BÖLÜM 2: ÇIKIŞ

118 41 283
                                    

Her taraf karanlıktı.
Hiçbir şey göremiyordum. Karanlıkta, yürüyemeyeceğimi bilsem dâhi, ilerlemeye devam ettim. İlerledim, ilerledim, ilerlerdim. Arada bir tökezliyordum . Her attığım adımda kalbim anlam veremeyeceğim bir şekilde atıyordu. Mutluluk, korku, heyecan, şüphe..... Bunlar mıydı onu bu denli attıran. Kapkaranlık o yerde sadece adımlarımın, nefesimin ve kalp atış seslerimi duyuyordum. Anlam veremeyerek ilerlemeye devam ettim. Korkuyordum ama yürüdüm.

Yürüdüm.

İlerledikçe karşıda 'aydınlık bir yer' diyebileceğim bi' ışık gördüm. Ama bu... Bi'saniye. Bu, hani şu filmlerde izlediğimiz gibi çıkışı anımsatan ve gayet büyük bir alanı aydınlatan bi' ışık değildi. Bu, nerden başladığını göremediğim , yukarıdan zemine doğru inen bi' ışıktı. Sanki biri yukarı çıkmış da ordan bir fener tutarmışçasına aşağıya inen bir ışık demeti gibi...

Gidiyordum, gidiyordum ama adım seslerimin , nefesimin ve kalp atış hızımın yanına bir de bir insan sesi eklendi. Doğrusu bir çocuk sesi. Şarkı söylüyor gibiydi. Mırıldanıyordu. Çocuğun yanın ilerledim. Çocuk beni ilk başta görmedi, belki de beni fark etti ya da ben öyle hissettim. Bilemiyorum. Çocuğun yanına gittim. Kız çocuğu idi. Bu kız çocuğu 7-8 yaşlarında gibi gözüküyordu. Kahverengi saçlarını iki yandan at kuyruğu yapmıştı. Çok da yakışmıştı. O kahve saçları dikkatimi çokça çekmişti.

"Eee, ş-şey... Merhaba" dedim ürkek ve bir o kadar da şüpheli bir tını ile. Seslendim ama onla konuşmam ne kadar doğru bilmiyorum.

Seslendikten sonra bana aşırı sevecen bir şekilde baktı ve;
"Merhaba! Ben de seni bekliyordum.Gel bak sana ne göstereceğim." dedi ve elimden tutup koşmaya başladı. O koştukça yetişebilmek adına ben de adımlarımı hızlandırdım. İlk baş, her ne kadar anlam veremesem de, çocuk ile beraber koşmaya başladım.

Koştum.
Koştuk.

Yanımda saattim ya da telefonum yoktu. Saati ne bilebilir ne de tahmin edebiliyordum.

Bu karanlık beni çokça yanıltıyordu.

Sabah mıydı?
Öğlen mi?
Peki akşam?
Gece?

İlerledikçe, kız çocuğu ile ilerledikçe, ortam daha da aydınlanıyordu. En azından küçük kız çocuğunu görebilecek kadar aydınlığımız vardı. Ama neredeydim ben? Bu kız çocuğu da kimdi? Neden elimden tutmuştu? Neden beni bir yere götürüyordu? Onunla konuşmam ne kadar doğruydu? İyi mi yapmıştım onu dinleyerek? Nereye gidiyorduk?

O güvenmem ne kadar doğruydu?

Ben bunları düşünürken önümde ilerleyen kız çocuğu bana döndü ve ;
"Bak geldik, burayı çokça merak ettiğini biliyorum. Haydi içeri geçelim." dedi heyecanlı bir şekilde.

Aniden durduk. Kocaman ve bir o kadar da geniş, mavi bir kapı vardı. Kapıyı tam açacakken
" Bir saniye dur!" Diye bağırıverdim.
"Sen de kimsin? Neden beni buraya getirdin? Ve en önemlisi, benim burayı çokça merak ettiğimi nerden biliyorsun? Tanışıyor muyuz?"
"Desen abla, bunları içeri geçince konuşsak, sana göstermek istediğim çok önemli birşey var, lütfen girelim"

Desen abla
Lütfen

Desen abla mı demişti o bana? İsmimi nerden biliyordu. Bana neden bu kadar sevecen ve iyi , tabii aynı zamanda nazik , davranıyordu?

Aceleci tavrı da gözümden kaçmış değildi.

Ben kimdim ki onun için? O kimdi benim için?

"Bana neler olduğunu anlatırsan gelirim senle içeri. "
"Ama dedim ya sana, içeri geçince konuşalım diye"
"Tamam , beni nerden tanıdığını içeride anlatırsın. O zaman sen kendini tanıt. Mesela adın ne, kaç yaşındasın, nerden ve neden geldin buraya?"
"Peki abla, adım Nisa. 8 yaşındayım. Buraya nerden geldiğimi boşver "

DESEN VE ZENGARDEN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin