𝙩𝙝𝙞𝙨 𝙞𝙨 𝙣𝙤𝙩 𝙡𝙤𝙫𝙚

287 5 0
                                    

Uyarılar: Angst, Toxic ilişki, aldatma?
Theodore Nott x fem!reader
Tumblr: skyebounded

•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

"Ah Theo! Gerçekten yapabileceğin en iyi şey üzgün olmak mı?"

Parmaklarını saçlarının arasından geçirip sakinleşmeye çalıştın. Bu sefer bu durumdan çıkış yolu bulamadın ve bu sefer gerçekten çok incinmiştin.

Onun yüzündeki bu pişmanlık, suçluluk duygusu her şeyi affetmene yetmiyordu.

Elini sana dokunmak için uzattı, ama sen geri çekildi ve Theo'nun eli havada asılı kaldı. Eğer dokunmasına izin verirsen yapmak isteyeceğin şeyi yapamamaktan korkuyordun.

"Bebeğim, her şeyi berbat ettiğimi biliyorum. Lütfen." diye yalvardı. Resmen titriyordu. Eğer gururuna yedirebilseydi dizlerinin üstüne bile çökerdi.

"Berbat etmek mi? Bu yetersiz bir ifade Theodore!" Daha önce ona hiç tam ismiyle seslenmemiştin. Sevdikleri tarafından tam ismiyle çağrılmaktan nefret ederdi. Sanki gözyaşlarını saklamak için çenesini sıkıyordu. Belki de bağırma dürtüsünü bastırmak içindi.

"Theo, senin elin onun eteğindeydi. Lanet olası dilin ise onun boynundan aşağıyı yalıyordu. Ve sen buna berbat etmek mi diyorsun?"
Öfkeni ifade etmek, bağırmak, vurmak istedin, ne kadar incindiğini farkettirmek istedin. Sanki kalbin onun elinde bir kül topuydu, eziyor, ufalıyor ve yüzüne üflüyordu.

Herkesin onun hakkındaki söylemlerine rağmen onunla birlikte olmuştun, değişebileceğine inanmıştın ama o herkesin dediği gibi biri olduğunu kanıtlamıştı. O bir yalancı, dolandırıcıydı. O an onun gibi birine aşık olduğun için kendinden nefret ettin. Belki de seni sadece kullanabildiği ve aptal yerine koyabildiği için seviyordu. Aldığın uyarılara rağmen onun çekiciliği ve mavi gözleri seni resmen boşluğa düşürüyordu. Gözlerinin kenarlarından biriken yaşlar seni rahatsız ediyordu ancak onun karşısında ağlamayazdın, kendini daha fazla ezik konumuna düşürmezdin.
Taş tavana baktın, gözlerini birkaç kez kırptın ve alt dudağının titremesi ile mücadele ettin.

Şimdi daha yakınındaydı, resmen kalp atışlarını duyabilirdin.
Çok korkmuştu, seni kaybetmekten çok fazla korkmuştu. Ama bu her şeyi berbat ettiği gerçeğini değiştirmiyordu. Çarşaflara dolandığınız o geceler, sabaha karşı konuşmalarınız, birbirinize anlattığınız sırlarınız. Tüm bu anıları mahveden oydu.
Sana çok pişman olduğunu söylemek istedi, her şeyi mahvettiğini, çok üzgün olduğunu söylemek istedi. Ama bunları söylemenin bir işe yaramayacağını ve yarana tuz basacağını düşündü. Ve haklıydı.

Nasıl bu kadar üzgün olduğunu anlamıyordun. Özgür iradesiyle yapmıştı ve yaptığı kötülüğün önüne hiçbir şey geçemezdi.

"Y/N bak, ben , ben biliyorum..." Artık söyleyecek hiçbir şeyin olmadığını, ne söylese düzelmeyeceğini biliyordu. Söylediği veya yaptığı hiçbir şey seni aldattığı gerçeğini değiştirmezdi. Seni kaybetmek korkusuyla güçlü ellerini narin beline sarıyor ve bırakmak istemiyordu. "Y/N, ben gerçekten çok ama çok üzgünüm."

"Theo, eğer beni gerçekten sevseydin bunu yapamazdın, beni aldatmazdın. Bu bir aşk değil!"

Başını sana gömdüğü için gözlerinden akan yaşlar gömleğini ıslatmıştı. Donup kalmıştın, o an hiç ayrılmamayı diledin. Kalbin hızla çarpıyordu, nefes nefese kalmıştın. Seni sevdiğini söylüyordu ama yine de... Onu kendinden uzaklaştırmaya çalıştın ama nafile, tutuşu daha sıklaştı.

"Hayır Theo, lütfen hayır." Gözlerinden yaşlar süzülürken nefes nefese kaldın ve gözyaşlarını durdurmak için kendini sıktın, ama bu gözyaşlarını daha çok cesaretlendirdi.

"Yapamam Y/N, lütfen beni bırakma, ben seni bırakamam, lütfen..." diye yalvardı.

Sonunda gururunu bir yana bırakıp sana yalvardı. O an onu affetmeyi çok istedin, ama yapamazdın. Onu kendinden uzaklaştırmak çok zordu.

"Theo, bırak!" O an sesin o kadar keskin ve sert çıktı ki, kolları serbest kalmana yetecek kadar gevşedi. Derin bir nefes almak için kapıya kollarını yasladın. Yanakların acıdan pembeleşmişti. Gözlerin hala kapalıydı, ona bakmaktan korkuyordun.

Olduğu yerde kalmıştı. Parlak gözleri sana dikilmişti. O an farketti ki artık sen ondan fiziksel ve ruhsal olarak kaybolmuştun, artık onun değildin. Ama o hala senindi, böyle düşünüyordu.

Oda da sessizlik hakimdi. Kapıyı açıp gitmek zorundaydın ama yapamadın. Kapıyı açıp gittiğin anda her şey bitmiş demekti. Bir yıllık aşk gözlerinin önünden kayıp gitmişti. İlkeriniz, mutluluklarınız, hüzünleriniz, anılarınız.
Artık kabullenme zamanıydı, artık her şeyi bırakıp gitmeliydin. Yapmak zorundaydın.

Gözlerini açtın, onu gördün. Gözyaşların durdu, nefesin düzene bindi ve hissizleştin.

Onu incitmek isteyip istemediğini düşündün. "Biliyor musun Theodore, sen benim sözlerime bile değmesin. Kendimi yormama hiç değmezsin. Siktir git. Her şey bitti." Sesini oldukça sakin tutmaya çalıştın. Tam gidecekken ayağa kalkma sesini duydun ve durdun. Ancak hiçbir şey yapmadı. Ta ki sen odadan çıkıp gidene kadar.

"Üzgünüm." dedi çoktan gittiğini bilerek.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
𝙃𝙖𝙧𝙧𝙮 𝙋𝙤𝙩𝙩𝙚𝙧 𝙄𝙢𝙖𝙜𝙞𝙣𝙚Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin