-5-

4.1K 203 17
                                    

Odamda oturmuş penceremden gözüken ufak dağlarda bulunan ağaçların yapraklarının rüzgarla uçuşmalarını izliyordum. Odamın manzarasına bayılıyordum. Özellikle kar yağdığı zamanlarda bembeyaz örtü misali oluşan görüntü çok hoşuma giderdi. Penceremin tam dibinde bulunan yatağımda oturmuş düşünüyordum. Son zamanlarda okul mevzusu canımı çok sıkıyordu. Çok sıkı bir aileye sahip değildim. Elbette gecenin bir yarısı eve çıkıp gitmek ya da kafama göre şehir dışına çıkmak gibi izinlerim yoktu. Ama şehir içinde haber verdiğim süreçte istediğim gibi dolaşabiliyordum.

Gece hayatını pek sevmezdim. Yüksek sesli müzik ve terlemiş insanların dip dibe dans etmeleri çok ilgimi çekmiyordu. İçki olarak sadece bira içebiliyordum. Diğerlerinin tatları pek hoşuma gitmezdi. Hiç sarhoş olmamıştım. Merakta etmiyordum zaten. Lise zamanı arkadaşlarımla ya birbirimizin evlerinde buluşur ya da boş yeşillik alanlarda sohbet eder çekirdek çitlerdik. Arada içki alıp sohbet etmeye çalışsakta Aytuğ illa ki bizi bulur, aramıza girer ve fazla içmeme izin vermezdi.

Şehir dışına çıkmak istememin sebebi farklı insanlar ve farklı bir hayattı. Yıllardır aynı mahallede aynı insanlarla bir arada olmak bazen insana farklılık isteği getirttiriyordu. Mahalleye yeni taşınan pek olmazdı. Olursa da hiç benim yaşlarında olan insanlar görmemiştim. Genellikle emekliler ya da yeni doğum yapmış aileler olurdu.

Yakın bir üniversitemiz olsa da öğrenciler ya yurtta kalır ya da diğer yakın mahalleleri tercih ederdi. Çünkü mahallemizde İbo, Levent ve Ali gibi mahalle gençliği fazla vardı. Yabancılar pek iyi karşılanmadığı için uzak dururlardı. Hatta mahallenin fazla tehlikeli olduğuna dair söylentiler yayılmıştı. Oysaki yalandı. Bazı geceler her mahallede olduğu gibi kavgalar, tartışmalar olsa da ellerinde bıçak bellerinde silahlı insanlar dolaşmazdı. Bu söylentiyi de yukarı mahallenin muhtarı Fatih abinin çıkarttığı söylenir. Kendi mahallesinden daha fazla ev kiralayabilmek için elbette ki... O yüzden yeni yüzler görmek pek mümkün olmuyordu.

Kendimce manzaraya bakıp düşünürken kalım tıklatıldı.

"Gir."

Ablam olduğunu biliyordum. Annem ve babam çoktan iş yerinde yorulmuş, yatıp uyumuşlardı.

"Naber uykusuz prens? Yine dalmışsın bakıyorum da."

"Düşünüyordum öyle."

Yatağıma oturup, yanıma gelmişti.

"Anlat bakalım. İstanbul meseleleri mi yine?"

"Evet."

"Hayatının önünde daha bir sürü yıllar var Can. Kafayı buna takma. Üniversite olmasa bile belki çalışma hayatın orada geçer."

"Ama daha çok var."

"Bu yıl mezun oluyorum Can. Ve emin ol ne ara Üniversiteyi bitirdiğimi hatırlamıyorum bile. Zaman yavaş gibi hissettirir ama fark etmeden yanından geçer gider."

"Peki ya hiç üniversiteye gitmesem, direkt çalışmaya başlasam?"

"Rüyanda görürsün ablacım. O okul okunacak. Hem okumadan, herhangi bir işe becerin olmadan nasıl çalışacaksın?"

"Aytuğ gibi olurum bende. Bak o ne güzel çalışıyor. Kazandığı parayla ailesini geçindiriyor."

Burukça gülümseyip beni koynuna yasladı. Yavaşça saçımı okşuyordu.

"Can, Aytuğ'nun neler yaşadığını biliyorsun. O bunu seçmedi, zorunda kaldı. Babasının ölümünden sonra annesinin uzun süreli depresyon süreci yüzünden hem annesine hem de kız kardeşine bakmak zorundaydı. Emin ol seçme hakkı olsaydı okurdu. Meral'in neden hukuk okumasını istedi sanıyorsun."

GülSelen Mahallesi / bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin