(İnci)
Hande gelene kadar ben eve gitmiş, dükkanı temizlemiştim. Eve çıkmış akşam yemeğini hazırlıyorken anahtar sesini duydum ,sesten hemen sonra Hande'nin "Ablaların incisi..." adlı senfonisi evde yankılanmıştı.
"Ne bu keyif Hande hanım."
dediğimde sürahiden bardağa boşalttığı suyu ağzına götürüyordu. Suyu içtikten sonra;- Ben anlatıcağım da önce sen ne yaptın onu söyle.
- Kitapçıya gittim , dükkan için yeni kitaplar aldım, eve geldim dükkanı temizledim. Ha birde ukalanın birine saygı ve üslup ne demekmiş araştırma ödevi verdim.
- Ne anlamadım ?
- Hiç birşey Hande boşver sen ne yaptın?
- Bugünde herkesin ağzında bir saygı kelimesi var.
- O ne demek şimdi ?
"Anlatacağım şimdi dinle beni İnci'm"
diyerek masaya oturdu ve ben yemek yaparken beni izleyerek gününü anlatmaya başladı.- Mirza'yla beraber okulu gezdik gördük, bahçesine çıktık dolaşıyorduk ki sen aradın. Okuldan çıkıp yanına gelecektim ama Mirza kantinde kahve içelim deyince kıramadım. Oturduk bir masaya Mirza da kahveleri alıyordu bende masada bulduğum sahipsiz kitaplara bakıyordum.
Mirza'nın kahveleri alıp oturduğu sırada bir adam masamıza doğru geldi.
Kitaplar onun sandım ve uzaktan başkasına ait birşeyi kurcalama meraklısı gibi durduğumu düşünerek mahcup bir şekil kitapları bıraktım , gelen adama doğru yönelip baktım.
İnci, adam baya yakışıklı birşey görmen lazım.- Ee Hande'cim ne yani şimdi tüm bunları adamın yakışıklı olduğunu söylemek için mi anlattın. Hiç düşünmüyorsun bu adam nasıl biri iyi mi kötü mü? Sizin için herhangi bir adam göz zevkinize hitap ettiyse gerisi mühim değil öyle mi?
Hadi adam iyi mi kötü mü düşünmüyorsunuz bari hayatında biri vardır sevgilisi vardır evlidir belki diye insan bir düşünür değil mi Hande ?- Allah allah İnci bir dur da dinle. Yıllardır bu anı bekliyormuş gibi konuştun.
- Adam geldi özür diledi benden kitapları masamızda diye.
Kötü biri değil yani.- Bir özür diledi diye nasıl bu kadar emin olabiliyorsun Hande'cim.
- Of İnci sen bir anda yaşlandın mı bana mı öyle geliyor.
Adam iç mimarmış, gönüllü olarak bizim okulun , yapabileceği her türlü işini üstleniyormuş. Şimdide okulun kütüphanesini yeniliyorlarmış, kitaplarda oraya aitmiş. Ön yargılarını yıkabildik mi acaba ablaların incisi ?Hande'nin söylediklerinden sonra birdaha biri hakkında tanımadan atıp tutmama kararı almıştım. Hande sözüne devam etti.
- İstediğiniz zaman gelebilirsiniz demişti ama önce açılış yapılacakmış. İnci sende yarın kitap getirsene kütüphane için bizimde bir yardımımız olmuş olur.
- Olur Hande neden olmasın. Hem yarın dükkanı açacağım kitaplarıda ayırır götürürüm.
Hande ile beraber yemeğimizi yiyip uyumuştuk, o yarın okula gidecek bende dükkanı açacaktım.
- Ben çıkıyorum ablaların incisi kolay gelsin sana.
Hande okula gitmek için evden çıktığında bende dükkana indim. Yeni aldığım kitapları dükkanın eski ama nostaljik bir hava veren raflarına yerleştiriyor, okulun kütüphanesine katkıda bulunmak için götüreceğim kitapları başka bir yere ayırıyordum. Kitapları yerleştirirken kasanın olduğu bölümün arkasında dükkanın tabelası vardı, elindeki kitapları rafa bıraktım ve tabelaya baktım. Tozlu ve eski bir tabelaydı.
Tozu elimle sildiğimde dükkanın adı ortaya çıktı; " 'MİRVARİ' Sahaf"
Demek dükkanın adı Mirvari idi. Henüz dükkana bir isim bulamamıştım ve eski isminide bilmiyordum , isimsiz bir dükkanı açmakta biraz absürt kaçacaktı o yüzden bulduğum bu tabela için çok sevinmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mirvari
FantasíaArkeoloji öğrencisi olan İnci Yıldız kardeşi Hande ile beraber İzmir'de ölen babalarının bıraktıkları evde yaşarlar. İnci tesadüfen karşılaştığı ve hayatını paylaştığı Pamir İnal ile beraberdir. Hayatında düzensizliğin düzenini kurmuştur. Geleceğini...