18

814 94 14
                                    

SMUT

Hangi gündeyiz ya da kaçıncı dersteyiz bilmiyorum, tek bildiğim oldukça uzun bir zamanı geride bırakmıştık ikimiz de. Öyle ki şöyle dönüp omzumun arkasından baksam geçmişimize, bir sürü şeyi görürdüm. Birçok anıyı hatırlardım. Taze veya değil, önemli gerçekten değil. Sadece biz gerçektende fazla bir zamanı geride bırakmıştık. Bu arkamızda bıraktığımız zamanda ise bir sürü küçük kavga, sonu güzel biten ve bir sürü eğlenceli anı görünüyordu bana.

Onu arkadaşlarıma tanıştırmıştım, şaşırtıcı ama yoongi'yle çok iyi anlaşmıştı. Ona vurduğunu unutmuştu bile çoktan. Beni arkadaşlarıyla tanıştırmıştı, kendi gibi insanlarla takıldığı için ona bir kere daha hayran kalmıştım. Tabii, yanlış anlaşılmasın. Benim arkadaş grubum her şeyden, herkesten daha güzeldi.

Başka ne anlatabilirim?

Motoruyla gezdiriyordu beni arada. Sıkılıyordu ve arıyordu, hazırlan diyordu sonrasında kapımdaydı. Evlerimiz yakındı zaten, çok sonradan dank etmişti bu bana. Bazen gece yarısında sahile kaçıyor sokak satıcısından ne bulursak yiyorduk. Öyle ki stant başında ki amcayla arkadaş bile olmuştuk.

Böyle geçiyordu zamanımız.

Köpeklerimiz artık iyi anlaşıyordu. Bam beni sevmişti, yeontan için aynı şeyi söyleyemeyeceğim jungkook'u kıskandığı için biraz zor geçiyordu ama alışmıştık. Kol kola sahilde Köpeklerimiz gezdirirken hayat fazla toz pembeydi benim için. Uzunca bir süre böyle gideceğini de biliyordum.

Yani, hissediyorum.

İç geçirdim camdan dışarıya bakarken, bugün hava yüzünden emin olduğum bir şekilde kasvetli bir melankoli vardı üstümde. Öyle ki aşırı mutsuz hissediyordum, çok sevdiğim aburcuburlarıma dokunmamış, yeontan ile oyun oynamamıştım. Kimseye mesaj atmadım, yoongi'yi delirtmedim. Beni arayan jungkook'a geri dönmedim.

Telefon yatağımdaydı, öylece cansız bir varlık gibi yatıyordu. Zaten öyleydi ama neyse.

Sadece oturdum ve düşündüm.

Neden böyle hissediyorum? Ne diye?

Sorgulama iç güdülerim uyanmıştı. Bu yüzden boş sokağı izleye izleye düşünüyordum. Düşündüğüm şeyler belliydi. Kaşlarımı çattım, beni böyle yapan az önce gördüğüm o iğrenç haber miydi yoksa?

İğrenç haber dediğim insanlardı işte. O onu öldürmüş, o onu kesmiş, ona şu olmuş-muş. Gidiyordu böyle. Ofladım bilmem kaçıncı kez.
Neden bunları düşündüğümü de sorguladım hazır yaptığım şey buyken. Bir cevaba varamadım  sonrasında kalkacak gibi oldum ama dışarıda gördüğüm tanıdık sima beni yerime sabitledi.

"Jungkook?" Dedim hayretle beni duymayacak olsa bile. Bu daha çok kendime karşı bir seslenişti zaten. O öylece, karşı binamda yani yoongi'lerin evinin önünde motoruna yaslanmış kolları göğsünde bağlı bakıyordu bana. Kaşları çatıktı. İstemsizce yüzüme yayılan bu gülümsemenin sebebi de Jeon Jungkook'du tabii. Camı açarken bir saniye bile düşünmedim.

"Neden geldin?"

Mantıklı bir soru...

"Sence?" Normal bir tonda konuşurken birbirimizi net bir şekilde duyacak kadar az bir mesafe vardı aramızda.

"Neden işte?"

"Telefonuna bakarsan görürsün." Arkama kaydı gözlerim, omzumun arkasından yatağıma baktım ardından ona dönüp yatağa adımlayarak telefonumu elime aldım, geri cama geldiğimde gördüğüm 15 cevapsız çağrı yazısı ve 200'e yakın mesaj gerçekten her şeyi açıklar nitelikteydi.

Boy, get off the car ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin