4- odada ilk gün

3.1K 355 566
                                    

dün attığım bölümü okumayan kontrol etsin

yapım gereği yorum gelince dayanamayıp dün geceden bu yana 3k yazdım hahahahashahaha ☺️

aynı performansı yine bekliyorum keyifli okumalar

....

Hayat gerçekten o kadar garip bir şeydi ki asla ne zaman ne olacağını bilemiyor, içerisinde yüzmekte olduğun su seni boğmasın diye çırpınıp duruyordun. Bugün güzeldi, yarında güzel olacak diye düşünmenin bile imkanı yoktu. Yeni gün sana felaketler, yenilikler, güzellikler hatta ölümü bile getirebilirdi.

Ellerim mutfak masanın üzerine dizilmiş tabakları tepsiye yerleştirmek adına hızla hareket ediyorken geçen yılımı, geçen ayımı, geçen haftamı sorgulayarak boğucu ortamı daha da boğuyordum. Geçen yıl odaklandığım tek şey kafes dövüşünde nasıl daha da iyi olabileceğimdi. İşlevsizdim. Yarınım yok, dünüm kaybolmuş gibiydi. Sürekli bir şeyleri yumrukluyor, önüme geçen herkesi düelloya davet ediyor ve durmaksızın kan akıtıyordum.

Geçen ayım fazlasıyla sancılıydı. İçerisinde bulunduğum kulübe sürekli olarak baskın yapılıyor, polisler başta ben olmak üzere kimseyi rahat bırakmıyor; sürekli olarak büyük bir kovalamacanın içerisinde olmamızı sağlıyorlardı. Maddi olarak rahatta olduğum fakat ruhumun bir türlü rahata eremediği tek dönemimdi sanırsam. Fazlasıyla sıkıntılıydı.

Geçen haftama gelecek olursak karanlıktaydım. Bilmediğim bir karakolda, bilmediğim polisler arasındaydım. Hatta yanlış hatırlamıyorsam o gün yanıma sekiz tane avukat gelmiş, sekizi de beni savunamayacağını anlayarak geri gitmişti. Babamı öldürdüğümü hissettiğim sınırlı günlerden bir tanesini yaşıyordum. Ellerimde ki demir kokusundan kurtulamıyor, karanlık bedenimi ele geçirdikçe çıldırdığımı hissediyordum.

Şu ansa işler çok daha farklıydı.

Koca tepsiye bütün tabakları düzgünce yerleştirdiğime emin olduğum an bir zamanlar garsonluk da yapmış olmamın verdiği rahatlıkla tepsiyi bir elime almış, doğmaya hazırlanan güneş çıktığım kolidorda bana kollarını açmışken cehenneme geldiğimden beri ilk kez gülümsemiştim.

Çok mutlu sayılmazdım aslında.

Herkesin gözünde tanrılaştırdığı, bakmanın altına sıçman için yeterli olduğu, imparator lakabını taktığım adama hizmet etmek için açmıştım gözlerimi. Hemde saatin sekizde falan açmamıştım. İmparatorumuz güne saatin altısında başlamak istediğinden beş buçukta kalkmış, dün azda olsa kendime bakım göstermem gerektiği söylendiğinden sabahın köründe birde hazırlanmıştım.

Korkum gitmiş gibiydi.

Daha doğrusu kaçma isteğim.

Dün her şeyi, geçmişi, geleceği enine boyuna düşünmüştüm ve aslında babamın bakışlarına burada tekrardan rastlamamın bir şans olduğunu fark etmiştim. Geçmişin acısını yalnızca gelecekte geçmişi değiştirdiğin vakit unutabilirdin. Evet babamın bakışlarını, ifadesiz yüzünü, takındığı tavrı hiçbir zaman değiştirememiştim fakat Taehyung denilen adamda değiştirmek istediğim her şeyi değiştirebilirdim.

Bakışları zamanla yumuşardı.

Bazenleri gülümseyebilirdi.

Hatta açabilirdi kollarını bana. Babamın vermediği hep istediğim o  'sıcaklığı' bana verebilirdi...

Mutfakla imparatorun odasının arasında pekte bir mesafe bulunmadığından kısa süre içerisinde kapının önüne gelebilmiş, tepsiyi yavaşça yere bırakıp anahtarı kapıya sokabilmiştim. Heyecanlı olduğum söylenemezdi. Ne kadar geleceğe yönelik acılarımı dindirme, rahatlama planlarım olsa da sonuç olarak herkesin korktuğu; yaklaşmak istemediği birine hizmet edecektim. Ki bu kişiyi adam akıllıda tanımıyordum.

blue eyes unchanged [ Taekook ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin