın var mı?'

Bunun cevabını ona her ay bir kere veriyordum. Ama o asla kabullenemiyordu. Hala kendini suçlu hissediyordu. Gönlümü alması bir hafta sürmüştü ama vicdanını asla rahatlatamamıştı.

'Aytuğ bunun cevabını zaten biliyorsun. O zamanlara dair hissettiğim öfkeden hiçbir şey kalmadı. Ben seni affedeli çok oldu. Sen de kendini affet artık.'

'Neden intikam almak istemiyorum biliyor musun?'

'Neden?'

'O kadının beni aldatıp terk ettiğinden dolayı hissettiğim öfkem iki-üç ayda söndü ama onun yüzünden sana yaşattıklarım hala sırtımda koca bir yük. Ama bu yükün sorumlusu sadece o değil, bir o kadarda ben suçluyum. Eğer bana karşı olan öfken ve kırgınlığın bittiyse, o kadına karşı hissettiğim bütün öfkem yok olmuş demektir. '

Göğsünden ayrılarak yüzüme en ciddi ifadeni takınıp ona baktım.

'Bütün samimiyetimle söylüyorum ki seni affettim Aytuğ.'

Yüzünde beliren sıcak gülümseme ile beni kendine çekip kollarını daha sıkı sardı bana. İşte şimdi üşümem geçmişti.

GülSelen Mahallesi / bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin