10- Jeonlous

2.6K 295 506
                                    

diğer bölümü okumayanlar var 🤨 hemen koşuyorsunuz önce ki bölümü okudum mu diye kontrol ediyorsunuz ve geliyorsunuz

tatlı bir bölüm oldu galiba ☺️ keyifli okumalar

(Yorumlarınızı bekliyorum kips)

....

Yatağımda kalkma derdiyle uğraşmadığım dördüncü günü doldurmak üzereyken dört gün önce getirilmiş olan kum torbasında bakışlarımı gezdirerek sigaramı yavaş yavaş içiyordum. İçerisinde bulunduğum yerin hapishane olduğu gerçeğini gözardı edersek huzurluyum diyebilirdim.

Kendimi hem fiziksel olarak hemde mental olarak toparlamayı başarmıştım.

Her gün saat beşte revire gidiyor, bileğimde ki sargıları yeniletirken iyileşmeye başlayan yaralarıma krem sürüyordum. Korktuğum şey başıma gelmemişti. Diyet düzenimde bir güncük aksaklık olsa da kaldığı yerden devam ediyor, midemin her geçen gün kendini topladığına bizzat şahitlik ediyordum. Bir hafta kulağa az bir süreymiş gibi gelse de değişim görmezden gelinebilir türden değildi.

Bunların dışında odama konan boks torbasıyla düzenli olarak idmanımı yerine getiriyor, spor yapmamda yardımcı olacak aletlere ihtiyaç duymayacağım hareketleri eskisi gibi günde üç kere yapıyordum. Bir ara bu ne hal diye kendi kendime atarlandığımdan saçlarımın kırıklarından bile kurtulmuştum. Göz altımın torbalanmasına, yüzümün çökmesine de izin vermiyordum.

Kısacası fiziksel olarak cidden oturmuş bir düzenim vardı.

Mental olarak... O gün Taehyung'un odasından çıkıp kendi odama geldiğimde kafam o kadar karışmıştı ki arada uyguladığım sistemi bu konuda da uygulamaya karar vererek çekmecelerin birinden defter çıkarttığım gibi masaya oturmuştum. Önceliğim Taehyung yüzünden ortaya çıkan kafa karışıklığını ortadan kaldırmaktı.

Başarmış sayılırdım.

İlk günden başlayarak teker teker her şeyi güzelce yazmış, bakışlarından tut takındığı tavra kadar not etmiştim. Bunun sonucunda bir karara varamadığımdaysa onun yanında ki takındığım tavırları yazmış, bazı cümlelerim aklıma geldiğinde iyi söylemişim diyerek cümleleri kocaman olacak şekilde deftere kaydetmiştim.

Onun yeri bende farklı, benim yerimde bence onda farklıydı.

Yazdığım onca şeyden sonra sonuç bu çıkmıştı yani.

Bana verdiği izinlerin sebebinin ilk başta bahsi geçen 'o' benzediğim kişi olduğunu düşünsemde birine benziyorum diye beni bu kadar benimsemiş olması giderek mantıksızlaştığından bu seçeneği elemiştim. Daha doğrusu ilk başlarda ki tavrını buna yormuş, zaman geçtikçe bana alıştığı kararına varmıştım. Ona bazı ilkler yaşattığımı, bu ilklerin onun hoşuna gittiğini de düşünüyor sayılırdım.

Çevresinde ki herkesin o ağzını açmadan boyun eğerek biat etmesi bir zamandan sonra sıkılmasına sebep olmuşa benziyordu. Bunlar tamamen benim yorumum olsa da mantık çerçevesi içerisinde değerlendirildiğinde cidden kulağa saçma gelmiyordu. Herkes çevresinde istisna biri olmasını isterdi. Aynı tiplemeler gerçekten bir noktaya kadar çekilebilir oluyordu ve... Bende o istisna kişiydim işte.

Bir ara onun bana aşık olduğunu tekrardan düşünmemiş değildim fakat ilki gibi çevresinde o kadar kişi olmasına rağmen beni sevmeyeceğini düşündüğümden bunu apar topar rafa kaldırmıştım.

Değer veriyor ama sevmiyordu bence.

Varlığımı hem istiyor hemde istemiyor gibiydi de.

Benim için onun yerine gelecek olursak... Onun yeride bende nedendir bilinmez ayrıydı. Özellikle de dört gün önce olanlardan sonra onu ne olarak gördüğümü adlandıramasam da güvendiğim sınırlı kişilerden biri olduğuna karar vermiştim. Uğraşmayı bayıldığım, sinirlenince bir tık tırstığım, hapishanede yanında olmayı sevdiğim tek kişiydi.

blue eyes unchanged [ Taekook ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin