Sınıfın penceresine vuran yağmur damlaların sesiyle her zamankinden daha fazla uykum geliyor bugün. Bu yüzden coğrafya dersine elveda diyorum içimden zaten pek sevmem kendisini. Son iki ders diyorum uyusam yeter sonra da kütüphaneye gider ders çalışırım. Düşündüğüm gibi de oluyor, okulun bitmesiyle çok uzakta olmayan kütüphaneye doğru ilerliyorum. Okula yakın olduğu için son sınıfların çoğu da burada. Tanıdık birilerini görsem de bakışlarımı yerden çekmeyerek arkada pencere dibinin yanındaki masaya geçip oturuyorum. Kalabalık olsa da ideal bir sessizliğe hakim bu yüzden yağmurun sesi de eşlik ediyor bugün matematik testlerine.
Testlere odaklandığım için zamanın nasıl geçtiğini veya çevremde ne olup bittiğini bilmeden kaldırıyorum başımı. Boynumda hissettiğim ağrı yüzünden yüzümü buruştuyorum bir yandan da ellerimle ovuyorum ağrıyan kısmı. İlk geldiğimdeki kalabalık yerine tek tük kalan insanları kısaca izleyip pencereye doğru çeviyorum bakışlarımı. Hava kararmış, sokak lambaları aydınlatıyor geceyi. Evim yakın olduğu için biraz daha kalmakta sorun görmüyorum bu sırada hemen yanında oturan kişi ayaklanıyor ama kitaplarını almadan çıkıyor dışarı. Neredeyse boş olan kütüphanede dip dibe çalışmamız komiğime gitse de bir şey demeden geri dönüyorum testlere. Çok geçmeden elinde iki kahveyle geri dönüyor benden büyük olduğunu tahmin ettiğim kişi. Bir şey demeden sol elindeki kahveyi benim önüme bıraktığında yüzüne bakıyorum ilk defa, gayet güzel bir yüze sahip. "Teşekkür ederim." Başını önemli değil gibi sallıyor sadece ben de kendi işime geri dönüyorum. Gece yarısına kadar iki saat daha düzgünce çalışmayı planlıyorum kahveden ilk yudumu aldığımda.
Yanlış çözdüğüm soruların üzerinden geçerken gereksiz bir merak sarıyor ve çaktırmadan yanımdaki çocuğun testlerine bakıyorum, tanıdık konuları görmemle istemsizce şaşırıyorum çünkü benden büyük olduğuna eminim. Herneyse diyerek son kez odaklanıyorum derse artık gitmek istiyorum çünkü. Sessiz olmaya dikkat ederek eşyalarımı topladığım da saat neredeyse gece yarısı olmak üzere bu yüzden hızlı adımlarla ilerliyorum eve. Her ne kadar yakın olsa da karanlık istemsizce geriyor. Böylelikle bir günü daha sonlandırıyorum diğer günlerle aynı şekilde.
Alarmın çalmasına bir saat kala uyanıyorum, rüyamda her ne gördüysem korkarak uyanmamı sağlıyor. Bir süre sırt üstü uzanarak tavanı izliyorum, hiçbir şey düşünmeden boş bakışlarla. Günün erken saatleri olması nedeniyle hava daha soğuk ve yorganı üzerime çektiğimde gelen sıcaklık farklı hissettiriyor ama güzel. Sevdiğim birkaç şarkıyı dinlemek istiyorum tam şu an ama haraket edersem bu anı bozarım düşüncesiyle yerimden kımıldamadan tavanı izlemeyi sürdürüyorum. Ezberlediğim yerleri içimden söylüyorum ama. Hazırlanmam gerektiği bilinciyle terk ediyorum yorganın verdiği sıcaklığı. Üzerimi giydikten sonra kendime kahvaltı hazırlıyorum, en büyük takıntılarımdan biridir kahvaltı yapmak. Bu yüzden bir saat daha erken uyanıyorum hatta. Bulaşıkları makineye dizdikten sonra dişlerimi fırçalayıp çıkıyorum evden, okul yakın olduğu için şarkılar eşliğinde yürüyorum. Dersin başlamasına 15 dakika kala sınıfa girdiğimde yarım saat önce gelen tek arkadaşımın yanına doğru ilerliyorum, Felix başını sıraya koymuş uyukluyor. Büyük ihtimalle tüm gece ya oyun oynadı ya da anime izledi.
Yanına oturduğumda bir elimle saçlarını karıştırıyorum, gözlerini kısarak bir süre bana baktıktan sonra öğretmen gelene kadar uyumaya devam ediyor. Ben de onu rahatsız etmeden mangamı okuyorum. Artık ezberlediğim sahneler her okuduğumda bana huzur veriyor.
Dersler normal akıcılığında devam ederken Felix ile birlikte düzgünce dersi dinleyerek notlar alıyoruz, ikimizde iyi ve aynı üniversiteye gitmek istiyoruz çünkü.Öğle arası geldiğinde Felix tüm gece izlediği animeyi bana anlatırken yemekhaneye gidiyoruz. Boş masalardan birine karşılıklı oturduğumızda animeyi izleyeceğine dair söz veriyorum Felix'e.
"Söz verdin bak."
"Sen bu kadar sevdiysen ben de severim zaten."
Felix duygulanmış bir şekilde bana öpücük attığında ona gülümseyerek bakıyorum, çocukluk arkadaşım olan bu çocuk hayatımın her anında yanımda olacakmış gibi hissettiriyor.
Biz sohbetimize devam ederken anlık bir dalgınlıkla karşı çaprazımda kalan masaya bakıyorum. Belki tesadüf belki de dün birbirimizi fark ettiğimizden gözlerim direkt onu buluyor ve ilk kez göz göze geliyoruz. Kütüphanede yan yana oturduğum kişiyle aynı okulda olma ihtimalimizi hiç düşünmediğimi fark ediyorum ve çekiyorum bakışlarımı ondan. O ise bir süre daha tutuyor gözlerine bende, nedense tuhaf hissediyorum bu yabancıya karşı. Üstelik bu bakışmalar birkaç gün boyunca sürüyor. Her defasında gözlerini ilk çeken de ben oluyorum. Bu tuhaf ortamı sürekli yanımda olan Felix fark ediyor doğal olarak ve hafta sonu yani yarın benim evimde buluşmayı planlıyoruz.
Son ders yani rehberlik dersine girdiğimiz de sınıf hocamız elinde kağıtlarla giriyor sınıfa. Son sınıflar için düzenlenen karma olacak çalışma gruplarından bahsediyor. Okul çıkışı iki veya üç saat sürecek bu etüt fikri aklıma yatıyor, kütüphanede çalışmakla aynı şey sonuçta. Felix ile doldurduğumuz başvuru kağıtlarını hocaya vermemizle zil çalıyor ve biz de çok beklemeden çıkıyoruz okuldan.
"Kütüphaneye geçiyorum, sen?"
"Eve geçer konu tekrarı yaparım, akşama misafir gelecekmiş."
Felix dudaklarını büzerek söyleniyor annesine, bir insan neden akrabasını sever ki diye.
"Bize gel istersen, bizimkiler geç gelir."
"Benimle yaşıt kuzenime ayıp olurmuş."
Felix gözlerini devirdiğinde onun bu haline gülerek yanağını sıkıyorum daha sonra vedalaşarak kendi yolumuza gidiyoruz.
Kütüphaneye girmeden önce marketten aldığım çikolatayı yiyorum duvara yaslanarak. Bugün biraz geç kaldığım için kütüphanede yer kalması için dua ediyorum içimden. Girişte, rahat koltukların olduğu masaların hepsinin dolu olmasıyla arkalara doğru ilerliyorum. Pencereye uzakta kaldığı için havası basık ve sandalyeleri sert ama boş olan masaya geçiyorum ben de.
Masaya koyduğum denemeye başlamadan kahve alıp geliyorum kendime. Bir türlü çözemediğim matematik sorusuna o kadar odaklanıyorum ki yanımdaki sandalyenin çekilmesine bir tepki vermiyorum bile. Şu anda tek düşündüğüm bu aptal soruyu kimin bulup yazdığı. Boş bırakarak diğer soruya geçiyorum ben de. Yapamıyorsam yapmam.
Dolan süreyle arkama yaslanıyorum, deneme çözmeyi sevsem de geride bıraktığı bel ağrısı hiç hoş olmuyor. Parmaklarımla gözlerimi ovalıyorum, önümdeki kalın kitaplık yüzünden az olan ışık daha da ağrıtıyor gözlerimi.
Aklıma gelen şeyle yan tarafıma döndüğümde başını avucuna yaslamış bir şekilde kitap okuyan, okulda sürekli göz göze geldiğim kişiyi görüyorum. Şu bir haftadır aramızdaki tuhaf gerilim yüzünden onu gördüğümde yutkunuyorum istemsizce. Alttan bakışlarla bana baktığında göz göze geliyoruz. Ona bakarken yakalanmanın verdiği panikle bakışlarımı önüme çeviriyorum o ise bakmaya devam ediyor. İşte bu gerilimdi beni tuhaf hissettiren. Bakışlarım yeniden ona gittiğinde yeniden buluşuyor gözlerimiz. Aramızdaki tuhaf bakışma devam ederken birbirimize yaklaştığımızı çok geç fark ediyorum, şimdi ise gözler dudaklara kayıyor ardından derin bir yutkunma. Ve o an asla yapmam dediğim şey gerçekleşiyor. Tanımadığım, güvenmediğim biriyle dudaklarımı birleştiriyorum. Bunu fark etmemle geri çekiyorum kendimi ve saniyelik buluşma sona eriyor.
Ama o an basık havadan mıdır nedir tam düşünemiyorum ve kendimi ana kaptırıyorum. Bayık bakışları ve hafif aralık dudaklarıyla beni izleyen kişiye karşı koyamıyorum o an. Ve daha istekli bir şekilde öpüyoruz birbirimizi. Üstelik ilkinden daha uzun sürüyor ve daha güzel hissettiriyor. Nefes almak için geri çekildiğim de karşımdaki kişi uzaklaşmıyor benden ve nefesleri dudaklarıma çarpıyor, öylece bekliyoruz bir süre. Mayışmış bir şekilde onu izliyorum ben de, etkilendiğim için mantıklı düşünemediğim zaman dilimi içerisindeyim şu an. Eve gidene kadar da sürüyor bu hallerim. Dudağımın üstündeki elimi fark etmemle gerçeklik çarpıyor yüzüme ve tanımadığım biriyle, bir erkekle öpüşmenin farkındalığını yaşıyorum. Güzel olsa da kimseye çok kapılmamam gerektiğinin farkında olduğum için sadece bu gece bunun hakkında düşünüp yarın olanları geride bırakacağıma dair söz veriyorum kendime.