Jimin ve ben bu beyaz, düz kapının dışında ayakta dikiliyorduk, o bir şey söyleyene kadar bekledim. Etrafa baktım ve bu upuzun koridorda yolumu bulamayacağımı anladım. Garip giriş ve çıkışlarla bir labirent gibiydi. "Kapıyı aç." Dedi. Kapıyı açınca karşımda beyaz duvarlı, bir ikiz yatağı olan büyük bir oda buldum. Büyük ihtimalle daha önceden kimse kullanmamıştı, bu yüzden oldukça sade ve sıkıcıydı ama büyüklüğü beni çok şaşırtmıştı. Büyük ihtimalle benim tüm apartman dairemdenden daha büyüktü. Ona kısa bir bakış attım. "Bu benim odam mı?" diye sordum.
"Tabii, öyledir; istediğin gibi dekore edebilirsin, sadece evimin duvarlarını boyama. İzin vermiyorum." dedi.
"Zaten yapmayı düşünmüyordum, ve teşekkür ederim; bu odayı sevdim." cevapladım. "Bunu duyduğuma sevindim. Bu akşamüstü üniforman teslim edilecek ve sonra kâhya Lucas sana etrafı gösterip sana bir hizmetçi olmanın temel şeylerini anlatacak." Diye açıkladı. Başımı salladıktan sonra odamı terk etti. Etrafa baktım ve sonunda valizimin yerle buluşmasına ve -yeniden- kıyafetlerimi bırakmasına izin verdim. Bunu çok da umursamadım çünkü her türlü dolabıma tıkılmış olacaklardı. Büyük pencereye doğru yürüdüm, büyük havuz ve arka bahçeyi görüyordu. Bir kadın ise şezlongda güneşleniyordu. Tahminime göre Jimin'in ailesinden biriydi ama şapka yüzünden tam anlaşılmıyordu.İkiz yatağa doğru koştum ve üstüne atladım. Yeni çarşafların yumuşaklığını ve ferahlığını hissedebiliyordum. O akşamüstünün kalanında kıyafetleri uzağa doğru koydum ve tuvaleti kontrol ettim. Bir küveti, klozeti ve oldukça temiz lavabosuyla çok düzgündü.
Küvete girmeye karar verdim ve buharlar çıkan sıcak suyla doldurdum. Bir ayağımı suya sokunca belime kadar tüylerim diken diken oldu. Sonunda tüm vücudunu suya soktum ve arkama yaslandım.
Gözlerimi kapatıp fısıldadım: "Bu harika hissettiriyor." Kısa bir süreliğine uykuya daldığımı fark etmemiştim, uyanınca neredeyse bir saattir duşta olduğumu fark ettim. Ayağa kalktım ve havlu askısında gördüğüm beyaz bir havluya sarındım.
Tuvaletten çıkınca yatağımın üzerinde lacivert ve beyaz bir şey gördüm. Bu üniformam olmalıydı. "Kim bu hizmetçi kıyafetlerini hâlâ kullanıyor ki?" diye düşündüm, büyük ihtimalle bu zengin insanlar bununla eğleniyorlardı. Hızlıca elbiseyi aldım ve dolabımın içine fırlattım. Kapımın çalındığını duydum ama ben daha saklanamadan açıldı. "Ah, görüyorum ki sonunda duştan çıkmışsın. Kıyafetin tam zamanında getirildi, doğru mu?" Bu Jimin'di.
"Pardon, görmüyor musun?" dedim. "Ah pardon, benim malikanem, kapılarımı günün istediğim zamanı da açabileceğimden haberdar ol." Yapmacık bir şekilde gülümsedi. "Bu adil değil, bir kıza mahremiyet vermelisin. Ya üstümde bir şey olmasaydı?" Dedim. "Merak etme, farketmezdim; çalışanlarıma o kadar dikkatimi vermiyorum." Dedi. Ona tehditkâr bir bakış attım, o da bir kez daha yapmacık bir şekilde gülümsedi. Sonunda odamdan çıktı, ben de kapıyı kilitlemeye koştum. Bir anda hiç güvende değilmişim gibi hissettim, ve bir sonraki sefer daha dikkatli ve özenli olmam gerektiğini düşündüm.
*
Bir süre sonra, sabahtan beri mideme hiçbir şey girmediği için acıktım. Telefonumun ekranında görünen saat 20.47'ydi. Nefesimi verdim ve yavaşça kapıyı açıp sağa ve sola baktım. Parmak uçlarımda odadan çıktım, etrafta yürüdükten sonra yine kapımın önündeydim.Sızlandım ve açlıktan öldüğüme karar verdim, ve yemek şuanki önceliğimdi. Yine yürümeye başladım, farklı yönlere saptım ve sonunda oturma odasını buldum. Küçük bir zafer dansı yaptım ve mutfağı bulma girişimime devam edecektim. Sinirlerim bozuluyordu ve bağırmak istedim.
"Güzel zafer dansı, ne olduğunu anlatmak ister misin?" Jimin koltuktan kalkıp fısıldadı. Sesiyle yerimde sıçradım, ve ona baktım. O da uyuyakalmış ve şimdi uyanmış gibi gözüküyordu. Bir eşofman altı ve uzun beyaz bir tişört giyiyordu. Normalde bir takım veya zarif kıyafetler giydiği için farklı görünüyordu. "Mutfağın hangi cehennemde?" diye fısıldayarak bağırdım. Kendi kendine güldü ve bana doğru yürüdü. Onu takip ettim ve ışıkları açtı, o sırada sinir krizi geçirmek üzereydim. "Ciddi misin? Yarım saattir burayı bulmaya çalışıyorum." Bunu söylemem gerekenden biraz daha yüksek sesle söylemiştim. Jimin garip bir surat ifadesiyle bana baktı ve pürüzsüz tezgaha doğru yaslandı. Etrafa garip bir şekilde baktım. Genelde yabancıların dolaplarını karıştırmam ama umursuzdum, bu yüzden yapmaya karar verdim.
"Bana da bir şey yap." diye emretti.
"Ne?"
"Sen hizmetçi değil misin?" yapmacık bir şekilde gülümsedi. Ona bakıp güldüm. Onun hizmetçisi olduğumu tamamen unutmuştum.
"Ne istiyorsun?" kabaca sordum.
"Ayy, böyle mi yapacaksın?" Somurttu.
Gözlerimi devirdim, iki tane fıstık ezmeli reçelli sandviç ve iki bardak süt hazırladım. Orada sessizce, sadece yudumlama ve ısırma sesleriyle oturduk. Fakir bir kızın şehirdeki en zengin kadının yanında oturması çok garipti ama yavaş yavaş alışıyordum.oy vermeyi unutmayınn💕
bu bölümde yazar cok garip ifadeler kullanmis cok garip bir dili var bazen canim cikiyo cevirene kadar😭
-hayat
ŞİMDİ OKUDUĞUN
milyarderle evlenmek | winrina
FanfictionKim Minjeong, annesi öldükten sonra onun çalıştığı yerde çalışmaya başlar ama evin sahibi sinirlerini bozmaktaydı. okuyucuya not: kurgu bana ait değildir. @lemonbear23 'ün kitabının çevirisidir. iyi okumalar not2: elimden geldiğince her gün bölüm at...