Hikayeye başlamadan önce ufak bir not (✿◡‿◡)
Atsushi'nin bakış açısından yazılan kısımlar bu fontla yazılacaktır.
Yazar anlatımı olarak da her zamanki gibi bu şekilde yazacağım.
Geçmişi hatırlama, önemli vb. cümleler de bu fontla yazılacaktır. Ayrıca geçiş yerleri de ***** şeklinde yazılacaktır.
Hepinize iyi okumalar dilerim!
(Merhabalar! Belki bazılarınız biliyordur, bu benim eskiden yayınladığım bir hikaye. Eski yazım tarzımdan biraz utanarak kaldırmıştım. Ama ısrarlar üzerine geri yayınlamaya karar verdim. Ayrıca eskiyi hatırlamak da eğlenceli olacaktır. Umarım herkes aynı heyecanla tekrar okur...)
Dersin bittiğine dair söylenen şeylerle defterimi kenara bıraktım. Molanın bitmesini beklerken etrafıma bakınıyordum. Yalnız başıma oturmaktan başka bir çarem var mıydı? Hayır. Şu an Ranpo'nun yanına da gidemezdim. Gerçi çok da önemli değildi. Umursamam gereken tek şey derslerimdi benim için.
Sevdiğim bölüm olduğu için Tarih okumama izin verilmişti. Her zaman geçmişe, yapılan kahramanlık ve fedakarlıklara, çoğu kişinin kaderini değiştirebilecek şeyleri öğrenmeye ilgin olmuştu. Tabii ilgimi çektiği için iyi olduğum bir konuydu tarih. Çoğu kişi eleştirmişti okuduğum bölümü, oysa ben kendi sevdiğim gibi başkalarının da sevmesi için uğraşacaktım. Bu yüzden büyük bir önem veriyordum.
Sorulduğu zaman her komutan ve anlatılan askerin bilgilerini verebilirdim. Ama ilgimi diğerlerinden daha çok çeken bir asker, bir komutan vardı. Ryuunosuke Akutagawa. Gaddar bir komutan olduğu söyleniyordu, ayrıca Japonya'nın girdiği son savaşta yoldaşlarını korumaya çalışarak kahramanca can vermiş biriydi.
Asla tanıma imkanım olmayan o komutanı düşünürken molanın bitmek üzere olduğunu fark ettim. Bu molada kimse bana bulaşmamıştı, bu rahatlatıcı bir şeydi. Sınıf yavaş yavaş dolmaya başlarken içeri giren herkesi inceliyordum, çoğu ders hakkında sızlanırken diğerleri de alakasız şeyler hakkında konuşuyordu.
Sınıf tamamen doldu ve profesör içeri girdi. Kaldığımız yerden, Japonya'nın içinde olduğu savaşlardan bahsettik.
*****
Atsushi okul bittiği zaman gecikmeden eve gitmek için hazırlandı. Elinden geldiğince herkesten uzak bir şekilde yürüyordu, çünkü herhangi bir şeyi bahane edip Atsushi'ye zarar verebilecek olan çok kişi vardı.
Hızlı ve temkinli adımlarla ara sokaklarda yürüyordu Atsushi. Çantasının sapını gerginlikle sıkıyordu. Bu sokak onu geriyordu ve korkutuyordu. Kendini kontrol etmeye çalışarak adımlarını hızlandırdı.
Daha önce çok fazla şey gelmişti bu sokakta başına. Ankoku adındaki birisiydi tüm bunların sebebi. Her seferinde daha fazla ileri gidiyordu. İlk başta sadece birkaç kelime söyleyip dalga geçmekti tek yaptığı. Ama zamanla ileri gitmişti, sözlü şiddeti fiziksel şiddete dönüşmüştü. Bazenleri eve Ranpo ile dönerdi, bu zamanlarda Ankoku sadece ona bakar geçerdi. Ama şu an yanında Ranpo yoktu. Bu yüzden başına gelecek şeyleri biliyordu Atsushi.
Ama sokağın sonlarına doğru yaklaştığında Ankoku'yla daha karşılaşmamış olmak garipti. İçinde bir umut vardı. Derken ona seslenen birini duydu.
"Hey!" Tanıyordu bu boğucu sesi Atsushi, Ankoku'nun nefes nefese kaldığını hissetmişti. Onu kovalamış mıydı? Atsushi yutkundu ve arkasına baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Işığında Doğan
FanfictionAtsushi Üniversitede Tarih okuyan bir öğrenciydi. Geçmişteki savaşlarla fazlasıyla ilgilenmiş, neredeyse tüm asker ve yöneticileri ezberlemişti. Ama bunların içinde en çok dikkatini çeken Ryuunosuke Akutagawa adındaki bir komutandı. Gaddar bir komut...