Bölüm 66: Karşılık

136 32 9
                                    

Bu gece Zhaoye Şehri'nde muhtemelen kimse uyuyamamıştı.

Malikanenin mührü kalktığında ve otuz üç şimşek dünyayı titrettiğinde, şehirde yürüyecek bacakları olan tüm iblisler ve yinlerden oluşan kalabalık meydana dökülmüştü. Ve gerçekten bir bedenleri yoksa bile, olan biteni görmek için bir tılsım, kukla veya benzeri bir şey kullanıyorlardı.

Böylece, malikanenin dışındaki her bir bina tıklım tıklım doluyken, başkalarıyla yollarının kesişmesini istemeyenler çevredeki çatılara tünemişlerdi. Bir bakışta yakın ve uzak fark etmeksizin her yerde gölgeler olduğu görülebilirdi.

Gerçekten de bir iblis sürüsü tarafından çevrelenmişlerdi.

Gürültünün ortasında biri sordu: "Beyler buraya ilk siz geldiniz, Chengzhu’yu gördünüz mü?"

"Yüzünü görmedim."

Birisi, "Eski Chengzhu." diye düzeltti.

"Eski olup olmadığını söylemek zor."

"Evet, birkaç güne göreceğiz."

"Yani Chengzhu cidden geri mi döndü?"

"Herkes Ning Huaishan ve Fang Chu'nun Chengzhu’yu uzun süredir takip ettiğini ve baştan sona onun sırdaşları olarak anıldıklarını bildiği hâlde, hâlâ bunu soruyor musun? O ikisi bile mührü kırıp açamadılarsa, başka kim açabilir ki?"

Birisi alay ederek, "Bahsetmişken söylemeliyim ki, çok zavallılar." diye cevap verdi.

"Kim zavallı?"

"Şu Ning ve Fang..."

"Ah... nasıl yani?"

"Canglang Kuzey Bölgesi çökmeden önce Ning Huaishan ve Fang Chu'nun şehir dışına çıktığını duydum?"

"Evet. O gün şehre dönerken onlara rastladım. Çok fazla kişi yoktu, sadece birkaç canlı insan avlamak için dışarı çıktıklarını sanıyordum. Görünüşe göre gerçekten de Canglang Kuzey Bölgesi'ne gitmişler."

Alay eden kişi devam etti, "İşte bu yüzden aptal ve zavallılar. Her ikisi de şeytani iblis yolları geliştiriyor, ancak yine de sadakatle uğraşıyorlar. Sadakat ne işe yarar? Bunca yıldan sonra kapıları açmaya bile vasıfları yok. Chengzhu’nun gözünde bir çift köpekten başka bir şey değiller."

Ning Huaishan etrafa tılsımlar fırlatıp avlunun dışındaki hareketleri gözetlerken, tesadüfen bir tılsım aracılığıyla bu sözleri duydu. Elleri bir an duraksadı ama sonra dudaklarını büzerek gözlerini devirdi.

Aslında Chengzhu yeni ayrıldığında o da böyle düşüncelere kapılmıştı. Aceleyle evlerine dönen ve kapılardan bile giremediklerini fark eden herkes hüsrana uğrar ve endişelenirdi.

Ayrıca o zamanlar, geç de olsa Que Bu Luo’da geçirdiği onca zamanın tamamen korkulu anılardan oluşmadığını, orayı gerçekten evi gibi kabul ettiğini fark etmişti.

Bu düşünce onu daha da kızdırdı.

Başta huysuzlanmış ve kuduz bir köpek gibi her şeye saldırıp yakalayabildiği herkesi ısırmıştı. Sonunda bir gün Fang Chu'yu ısırdı ve Fang Chu onu yakalayıp sert bir şekilde dövdü.

Gerçekten kanlı bir kavgaydı.

Elbette, Fang Chu’da kolay kurtulmamıştı. Kavgadan sonra ikisi de iyileşmek için bir süre birlikte inzivaya çekildiler.

İnziva sırasında Fang Chu ona açıkladı, "Buradan ayrıldıktan sonra git ve kendin gör. Deneyince anlayacaksın, bizi malikaneden ayıran o mühür Chengzhu tarafından yapılmadı, kendi kendine mühürlenmiş olmalı."

Unseen Immortal Of Three Hundred Years [BL]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin