0.4 (öfke)

171 18 10
                                    

4
Jimin ile orada, ben daha fazla sessiz kalmaya dayanamayıp konuşana kadar tamamen sessizlik içerisinde birkaç dakika oturduk. Bir keresinde, annemle evde öğlen yemeği yerken yerel gazeteyi okuyordum; orada 21 yaşında olduğu yazıyordu ama sandviçini yeme şekli okuldan yeni gelmiş ve çok acıkmış beş yaşındaki bir kıza bakıyormuşum gibi hissettiriyordu. Bu beni gülümsetmişti, çünkü biri gerçekten yaptığım bir şeyden mutlu olunca, ben de mutlu oluyorum. Jimin ona baktığımı fark etti ve bakışlarımı kaçırdım. "Hayır, sıkıntı değil; bakışlarını kaçırmana gerek yok. Dikkat çekmeyi severim." Sırıttı ve bardağındaki sütü yudumladı.
"Sanki dikkatimi çekip de bakacağım bir şey vardı da." alaycı konuşmuştum.
"Onu yeniden söyle." bana sataşıyordu.
Gözlerimi devirdim ve o gitmemi engellemeden ve bana bağırmadan önce ayağa kalktım. "Hey genç bayan, işin altıda başlıyor. Tam altı! Kahvaltımı hazırlamalısın." Bunu kendisi de ayağa kalkarak söylemişti. "Benim bir adım var, ve altı mı? Akşamüstü altı demek istedin, değil mi?" Gülmeye başlıyordum. "Ha ha ha, hayır. Sabah altı prenses. Eğer sabah altıya kadar uyanık olmazsan, bundan pişman olursun." Bunu söylerken boş süt bardağını elime tutuşturmuştu. "İyi geceler Kim Minjeong." Eliyle saçlarını havalandırıp arkasını döndü. "Demek adımı biliyorsun... seni küçük kibirli..." kendi kendime homurdandım. İkimizin de bardağını yıkayıp üstünde ekmek kırıntıları olan tezgahı sildim. İşim bitip arkamı dönünce yine odamı bulmakta zorlanacağımı fark ettim. Sıkıntıyla nefesimi verdim ve alnıma vurdum, ne yazık ki biraz fazla sert yapmış olacağım ki acıdı.
*
Etrafımdaki şeyleri duyabilecek kadar uyanıktım ama gözlerim kapalıydı ve hâlâ algılarım açık değildi. Kapımın açıldığını duydum ve direkt konuştum. Gerinirken söyledim: "Anne, kahvaltıda ne var?"
"Asıl soru, BENİM kahvaltım nerede?" sesi oldukça yakından ve derinden geliyordu.
Annemin kısa süre önce öldüğünü ve şimdi de Yoo'ların malikanesinde yaşadığımı tamamen unutmuşum. Nefesimi verdim ve gözlerimi açtığımda bana bakan güzel gözlerle karşılaştım. Yatağımda dikleştim ve bana bakanın kim olduğunu gördüm. Jimin bana doğru eğilmişti, ellerini de ceplerine sokmuştu. Başımı yatağımın yanındaki pencereye çevirdim ve perdelerin arasından sızan parlak güneş ışığını gördüm. Şimdi dik duran Jimin's geri baktım. Sinirli ve gıcık olmuş gibi duruyordu. Çekingen bir şekilde "Saat kaç?" diye sordum. "Ah, bilmiyorum; belki biraz sorumlu olup bu gece alarm kurabilirsin." iğneleyici konuşuyordu.
Hemen ipek, beyaz çarşafın arasından kurtuldum ve sonunda telefonumu buldum. Gördüğüm şeye inanamıyordum. Saat sabah ondu. Şüphesiz uykuya dalmıştım. Dün gece odamı bulmak için kırk dakika harcadığımı hatırlıyorum. Odama geldiğimde tır çarpmış gibiydim ve zaman umurumda değildi.

Alnını kırıştırmış olan Jimin'e baktım ve saniyeler içerisinde arkasına döndü. "Bir sonraki sefer kurtulamayacaksın. Teşekkür ederim Winter, işteki ilk günün başarılı." dışarı çıkarken alaycı bir şekilde söylemişti. "Bekle, sana hızlıca bir şeyler hazırlayabilirim!" Bana doğru döndü ve hızlıca ayağa kalktım. Hortuma yakalanmış gibi görünen saçlarım, şortum, ve annemin büyük tişörtü vardı üstümde. Hızlıca saçlarımı dağınık topuz yapıp mutfağa doğru yol aldım. Jimin arkamdan yürüyordu, ve şaşırtıcı bir şekilde kolayca mutfağa vardım. Jimin'in sinirle nefes aldığını duyunca tüm dolaplara sertçe baktım. "Eğer bana her şeyin nerede olduğunu söylerseydin..."
"Eğer erken uyansaydın, bunları bulmak için zamanın olurdu." gıcırdattığı dişlerinin arasından söyledi. "Bana dişlerini mi gıcırdatıyorsun?" Bu kulağa sanki kızgın bir anneymişim gibi geliyordu. Tavana baktı ve her zamanki şekliyle güldü, ama bu sefer rahatsız ediciydi. Bana doğru yürüdü ve ona bakmıyormuş gibi davrandım. Kısa bir süreliğine yüzüme dokunacağını düşündüm ama karşımda durmuştu, kasılmış çenesiyle bana bakıyordu. "Kuralları söyleyeyim. Bir numara, dediğimi dinlemeli ve yapmalısın; iki numara, bana cevap verme, anlıyor musun? Ben patronunum, sen ise hizmetçisin." Bağırmıştı. Bir şey daha söylemek istiyormuş gibi görünüyordu ama sadece valizini aldı ve hızla uzaklaştı. İkili ön kapıya doğru koştum ve siyah, parlak Lamborghini'si ile gittiğini gördüm. O çok öfkelenmişti, ve ondan özür dilemenin bir yolunu bulmalıydım ama nasıl?

selamm kitap cok borderline ilerliyor ben de daha önceden okumadım bu arada😭sadece ilk iki bölümü okudum bu guzel dedim cevirdim hatta bu bolumu cevirirken okudum ilk defa
bu arada cok iyi siralama yaptik cok tesekkurlerr!! oy vermeyi ve kutuphanenize eklemediyseniz eklemeyi unutmayinn
bu arada yazim seklim nasil sevdiniz mi
neyse optumm
-hayat
güncelleme: ARKADASLAR WINRINA #2 OLMUSUZ??? SAKA YAPIYORSUNUZ OTURUP AGLARIM SURADA COK TESEKKURLER

milyarderle evlenmek | winrinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin