---
Alisa'yı bir şeye inandırmak için elli takla atmak gerekliydi. Dünden beri başımın etini yiyor ve Çağan'a aşık olduğumu iddia ediyordu. İnsan bu kadar kısa bir sürede nasıl aşık olur? Bir türlü anlatamıyordum işte bu kıza. Dünden kalma hafif bir baş ağrısı daha da dayanılmaz yapıyordu ısrarları.
"Ya sana kaç kere diyeceğim Alisa? Yok öyle bir şey. Sana elli defa anlattım olanları. Anla lütfen Allah aşkına ya?!"
"Aaa, tamam ve ne kızıyorsun? Neden bu kadar gerildin bebeğim? Sadece ihtimal. Belki de öyledir kim bilir? Belk de benden saklıyorsundur?"
Ona ters ters baktığımda dudaklarını büzdğ ve konuşmaya devam etti.
"Tatlım olur böyle şeyler, bana anlatabilirsin."
Dayanamayıp Alisa'nın kafasına bir tane yapıştırmıştım. Birden sanki kafasına beton düşmüş gibi bağırdı.
"Aman az daha abart, sert vurmadım."
Kafasını ovuşturup bama ter ters bakarken konuştu.
"Sen öyle san salak! Elin ne kadar ağır haberin var mı?"
Kendini toparladıktan sonra bana gülümseyerek baktı.
"Peki peki, değilsin. Ben sıkıldım, biraz dışarı çıkıp gezelim mi?"
Bu güzel bir fikirdi.
"Olur, nereye gidelim?"
"Bir kafe açıldı bizim şu parkın yanına. Orasının güzel olduğunu duymuştum. Ne dersin."
Kafamı onaylar biçimde sallayıp güldükten sonra kalkıp hazırlanmaya gittim. Alisa zaten hazırdı. Beni bekliyordu.
Üstüme güzel bir şeyler giydikten sonra kapıdan çıktık. Benim gözüm kapısındaydı. Normalde biraz toz ve koliler barındıran evinin önü şimdi tertemizdi. Demek ki temizlemişti.
Alisa ayakkabısını giyip bana baktı.
"E hadi?"
Gözlerimi ona çevirdim.
"Tamam tamam."
Evet belki gözüm kapısındaydı, onunla daha fazla vakit geçirmek istiyordum fakat aşık değildim. Bu çok saçma olurdu. İki günlük birine aşık olmak aptallıktı. Aşk çok başka, güçlü bir duyguydu. Şıp diye bu aşk diyemezdim.
Alisa ile binanın kapısından çıkacağımız vakit kapıda iki adamla karşılaştık. İri yarı, yüzlerinin bır kısmı ve vücüdunun bazı yerleri dövmeli, sert bakışlı, adeta suçluya benzer adamlardı. Simsiyah giyinişleri karanlık bir hava veriyordu.
Onlarla kapıda karşılaşınca ikimizde irkildik ve koca gözlerle birbirimize bakmaya başkadık. Korkmuştuk. Adamlardan biri bize ters ters bakınca hemen yol verdik ve içeri girdiler. Arkalarından bakınca yukarı çıktıklarını gördük. Adımları adeta deprem yaratıyordu.
"Şey,"
Alisa'nın konuşmasıyla ona döndüm.
"Ney?"
"Ben biraz kaçırmış olabilirim.-"
Yüzümü ekşitip ona baktım.
"Saçmalama!"
Bir kahkaha kopardı.
"Şaka yapıyorum, lafın gelişi tabii ki şapşal! Ancak tipleri korkutucuydu değil mi?"
Kafamı salladım ve gözlerimi açtım.
"Hiç sorma, bir an beni dövecekler sandım."
İkimizde gülerek binadan çıktık. Açıkçası fazla umrumuzda değildi, kimler ya da neden geldiler diye.