Dokuz ay sonra doğduğum topraklara dönüyorum tekrar. Yol boyunca giderken hissettiklerim düşündüklerim ve şimdi olduğum kişiyi düşündüm. Bu topraklardan ve ailemden uzakta dokuz ay beni hem çok değiştirmiş hem çok iyi gelmişti. Yaklaştıkça hiç özlemediğimi farkettim. Hele hiç ait hissetmediğim o ev ve aileyi.
Dün akşam saatlerinde annem arayıp hemen Mardin'e dönmem gerektiğini söylemişti. Sabahında son sınavımada girip toparlanıp çıkmıştım yola. Ne olduğunu defalarca sorsam da cevap alamamıştım. Biçare kardeşlerime mesaj attım ama onlardan da cevap gelmemişti. En çok korktuğum birinin ölmüş olma ihtimaliydi.
Nihayet Mardin'e vardığımda havalimanının kapısında kuzenim Akif beni bekliyordu. Uzaktan onu görüp el salladım, hemen koşturarak yanıma gelip valizlerimi aldı.
"Hoşgeldin Narin" diyerek gülümsedi. Akif'in yüzüne bakılırsa çokta kötü bişey olmamış diye düşündüm. Hızlıca arabaya valizlerimi yerleştirdikten sonra konağa doğru yola koyulduk. "Özlemiş misin toprağını Narin" dedi.
"Eh, sayılır. Asıl sen söyle bakalım beni neden böyle apar topar çağırdılar."
"Sana söylemediler mi?" şaşırarak baktı bana
"Yok kimse demedi bişey"
"O zaman onların söylemesi uygun olur. Az kaldı zaten birazdan sorarsın."
"İyi bakalım." dedim ve havadan sudan sohbet ede ede konağa vardık.
Konağın önüne geldiğimizi görür görmez kapı açıldı ve Akifle içeri girdik. Kapıda Mehmet amcayla selamlaştıktan sonra yukardalar demesiyle çıktım bende büyük salona. Dedem,annem,babam,ablam, Yusuf abimle Canan yengem ve karşılarında Mustafa abim ve yanında benim yaşlarımda güzel bi kız vardı.
Önce ablam beni gördü ve abimin kolunu dürterek beni gösterdi. Mustafa abim hızla ayağa kalkıp yanıma geldi.
"Hoşgelmişsin kardeşim." diyip sarıldı. Ben İstanbul'a giderken dahi bana sarılmayan abim şimdi beni görünce gerçekten mutlu olmuş gibi sevinçle bana sarıldı. Anın şokunu atlatamadan annemin seslenmesiyle abimden ayrıldım.
Dedemden başlayarak babam ve annemin ellerini öptüm. Aralarında en çok özlediğim dedemdi. Diğerleriylede hızlıca selamlaştıktan sonra dedemin yanına oturdum. Elimi dizine koydum ve oda benim elimi tuttu.
Dedem bu evde beni en çok savunan sahip çıkandı. Onun yanında kendimi hep güvende hissettim. Korkuyla onca yol gördükten sonra dedemi sağsalim görmemle korkum ciddi oranda azaldı. Yanlarında oturan tanımadığım kıza döndü gözlerim. Abimin yanında oturuyodu ve geldiğimden beri yere bakıyodu. Yüzeysel bikaç sohbetten sonra
"Beni apar topar neden çağırdınız?" dedim dayanamayarak
"Gel Narin biz bir konuşalım." dedi Yusuf abim ve beraberce avludaki sedirlere geçtik.
"Narin'im içerideki kız Alemdağların kızı Evin. Mustafayla birbirlerini seviyolarmış ne zamandır. Alemdağlarla aramız pek iyi değildir bilirsin yine de haber gönderttik lakin kabul etmediler. Kıza hemen birini bulup evlendirmek istediler. Mustafa bunu duyunca duramadı tabi. Evin'i kaçırdı."
"Abi ne diyosun sen. Nasıl burdalar o zaman öldürürler abimi. Ne olacak şimdi?" diye telaşlandım.
"Sakin ol Narin'im. Kaçırdığı elbet duyuldu ama ne biz Mustafa'ya kıyabildik ne onlar kızlarına kıyabildiler. Bir karara vardık berdel olacak."
"Başka yolu yok mu abi? Yazık değil mi ablama. Belki sevdiği var belki evlendiği adamı sevmeyecek. Başka yol bulalım"
"Malesef Narin'im yıllardır hep tek yol bu oldu. Şükür en azından berdel yapabiliyoruz yoksa hem Mustafa hem Evin ölecekti.
"Anladım abi. Çok üzüldüm. Peki ablam ne dedi bu işe?"
"Narin'im berdel Baharla olmayacak." başını eğip devam etti.
"Seninle olacak berdel." dedi.
Bir süre zaman dondu sanki herşey rüya gibi geldi. Şuan içinde bulunduğum durum sanki bir rüyaydı birazdan nefes nefes uyanıp yatağımda gözlerimi açacaktım.
Konuşabilecek gücü kendimde bulduğumda aklıma ilk geleni sordum.
"Neden ben?"
Benden büyük bekar bir ablam varken normalde berdelle onun evlendirilmesi gerekirdi. Ama her zamanki gibi kurban olan gözden çıkarılan yine ben olmuşum belli ki. Ama nasıl?
"Bahar geçenlerde sözlendi. İsteyeni vardı zaten aileler görüştü bu saatten sonra sözden dönülmez."
"Ne ara oldu bu abi! Yalan söylüyorsunuz! Benim neden haberim yok"
"Oda yeni oldu. İstemesi olacak yakında zaten. O zaman haber vericektik sana."
"Kandırmayın beni. Kıyamadınız işte"
"O ne demek Narinim"
"Yine her zamanki gibi ona kıyamadınız. Kıymetlinizin düzenini bozmak yerine yine beni ateşe attınız." daha fazla dayanamayıp ayağı kalktım ve bağırmaya başladım.
"Mustafa abisi için kendini kurban etmedi değil mi Bahar? Siz de benden istiyosunuz!"
"Narin sakin ol lütfen"
"Ne sakini abi hem abim için hem ablam için feda ediyorsunuz beni"
"Ne kadar nefret edersen et sen de Mustafa'nin ölmesini istemezsin."
"Benim merhametime kaldınız yani?"
"Hayır Narin. Bunu yapmak zorundasın. Seçeneğin yok hüküm verildi. Herşey ayarlandı."
Dizlerine kapandım.
"Abi yapma. ben hayat kuruyordum kendime , artık size yük bile olmayacaktım yapmayın"
"Narin yeter artık. Kabullensen iyi edersin"
"Abi yalvarırım yapma" dedim ama gözlerini sıkıca yumup görmemek için başını çevirdi.
"Abi..."
Kalkıp annemlerin yanına gitti.
Dokuz ay sonra bu eve gelmiş ve yine mutsuz olmuştum. İstanbul'daki yalnızlığımdan beter bir yanlızlıktı bu evdeki.
Gözyaşlarımı sildim elimin tersiyle.
Ne Mustafa abim ne Bahar fedakarlığı haketmiyordu.
Sinirle salona döndüm. Mustafa abime doğru yürüdüm, beni görünce hemen ayaklandı. Aslında biraz mahçup gibi bakıyordu. Mustafa abimin önünde durdum ve bağırmaya başladım.
"Berdel olucağını biliyodun. Bile bile kaçırdın bile bile yaktın beni." Sert çıkışımı beklemiyordu belli ki. Her zamanki gibi sessizce susacağımı düşünmüştü kesin. Yüzünde bi anlık olan şaşkın ifade yerini hemen sinire bıraktı
"Karşında abin var Narin. O sesini alçalt. Kendine gel olan oldu"
"Benim bi hayatım var ben evlenmek istemiyorum. Okulum var benim"
"Evde kalıcağına Alemdağlara gelin gidiyorsun hala ne konuşuyosun. Teşekkür bile etmen gerek."
"Allah senin belanı versin" dememle birlikte yanağıma sert bir tokat attı. Tokatın sertliğiyle geriye doğru sendeledim. Annem kolumdan çekiştirip salondan çıkardı beni.
Babamın arkamdan küfürler ederek bağırdığı ve Yusuf abimin babamı sakinleştirmeye çalıştığını duydum en son. Annem odama kadar çekiştirdi. Odama geldiğimizde beni içeri ittirdi ve kapıyı arkamızdan kapattı.
"Yeter artık Narin. Bu hafta düğün olacak. İstanbula gittin buraları unuttun heralde. Sus ve denileni yap."
"Neden Bahar değil"
"Bahar'ın görücüsü vardı zaten sözlendiler"
"Yalan söylüyosun. Onu feda edemediniz"
"Of Narin. Bi tokat daha yemek istemiyosan kes sesini."
Ben cevap veremeden çıkıp gitti. Buraya gelirken evlilik aklımın ucundan dahi geçmemişti. Şimdiyse düğünüme bir haftam vardı. Evleneceğim adamın adını dahi bilmiyorum.
Dokuz ay önce büyük heyecanla çıktığım odamda şimdi bir haftalık misafir olarak ağlıyordum. Gözüm yaşlı ne kadar süre geçti bilmeden öylece oturdum.
Kapımın tıklatılmasıyla irkildim. Hatice teyze içeriye girdi ve yanıma oturdu.
"İyi misin kızım?" diye sordu. Hatice teyze yıllardır yanımızda çalışmış aynı zamanda aileden biri olmuştu. Kendimi bildim bileli yanımdaydı.
"Keşke hiç dönmeseydim"
"Evlilikte keramet vardır derler kuzum üzme kendini" dedi ve ellerimi ellerinin arasına aldı. Kendimi tutamayarak tekrar ağlamaya başladım
"Okulum vardı benim"
"Hayırlısı böyleymiş Narinim."
"Sence okuturlar mı beni orda Hatice teyze"
"Boşa heves etme kızım. Mirza ağam pek sevmezmiş öyle şeyler" demesiyle daha da kötü oldum.
"Mirza Alemdağ"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NARİN | Berdel
General FictionOysa ne çok hayal kurmuştum. Yeni bir hayatım olacak bu şehirden bu aileden uzak ve yalnız. Şimdi yine bu şehirde ait hissetmediğim o aileden birinin hatasının bedelini ödüyorum. Ailesinin kalbinde yer bulamadan tanımadığı adamın kalbine yerleş...