Küçüklüğümde de , şimdi de ve eminim ki gelecekte de hayatıma dair bir tutsaklık hep benimle. Ben bu dünyanın mahkûmuyum ,ben bu yaşamın mahkûmuyum, ben bu hayatın mahkûmuyum. Bir tutsak olmak için gelmişim meğer dünyaya.
Bu hayat denen şey benim için bir zindandı belki de....
Demir parmaklıklar, onları tutabilmem için orada duran ailem,o koca kapı beni engelleyen her şey ve o kilit de hayallerim. Ve tabi duvarlar. Yanında kimse yokken , onlar varken, sessize seni dinleyen ve en önemlisi de yanında olan o duvarlar. O duvarlar da kardeşim ve çiçeğim.Yalnızsın bu dünyada, sıkılırsın, bunalırsın, üzülürsün, ağlarsın ama eninde sonunda; seni , kendi içine kapatan parmaklıklara tutunursun. Tutunmak zorunda kalırsın belki de...
Çıkmak, çıkarılmak istersin ordan. Kurtulmak istersin ama o demir yüklü kapı sana engel olur, izin vermez çıkmana , çıkarılmana.
"Kilit var ne de olsa " diye düşünürsün. Düşünürsün ama kilidinin anahtarını senden hep saklarlar. Vermezler ki. Boşuna ümit eder, düşünürsün.
En sonunda pes edersin. Herşeye rağmen pes edersin. Tüm umutlarını, tüm hayallerine, isteklerine rağmen pes edersin. Ama yanında mutlaka biri olur. Bu kaçınılmazdır. Biri yoksa biri vardır. İyi ya da kötü biri vardır yanında, senle beraber, seninle birlikte.
Senle....
Ona, onlara içini döker, rahatlamak istersin. Onlar çoğu zaman seni sana bırakırlar ama dinlerler seni. Senin ile birlikteler çünkü. Sen ne kadar mahkûm da olsan "dünya" zindanında, seninle olan biri, birileri ; ister yanında ister önünde ister arkanda durur. Belki sadece durmakla yetinir ama ordadır işte. Varlığını sen de bilirsin. Ne kadar mahkûm da olsan.
Evet... Bu dünyanın bir mahkumuyum ben. Desen. Desen TAŞOYMAZ. 16 yaşındayım. Yorgun bi yolcuyum bu hayatta.
Tutsak olmuşum dünyaya
Talihsiz misafirim bu yaşamda
Bilmiyorum, bilemiyorum.
Ne yapmam gerek, gerekecek hiçbir fikrim yok. Tek bildiğim ; bu hayatı sadece ama sadece kendim için yaşayacağım. Zorlu yollarda bile insanlara karşı olabilmek, güçsüz anımda dahi insanlara hayır diyebilmek,mutlu olduğumda anı yaşayabilmek için çabalıyorum.Bunları bana hayatım öğretti;küçücükken dimdik durmayı, ağlarken ona tutunmayı, gülerken de onu yanımdan eksik etmemeyi. Hep o öğretti bana. Kardeşim ile beraber.
Kardeşim
Hazar'ımHazar benim için bir kardeşten fazlası. O benim her yaşım. İyi ki var . Onla beraber, birbirimize söz verdik. O benim her anımda yanımda olacak, bense onu hiçbir şey için yadırgamayacağım. O benim herşeyim. Bana Yeşim'i aldığı gün daha 11 yaşındaydım. 5 senedir benle. 5 senedir dertlerimi dinler, yanımda olur. Sanırım kendimi ona çok bağladım. Geçen günümü, iyi ya da kötü, her şeyi ile ona anlatırım. O da durur camımın önünde, beni dinler, en son da şarkı dinler uyuruz. Basit gibi de gözükse , bazen küçük şeyler bile insanı mutlu eder, değerli olduğunu hissettirir ona. Onlar benim en kıymetlilerim. Bir sorunla karşılaşsam Hazar'ım beni dinler, bana yardımcı olur. O benim hayat kurtarıcım. Ne zaman kendimi kötü hissetsem beni bi ' şekilde eğlendirmeyi becerir. O benim neşe kaynağım.
"Kötü de geçse günlerin, unutma geçecek ve 'bu da bitti' diyeceksin. Yalnız değilsin, o duvarlar her daim dinler seni, belki diyecekleri sözleri dâhi olmaz ama dinlerler. Arkanı dön, bak . Neler neler geçirmişsin. Bitmişler. Bittiler. Yerine belki başkaları geldi , belki daha ağırları geldi ama unutma 'bunlar da bitecek'."
Unutulmayacak bir cumartesi akşamı
23.59Saati de yazdıktan sonra Yeşim'e su verdim. Hazar'ımı kontrol ettim yatmadan. Geçtim odama , beklemeye başladım yatağıma uzanmış, dışarıyı seyrederken. Dedim içimden, " bakalım yarın neler yazacağım günlüğe". Saat tam 00.05 olmuştu. Gözlerim uykudan mı, yorgunluktan mı bilinmez ağır ağır kapanmaya başladı. Yoruldum sanırım. Gerçi, bu hayatı anlamaya başladım günden beri, insanları tanıdığım günden beri , düşlerimi hayal ederken ağladığım günden beridir o yorgunluk hep vardı.
Var olduğum sürece hep de olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DESEN VE ZENGARDEN
أدب نسائيHepimiz çocuktuk, büyüdük... Hepimizin farklı idealleri vardı belki de ... Hepimiz bir umut dünyası içinde yaşıyorduk ama herkesin atladığı bir yer vardı. Hayat. Hayat; bize yaşamayı öğreten yer mi? Hayat; bize mutluluğu tattıran bir dost sonra da...