0.2

10 1 0
                                    

"Çabuk olun, hastayı kaybediyoruz. "

Elizabeth başının üstünde konuşan kişileri zar zor duyuyordu. Onlarla konuşup ne olduğunu sormak istiyordu. Bebeği...Bebeği iyi miydi? Bir dakika dünyaya gelmiş miydi?

Gözlerini açmaya çalıştı. Fakat sanki biri gözlerine baskı uyguluyordu. Ellerini oynatmaya çalıştı. Fakat ellerini de hissetmiyordu. Ne olduğunu anlayamamıştı. Yaşıyor muydu gerçekten ? Hiçbir yerini oynatamıyordu ama yanındaki insanları duyuyordu. Bedeni onun düşünmesine izin vermedi. Elizabeth çok geçmeden kendini uykuya bıraktı.

10 gün sonra

Aradan 10 gün geçmiş, Elizabeth hala uyanmamıştı. Doktorlar bunun normal olmadığını biliyordu. Fakat bir şey yapamıyorlardı. Çünkü o bir Dünyalıydı. Kendi gezegeninde olsa belki de bir şansı olabilirdi yaşamak için. Ama burada durum biraz vahim gibi gözüküyordu.

Birkaç saat sonra yavaş bir şekilde gözlerini açan Elizabeth'in ilk işi karnını kontrol etmek oldu. Karnına dokunduğunda bebeğinin orda olmadığını hissetti. Sürekli tekme atarak varlığını gösteren minik meleğini almışlardı. Onu deli gibi görmek istiyordu. Bir an önce Alex ile buluşmak ve bebeklerini göstermek istiyordu. O böyle düşünürken içeriye doktor olduğunu düşündüğü biri girdi. Biraz farklı gözüküyordu ama irdelemedi.

"Merhaba, siz doktorsunuz dimi? Bebeğim nasıl? Sağlıklı mı? Eşim Alex Wright ona haber verdiniz mi? Bebeğimi ne zaman getireceksiniz? Onu çok merak ediyorum."

Elizabeth heyecanla konuşurken karşısındaki onu dinleyen adam onun kadar heyecanlı değildi. Gerçekleri ona nasıl söyleyeceğini düşündü. Buna hazır mıydı ? Hiç bilmiyordu. Yanına gidip onun yakınında durdu.

"İsminiz Elizabeth Brown dimi?"

"Evet. Elizabeth Brown Wright."

"Elizabet Hanım, öncelikle söyleyeceklerimi sonuna kadar dinleyin. "

Elizabeth'in içini korku salmıştı. Kötü bir şey olduğunu hissediyordu.

"Tamam sizi dinliyorum."

"Bebeğiniz.....Nasıl söylenir bilmiyorum ama onu kurtaramadık. Geldiğinizde çok geçti."

Elizabeth yaşadığı hayal kırıklığı ve üzüntüyle birden ayağa fırladı.

"HAYIR! YALAN SÖYLÜYORSUNUZ! BENİM BEBEĞİM ÖLMEZ! ÖLEMEZ! BİZ ONUNLA NE BADİRELER ATLATTIK! BEBEĞİMİ GETİRİN BANA!"

Doktor daha fazla onun bu hüzünlü haline dayanamadı ve kenarda duran sakinleştiriciyi Elizabeth'e sapladı. Sakinleştiricinin etkisi hızla vücuduna yayılırken Elizabeth'in dengesi bozulmuştu. Düşmesi an meselesiydi. Doktor onu tutup yatağına yatırdı. Elizabeth ağlayarak uykuya daldı.......

Aynı günün akşam saatleri

Elizabeth uyandığında sersemlemiş hissetti. En son doktor ona sakinleştirici vermişti. Çünkü Elizabeth sinir krizi geçirmişti. Yattığı yatakta oturur pozisyona gelmişti. Bebeğinin öldüğünü kabullenememişti. Fakat atmosfere girerken ki ısıyı düşündü. Yaşaması bile mucizeydi. Minik meleği nasıl yaşayacaktı ki. Gözlerinden yaşlar akmaya başlarken eliyle karnını tuttu. Biz zamanlar yaşama sevinci olan bebeğini selamladı.

The AstronautHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin