Gülşirîn'den
Sabah kalkar kalkmaz duşa girdim. Duştan sonra en sevdiğim ve bana çok yakışan mor elbisemi üzerime geçirdim. Başıma da aynı renkte şalı gelişi güzel geçirdikten sonra makyaj masamın karşısına geçtim. Gözlerime sürmemi çekip hemen Berivan ablanın ve kızı Heja'nın yanına yardıma gittim. Kahvaltı için hazırlıkları bitirir bitirmez sofrayı kurduk. Kadınlar için kurduğumuz sofraya oturdum ve annemlerle kahvaltı etmeye başladık.
"Bu aralar Beytullah abimde bir haller var daye.." diyen kardeşimle sofradaki sessizlik bozulunca ona döndük.Annem hemen cevap verdi.
"Bildiğin bir şeyler mi var Keçamîn?(Kızım)"Annemin dedikleriyle Avjîn başını yere eğdi ve anneme cevap verdi.
"Yok daye vallaha bir şey bilmiyorum." Demesiyle annem sıkıntılı bir iç çekip Avjîn'e cevap verdi.
"Tamam o zaman sus ve yemeğini ye keçamîn"Deyip önüne döndü ve kahvaltımızı yapıp sofrayı kaldırmaya başladık,o anda babamların ordan bağırış sesleri yükseldi.
"Senin ağzın ne der Beytullah?Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?"
Babam Beytullah abime bağırıyordu,neden bağırdığını bilmiyordum ama abim cidden yanlış bir şey söylemişti ki babam bu kadar köpürmüştü. İlk defa bu kadar bağırdığını duyuyordum."Duyuyor baw(baba),duyuyor. İsteğime karşı mı geleceksin?" Evet,abim cidden çok yanlış bir istekte bulunmuştu. Aklıma ne olduğu az buçuk geliyordu fakat inşallah yanlış düşünüyorumdur diye içimden geçirdim. Sesler şiddetlenmeye devam edince tam ayaklanıyordum ki, o an annemle göz göze geldik annem başını olumsuz anlamda salladı ve konuşmaya başladı.
"Sakın Keçamîn, sakın araya girme.Babana karşı gelme. Abinden olayı öğren ve bana söyle, biliyorsun Beytullah ile aram çok kötü ama seninle arası iyi öğren ve bana anlat."Annemin dedikleriyle başımı olumlu anlamda salladım ama asla anneme bunu söylemeyecektim. Beytullah abim istese anneme söylerdi zaten,o an bu düşüncelerimi bölen şey çarpan kapı sesi oldu. Annem soran gözlerle bana bakarken cevap verdim.
"Tamam daye, söylerim" Dedikten sonra tekrar önüme dönüp sofrayı kaldırmaya devam ettim. Güzelce bulaşıkları yıkayıp evi temizledim, hem ben hem de Berivan abla ve Heja'da yorulmuştu. O sırada babam yanına çağırdı,hemen yanına gittim.
"Gülşirîn, deden ile bana bir kahve yap, getir keçamîn. Babamlara kafamı olumlu anlamda salladım ve kahvelerini yapıp götürdüm,ardından akşam yemeğine yardım ettim. Yemeği yiyip mutfağı toparlamaya yardım ettim. O sırada kapı kırılacak derecede çalındı. Herkes avluya toplandığında kapıyı açtılar, kapıdan içeri giren adam silahını havaya yöneltip sıkmaya başladı.
"Berzan Ağa o it oğlun Beytullah nerede?" Adam çok sinirliydi burnundan soluyordu ama ben bu adamı hiç tanımıyordum. Kara harelerini konakta gezdirmeye başladı.
"Bu ne terbiyesizlik,bu ne destursuzluktur Azad Ağa? Kendine gel karşında Şâdoğlu aşiretinin bilakis ağası Berzan Şâdoğlu duruyor." Babamın cevabına alayla gülümseyip tekrardan o korkunç bakışlarını yüzüne yerleştirdi.
"Berzan Ağa, o oğlun olacak it kardeşim Rümeysa'yı kaçırdı. Ben mi terbiyesiz oluyorum? Nerde o oğlun? yerini söyle bulduğumda onu kendi ellerimle geberteceğim. Saklıyorsan andım olsun ki bu Mardin'i senin başına yıkarım" Avazı çıkana kadar bağırıyordu, tehditler savuruyordu ve bunlarıda kendinden çok emin söylüyordu,abim Rümeysa'yı kaçırmıştı. O an içime çok büyük bir öküz oturdu, ikiside ölecekti.. ikisinide öldüreceklerdi. Anın verdiği şok ile gözlerim dolarken annem ağlamaya, ağıt yakmaya başlamıştı.