Bölüm 24: Yun Hai

280 52 1
                                    

Medya: Hua Xin & Yun Hai

Kafanız karışmasın diye küçük bir not: bu ve önümüzdeki birkaç bölüm boyunca Xiao Fuxuan'ın sorgusu aracılığıyla geçmişe gidiyoruz.

❆❆❆

Yüzlerce yıl önce Kraliyet Başkenti, Taiyin Dağı'nın* hemen yanında bulunan ölümlü alemde hâlâ varlığını sürdürüyordu.

Ç/N: Taiyin Dağı (太因山) aynı zamanda Ölümsüz Başkent'in (仙都=Xiāndū) bulunduğu yer.

Kraliyet Başkenti'ndeki en önemli yer, Lingtai On İki Ölümsüz'ün kutsal olarak kabul ettiği Wentian* Sarayı'ydı. Bu yer, kehanetten sorumluydu ve aynı zamanda ana yetiştirme sektleriyle de yakından bağlantılıydı.

Ç/N: 问Wen-Sormak; 天Tian-Gök/Cennet.

Wentian Sarayı'ndan iki saray elçisi sorumluydu ve Yun Hai'nin babası onlardan biriydi.

Bu iş hem prestijli hem de tehlikeliydi, diğer insanlar arasında hem hayranlık hem de kıskançlık uyandırıyordu. İyi zamanlarda eşsiz bir lüksleri olurdu ama kötü zamanlarda bu onların sonu olurdu.

Yun Hai, Mingwu Hua Xin ile ilk kez Wentian Sarayı'nın misafirhanesinde karşılaşmıştı.

O zamanlar hâlâ küçük ve şımarıktı, Wentian Sarayı'na tıpkı evi gibi davranıyor, konakların arasındaki koridorlarda sık sık oyunlar oynuyordu.

O gün koridorlardan birinde bir çam sansarını kovalarken az kalsın misafirlerden birine çarpacaktı.

Çarpmadan hemen önce birdenbire bir rüzgar eserek onu engelledi ve sonra bir el alnına bastırıldı.

Ona bakmakla görevli kişiler "Dikkatli olun!" diye bağırıp koşarak yanına gittiler. Aceleyle onu yerden kaldırdılar ve birkaç adım geri gidip başlarını konuğun önünde eğdiler, temkinli ve korkmuş görünüyorlardı.

Sadece Yun Hai onu tanımadığı için korkusuzdu ve merakla başını kaldırmıştı.

O gün, Hua Xin ölümlü görünümündeydi. Portrelerde çizildiği gibi onu takip eden beyaz geyiği yoktu, dünyayı aydınlatan feneri de elinde değildi. Düz, beyaz bir cübbe giyiyordu, saçları gevşek bir şekilde toplanmıştı ve çapraz olarak takılan ahşap bir saç tokasıyla tutturulmuştu.

Kraliyet Başkenti'nin sokaklarındaki insanların en yaygın giyinme şekli buydu ama onun üstündeyken yine de herkesi şaşkına çeviriyordu.

Yun Hai kendine geldiğinde, Hua Xin çoktan koridorun sonuna gitmiş ve oturma odasına girmişti. Beyaz cübbe yüksek eşikten geçti, döndü ve gözden kayboldu.

Yun Hai başını çevirdi, boynunu kaldırıp ona bakan kişiye sordu, "Bu kim?"

Hizmetli "Şşşt" işareti yapıp onu oturma odasından uzaklaştırdı ve avluya getirdikten sonra, "O kişi Efendi'nin ölümsüz arkadaşı" diye fısıldadı.

O zamanlar Yun Hai, ölümsüzler ve ölümsüzler arasındaki kurallar bir yana, dünya hakkında bile çok az şey biliyordu.

Cahilce bildiği tek şey: Doğaüstü güçlere sahip güçlü kişi = Ölümsüz. Yakın bir ilişki = Arkadaş.

Karşılaştığı "ölümsüz arkadaş"ın da böyle biri olduğunu düşündü. Ancak daha sonra sadece birkaç yılda bir ortaya çıktığını öğrendi.

***

Yun Hai'nin, Mingwu Hua Xin ile ikinci karşılaşması altı yıl sonraydı.

Kraliyet Başkenti kaos içindeydi ve Wentian Sarayı'nın elçileri uzun zaman önce değişmişti. Babası suçlanmış ve malikanelerindeki insanların çoğu hayatını kaybetmişti. Şimdiyse aile malikanelerinde neredeyse hiç kimse kalmamıştı.

Unseen Immortal Of Three Hundred Years [BL]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin