1.6

71 5 31
                                    

Bıkkın bir şekilde popomu biraz daha kaydırdım rahatsız sandalyede. Böylece ağrıyan sırtım biraz daha destek bulabilmişti kendine.

İç çektim.
Karnım acıkmaya başlamıştı. Ayrıca uykum da vardı.
Geçtiğimiz on dakika içinde sanki seksen beş bin defa kontrol etmemişim gibi yeniden kapalı kantine şöyle bir göz gezdirdim.

Bir okulun kafeteryası neden bu saatte kapanırdı ki?
Sahi saat kaçtı?

Telefonumun parlayan ekranına şöyle bir baktım. Amacım saati kontrol etmek olsa da gözüm gelen bildirimlere kaymıştı.
Aile grubundan ve oda arkadaşlarımdan gelen mesajlar, Hanuel'ın attığı birkaç reelsın bildirimi haricinde beni yerimden doğrultan başka bir bildirim daha vardı.
Tahmin edebilirsiniz: Baekhyun'dandı.

Byun Baekhyun:
Haftasonu planında değişiklik var mı? (22.14)

Gönül isterdi ki plan mı, ne planı triplerine girebilmek ama neyden bahsettiğini ve amacının da ne olduğunu çok iyi biliyordum.
İç çekip şakaklarıma yayılan ağrıyı hafifletmek istedim. Uyguladığım baskı bu sefer de parmak uçlarımı sızlatmıştı.

Hain:
Bilmem. (23.42)

Saçma bir cevaptı ama açık açık evet demek de istememiştim.

İzin verin size kısa bir özet geçeyim son gelişmeleri:
Hanuel'ın elime tutuşturduğu biletleri hatırlıyorsunuzdur. O günden sonra yaklaşık beş gün geçti. Bu beş günde de Baekhyun ile asla konuşmadık. Aramalarını görmezden gelince o da beni görmezden gelme kararı almıştı sanırım çünkü karşılaştığımızda da yokmuşum gibi davranmayı tercih etmişti.
Açıkçası bu tavrı işime gelmişti. Onunla yüzleşmeye pek de hazır değildim. Tam da bu yüzden akademik kariyerimin en verimli bir haftasını geçirmiş ve proje teslimi için planladığım takvimin çok daha ilerisine taşımıştım yapacaklarımı. Aklım genelde Baekhyun'da olmaya alıştığından varlığını en iyi bu şekilde atabilmiştim zihnimden. Bu hızlı ilerleyişim sayesinde de haftasonum büyük oranda boşalmış ve Hanuel'ın tehditleriyle Baekhyun için zar zor bulduğum biletleri kendim değerlendirmeye karar vermiştim.

Daha doğrusu bana başka şans tanınmamıştı. Eğer gitmezsem biletlerle hassas yerlerimde ayıplı şeyler yapacağı ile ilgili tehditleri beni buna mecbur bırakmıştı.

Baekhyun da sanırım bu değişikliğin sebebini merak etmekten ölmüş olacak ki şimdi yazıyordu bana. Halbuki ben sessiz savaşımızın uzun bir süre daha devam edeceğini düşünüyordum.

Telefonum tekrar titredi ve bulunduğum salonda uğursuz bir ses yankılandı. Etrafta kimse olmasa da panikle öne uzandım.

Byun Baekhyun:
Nerdesin?

Belki de meraktan öldüğü falan yoktu.

Hain:
Çalışıyorum

Byun Baekhyun:
Sorumun cevabı bu değil.

Hain:
Okuldayım

Normalde olsa asla bu kadar kolay cevap alamazdı benden ama dediğim gibi yorgundum. Ayrıca parmak uçlarım da uğraştığım maket yüzünden kesikler ve yapıştırıcı doluydu.

Tırnaklarımla şeffaf yapıyı biraz daha kazımaya çalıştım. Tenim hassaalaştığı için pembeleşmişti.

Byun Baekhyun:
Neden yurtta değilsin?

Hain:
Maketle uğraşıyordum yapıştırıcı kokusundan rahatsız oldu kızlar

Byun Baekhyun:
Niye Haneul'a gitmedin?

A Funny Story |Byun BaekhyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin