Jimin; kibir, kendini beğenmişlik ve aşırılık ile dolu bir kadındı. Beni sinirlendirmişti ve beni ezmesine izin vermeyecektim. Yani, eğer uyuyakaldıysam ne olmuş? Herkes zaman zaman uyuyakalmaz mı? Lamborghini'sinin tekerlerinin çıkardığı gıcırtı ve asfaltın hafifçe tutuşması ile birlikte hızla uzaklaştığını görünce geri döndüm, kendi odama doğru yola koyulmuşken evin girişindeki aynada korkutucu bir şey fark ettim. "Aman tanrım..." Gözlerim faltaşına döndü ve ağzım açık kaldı. Bu sabah, uyuyakaldığım gerçeğiyle o kadar şoke olmuştum ki nasıl göründüğümü fark etmemiştim. Harabeye dönmüştüm. Sütyen bile giymediğimi fark ettim ve parmaklarımı şakaklarıma bastırdım. Odama giderken en çok istediğim şey yatağıma geri dönmekti ancak hayatım boyunca bitiremeyeceğim kadar yapmam gereken ev işi vardı. Bu kesinlikle birazcık zor olacaktı.
*
Yatağımı toplayıp duşa girdim, durulandım ve çıktım; sonra yarım saat boyunca aptal hizmetçi kıyafetini giymeye çalıştım. Çok gereksiz ve salakça. Merdivenlerden aşağı inerken bugün yeniden öldürülmemeyi diledim, en azından şuana kadar öldürdüğü kadar. Mutfağa vardığımda lavabonun başında bir adam vardı. Büyük ihtimalle ellilerinde, saçları kırlaşmış ve o da bir hizmetçi kıyafeti giyiyordu. Bu Lucas'tı, Jimin'in kâhyası. Hafifçe gülümseyip "Günaydın." dedim. "Ah, merhaba Bayan Kim, ancak korkarım ki günaydın demek olmaz, iki dakika sonra öğlen olacak." Lucas mavi gözleriyle duvardaki saati işaret etti. Ne diyeceğimi bilmiyordum, bu yüzden etrafa biraz bakındım; ve konuyu değiştirdim. "Şey, Bay..." ona nasıl hitap etmem gerektiğini bilmiyordum. "Bana Lucas diyebilirsin." gülümsedi. "Ah, peki, Lucas, ne yapmam gerektiğini bilmiyorum, hiç hizmetçilik yapmadım. İki başparmağımı dairesel hareketlerle ovuyordum. "Endişelenmenize gerek yok Bayan Kim, ben size bunları anlatmak için varım. Tabii daha erken uyanmış olsaydınız..." cümlesini yarıda kesti ve tabakları yıkamaya devam etti. Başka bir tarafa baktım ve daha fazla bu konu hakkında konuşmak istemedim. Bu adam suç olmayan bir şey için kendimi suçlu hissetmemi sağlamıştı. Neredeyse akşam yemeği vakti gelmişti ve Jimin hâlâ eve dönmemişti. Lucas ile tüm gün boyunca nasıl misafirleri selamlamam gerektiği ile Jimin'in damak zevki üzerine çalıştığımdan zamana dikkat etmemiştim. Saat akşam yediye geliyordu ve artık oturup dinlenmek istedim. "Hayır Bayan Kim, korkarım ki henüz ara veremezsiniz."
"Ama Luc..." diye mızmızlanmaya başladım. "'Ama' ve 'eğer'ler yok genç bayan. Ben genç bayan Jimin için çalışıyorum ve onu mutsuz edecek bir şey yapamam." dediğini açıklığa kavuşturdu.
Gözlerimi devirdim ve kendimi kalkmaya, ayaklarımı da vücudumu taşımasına zorladım. Sadece bunun bitmesini ve gelecek haftaya kadar uyumayı istiyordum. "Peki, önemli bir konuk geldiği zaman onu nasıl selamlarsın?" Monoton bir seste cevapladım: "Hey, içeri gel ve otur." Görünmez konuk için elimle içeriyi işaret ettim. "Hayır, hayır Bayan Kim; bu yanlış." Olabilecek en ciddi şekilde konuştum: "Haklısın... Hey, gelsene; tüm gün çalıştım, ayağım ağrıyor ve kafayı vurup yatacağım. Nasılmış?" Lucas şaşkınlıkla bana baktı ve kafasını hayır anlamında salladı. Yüksek tavana doğru baktı, sanki Tanrıyla veya başka bir şeyle konuşacakmış gibi. Gülmeyi durduramıyordum ve tam Lucas beni yeniden uyaracakken ön kapıların açıldığını duyduk. Gelen Jimin'di. Saçı dağılmış, tişörtü biraz kırışmıştı ve ölü gibi görünüyordu. Lucas onu selamlamaya ve eşyalarını odasına çıkarmaya girişti. Jimin bana baktı ve bana omuz atarak tanımdan geçti. Güçsüz biri değildim, ama çok zayıftım ve bir seksen boyum yoktu, neredeyse yere düşecektim. Ona doğru döndüm ve oturduğu koltuğa doğru yürüdüm. "Kız gibi kokuyorsun, neredeydin?" diye sordum. "Sen benim çalışanımsın Winter, karım veya annem değilsin." sinirlenmişti. Ona 'tanrım, peki' dermişçesine baktım, ayağa kalkıp gidecekken beni durdurdu. "Yapman gereken her şeyi yaptın mı?" Kafasını bana doğru kaldırdı. "Evet saygıdeğer efendim, çoraplarınızı yıkadım, ah bir de beyaz külodunuz var." alayla gülümsedim. Gözleri faltaşı gibi açıldı ve kendimi gülmekten alamadım. İnsanlarla dalga geçmeyi çok severdim, bunu sadece tek bir kişiye yapabilecek olsam bu Jimin olurdu. "Komik değil, şimdi odana git ve duş al; kokuyorsun." Gözlerini kaçırdı, gıcık olmuştu. Gülmeyi yavaşça bıraktım ve ciddileştim. Ona şapşal bir suratla baktım. "Çürük çocuk." homurdandım. "Bir şey mi dedin?" Yüksek sesle cevapladım: "Mükemmel çocuk!" Bana şüpheyle baktı ve koltukta geriye yaslandı, ayağını da koltuğun koluna koydu. Ona kısa bir süreliğine baktım ve odama gittim. Güzel, ılık bir duş aldım ve tam uyuyacakken bir bardağın yere düşme sesini duydum. Bir anda koşarak mutfağa gittiğimde Lucas'ın Jimin'i tutmaya çalıştığını gördüm. "Bayan Kim, lütfen genç bayanı odasına götürün, yüksek ateşi çıktı ve neredeyse bayılıyordu, lütfen acele edin, ben bu döküntüyü temizleyeceğim." Bunu Jimin'i zorlukla taşırken söyledi. Onu kucaklamak için ona doğru eğildim ama neredeyse düşürüyordum, o çok güçlüydü. Bir anda kendimi kaybolmuş hissettim çünkü kendi odam haricinde başka hiçbir odanın nerede olduğunu bilmiyordum, onu nereye götürmem gerektiğini de. Onu kendi yatağıma yatırdım ve bir yumurtayı pişirebilecek kadar sıcak olan alnına dokundum. "Tanrım, ne yapacağım? Bu gece uzun olacak." mırıldandım.siralamada dusmusuz sıkıntı yok yb atamadim diye umsrim yine 2 olucaz 1 de pluruz bu en uzun bölüm bence güzel oldu oy vermeyi unutmayinnn! Ztatildeyim yb atamiyprum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
milyarderle evlenmek | winrina
FanfictionKim Minjeong, annesi öldükten sonra onun çalıştığı yerde çalışmaya başlar ama evin sahibi sinirlerini bozmaktaydı. okuyucuya not: kurgu bana ait değildir. @lemonbear23 'ün kitabının çevirisidir. iyi okumalar not2: elimden geldiğince her gün bölüm at...