0.1

68 7 13
                                    

"Pardon? Bayan bakar mısınız?"

Bana seslendiğini düşündüğüm kişiye baktım, elini nazik bir biçimde kaldırmış benim yanına gitmemi bekliyordu. Hızlı adımlarla tepsideki limonatayı masaya bırakıp adamın yanına gittim.

"Hoş geldiniz, ne alırdınız acaba?"

Karşımda buraya sıkça gelen göbekli kıvırcık saçlı adam bana gülümseyip parmaklarıyla oynamaya başladı.

"Tabi, ben bir cheescake alayım. Yanına da filtre kahve lütfen." dedi ve telefonuna ard arda gelen mesajları kapatmaya çalıştı. Karısıyla kavga etmişti sanırım, ya da bir sapığı vardı. Birinci olasılık daha mantıklı gelmişti.

Tepsinin üstündeki kağıda siparişleri not alıp adama gülümsedim. Andrew'in yanına gidip filtre kahve yapmasını söyledim. Sonra bende önümdeki camlı dolaptan cheescake tepsinini çıkardım. O sırada Andrew'i bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum.

"Ee ne zaman başlıyorsun okula fıstık?"

Göz devirip dilimlediğim tatlıyı çıkardığım tabağa koydum. Andrew ise pes etmiyordu, keçi inadı vardı bu çocukta.

"Midtown Lisesi olabilir Ashley, hem kafeye yakın. Çıkışlarda buraya çalışmaya gelirsin yine. Ben seni idare ederim."

Evet ederdi, bunu biliyordum. Fakat kimseye yük olmak istemiyordum.

"Ne zamana kadar böyle ısrar etmeye devam ediceksin?" Okullar bu gün açılmıştı ve bir haftadır okula devam etmemi istiyordu. Alkolik babam bu kadar umursamıyordu beni be.

"Sen okula başlayana kadar. Neyse yarın illa ki geliceksin." Tabağın çevresini frambuaz sosuyla süslerken o da beni izliyordu.

"Okumayıp senin gibi kafe açabilirim, bakarsın sana düşman olurum." Sırıtıp tatlıyı ve yaptığı kahveyi elinden alıp tepsiye koydum.

"Seni veled." diyerek güldü.

Siparişlerin sahibine baktığımda telefondaydı. Karısı ile mi konuşuyordu ki?
Masasına gelip kahveyi önüne koyarken sıkıntıyla nefesini verip telefonu kapattı.

Tatlıyı da önüne koyarken onunla konuşma ihtiyacı hissettim.

" Şey karınız çok kızgın sanırım." ilk başta kafasını sallasa da sonrasında dediğim şeyi idrak etmiş gibi "Ne hayır! Sadece küçük bir sapığım var."

Kaşlarımı kaldırdım. Nasıl bir kör sapıktı bu?

"Anlıyorum, polisi aramayı denediniz mi?"
Belki de sapığı yaşlı bir kadındı.

Bana gülümseyip çatalını cheescake'e batırıp büyük bir lokma aldı. "Şaka yaptım, sapık değil ama bazen tereddüt etmiyor değilim."

Afiyet olsun diyerek başka bir masanın siparişini almak için onun masasından uzaklaştım.

"Merhaba, ne alırdınız hanım efendi?"

Söylediğim şeyle birlikte esmer kısa boylu çocuk gülmemek için kendini zor tuttu. Nesi komikti bunun moruk?

Karşımda sarı saçlı kafasına şal takmış bir kadın ve onun yanında oturan bir tombik çocuk vardı. Çocuk muhtemelen benimle yaşıttı.

Kadın kaymış güneş gözlüğünü orta parmağı ile durdurup ileri itti. "Tabii yavrucum ben, ben..." kaşlarını çatıp bir şeyler düşünmeye başladı. Sonra parmağıyla bir yeri gösterdi.

"Şurada ki adam ne aldıysa onu alayım." diyip az önceki göbekli adamı gösterdi.

Sesi ne kadar da garipti öyle. Sonra yanında ki esmer çocuk bir şey söylemek için elini kaldırdı. Yaşlı teyze hemen onun eline vurup susmasını söyledi. Bunun elinin buruşuk olması gerekmiyor muydu?

Pervert BoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin