Yeni kitabım olan ''Genius''a desteklerinizi bekliyorum lütfen! iyi okumalar
Bölüm 7: Ineffable
Sessizlik, çaresizlik, heyecan. Sadece bu üç kelime yeterdi durumu özetlemek için. Sessizlerdi, söyleyecek çok şeyleri olmalarına rağmen. Çaresizlerdi, aynı dili bildikleri halde kelimeler yetersiz kaldığından. Heyecanlılardı, yalnız olduklarından. Ve her şeyden öte aşıklardı. Biri aşkını bastırmak için kendini alkole vurmuş, kendini mesleğine adamıştı. Öteki ise unutmayı bir an bile getirmemişti aklına.
Sahi, unutmaya çalışan mı daha çok sever yoksa asla silemeyip kendini bitiren mi?
Omuzlarına bırakılan battaniye ile kendine gelmişti Jungkook. Hala toparlayamıyordu, günlüğüne yazdığı sayfalarca lafın tek bir tanesi dilinin ucuna gelemiyordu.
''Bu yağmurda öylece dikilmemeliydin.''
''Özür dilerim ben...Gelecektim.''
Derin şekilde verilen nefesler ve tekrar bir sessizlik. Bir filmden kare gibiydi o an.
''Seni çok seviyorum Jimin...çok.'' kızarmış, yuvarlak gözlerine baktı Jimin. İçi gidiyordu, ağlamaklı çıkan aciz sesi bir yankıyla göğsünü dövüyordu adeta. ''Biliyorum Kook.'' bakışlarını hemen kaldırdı bitik adam. Karşısında duran meleğin ona seslenişi bitirmişti onu tekrardan. Ne de özlemişti bu sesi, böyle anılmayı...En ufak bir kıpırtıda işte böyle eriyip gidiyordu.
''Sen..? Sen de beni seviyorsun..?'' az önce üstü kapalı duymuştu belki evet ama yetmiyordu. Jungkook nankör bir adam değildi ama Jimin'in sevgisine karşı her zaman aç ve görgüsüzdü.
Sadece başını sallamıştı sarı saçlı olan. Hislerinin ne olduğunu biliyordu, kendini de biliyordu ama tekrar kendini kaptırmaktan korkuyordu. Kendi elleriyle hayatından ittiği bu adamı özleyeceğini biliyordu, özlemişti de. Fakat her ne kadar özlerse özlesin o güvenme korkusu daha az basıyordu. Anlıyorsunuz öyle değil mi?
Aşık iki adam ve onların yıkılmış kaleleri.
Ama hala birbirlerini istiyorlardı.
Gözlerine yıldızlar dizilmişti o an. Bir hafif baş sallaması sağlamıştı bunu. Üzerinde ki örtüyü atıp doğrulup kollarını öne atıldığında duraksamıştı birden. Vücudu ona ait değil gibiydi. O heyecan birden onu anılarına götürmüştü sanki. Her mutlu olduğunda sarılırdı ona...
Jimin ise bakışlarını yere indirip sessiz kaldı o adama. Ayakta dikili kalan ise yerine geri oturdu ama Jungkook hala mutluydu. Bu ufacık umuda tutunacak ve tüm hayatını adayacaktı ona, tıpkı şuan da olduğu gibi. Sadece zamana ihtiyaçları vardı.
Sıkılmışlardı sessizlikten...
''Özledim seni...ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir. Beynimi uyuşturuyor özlemin. Çok sık birlikte olmasak bile benimle olduğunu bilmenin bunca zamandır içimi ısıttığını yeni yeni anlıyorum. Yokluğun, hatırladıkça yüreğime saplanan bir sızı olmaktan çıkıp, mütemadiyen bir boşluğa, sabahları seni okşayarak başlamaları, akşamları her işi bir kenara koyup seninle baş başa konuşmaları özlüyorum.''
Şiirdi bu, Jungkook bu şiiri ona ikinci bir kez okuyordu. Fakat ona ilk okuduğunda romantik bir akşam yemeğine çıkıyorlardı...Dolan gözlerine inat Jimin, sarılmak ve özlem gidermek istedi lakin bunca zamandır uğraşı boşa mı gidecekti? Korkuyordu, aynı şeyleri yaşayıp bir hal olmaktan. Ama ne çare bu beyefendinin aşkı çok güçlü bir uyuşturucu gibi ve bir kere tadına varınca bırakılmıyordu...
Bölüm Sonu.
Ineffable: kelimelerle anlatılamayacak kadar muhteşem olan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Like Crazy - Jikook
Fanfiction"Kıyafetlerini çıkarttırıp yağmurda dans etmene neden olacak. Çılgın hayatını yaşattıracak sana. Ama acısını almasını da bilecek. Tıpkı beyninde ki bir mermi gibi." Ben Jeon Jungkook, Park Jimin'in peşinde sürünmekten hiç mi hiç utanmıyorum.