Yağmurun habercisi olan gri bulutlar ile bugün kütüphaneye uğramadan direkt eve gitmeyi planlıyorum. Açık pencereden gelen soğuk rüzgar ile birlikte bakışlarımı önüme çeviriyorum. Yoklama kağıdını doldurarak sınıftan çıkan hocayla birkaç kişi de toparlanmaya başlıyor. Kendi testim bitse de Felix'i bekliyorum suratımı avuç içine yaslamış bir şekilde. Biliyorum çünkü kalan 5 6 soruyu çözmeden kalkmayacağını. Chan tam sınıftan çıkacakken dudaklarındaki tebessümle bana bakıyor ve sahte bir şaşkınlıkla "Sen de mi bu gruptasın?" diyerek sessiz sınıfta bomba etkisi yaratıyor ve benim cevabımı beklemeden çıkıyor sınıftan. Arkasında kaşları çatık beni bırakarak.
"Tüm gün seni izlememiş gibi bir de şaşırıyor."
Felix homurdanarak son sorusuna geçtiğinde bir şey demeden eşyaları çantama koyuyorum ben de. Felix'te toparlandığında lambaları kapatarak çıkıyoruz en sona kaldığımız için. "Kütüphnaye gidecek misin?" kedileri besleyen Minho'yu izlemeye devam ederek cevaplıyorum Felix'i. "Bugün canım istemiyor, eve geçerim direkt."
Bizi fark eden Minho'ya iyi akşamlar diyerek çıkıyoruz okulun bahçesinden."Bize gel o zaman. Yemek yedikten sonra bir şeyler izleriz."
Kısa bir an düşünüyorum. "Olur. Öyle yapalım." Mesaj atarak anneme haber vermemle biraz uzaktaki eve doğru ilerliyoruz. Yolun üstündeki marketten birkaç tane çikolata alıyoruz tabi.
"Seungmin ve Jeongin ilk yıllarda yakın arkadaşmış biliyor muydun?"
"Jeongin kim?"
Bana gözlerini devirerek bakıyor Felix. "Soğuk ama havalı olan voleybol takımının yıldızından bahsediyorum."
Haikyuu izlememizin etkisiyle okulun tüm voleybol maçlarını izlediğimiz için yüzlerini hatırladığım oyuncuları düşünüyorum bir süre. "Siyah saçlı olan hani iyi servis kullanan." Aklıma gelen kişiyle kaşlarımı kaldırıyorum. Onun hakkında tek bildiğim şey sevimli bir yüze sahip olduğu."Hatırladım. Ee şimdi neden yakın değiller?"
"Kavga etmişler ama neden bilmiyorum."
"Bu arada haikyuu demişken bu hafta sıkı çalışalım da hafta sonu anime günü yapalım."
"İşte bu güzel bir teklif."
Felix'in annesi güzel bir gülümsemeyle karşılıyor bizi. Yemekleri yedikten sonra Felix'in odasına geçiyoruz ve Felix giymem için kendi eşyalarından veriyor. Bir iki saat konu tekrarı yaptıktan sonra ghibli filmlerinden birini açıyorum Felix'e de sorduktan sonra. Pencereyi hafif aralıyoruz ve yağmur sesiyle birlikte sakin bir film izliyoruz. Huzur bulduğum anlardan birindeyim şu an.
Felix'in annesi kahvaltı takıntımı bildiği için bize kahvaltı hazırlayarak gidiyor işe. Beni düşünmesi kendimi değerli hissettiriyor ve Felix'in kime çektiğini daha iyi anlıyorum. Sevgiyle büytüldüğü belli oluyor anne ve oğulun ki çevresine sevgi verebiliyorlar.
Şemsiyesinin altında dip dibe gidiyoruz okula. Yağmurun etkisiyle tam veremiyorum derslere ilgimi. Ya uykum geliyor ya da gökyüzünü izlerken dalıp gidiyorum. Bunun farkındalığıyla son ders kendime bugünün derslerini içeren bir plan hazırlıyorum. Anlaşılan etütten sonra kütüphaneye de gitmem gerekiyor.
Son dersin bitmesiyle bize ayrılan sınıfa giderken ikimizde sessiziz bugün. Duvar kenarına geçmemle Felix yanımdaki sıraya geçiyor. Sınıfa ilk gelenler biziz ama eğer pencerenin yanına oturursam biliyorum ki ders çalışmam. Bizden sonra gelen Seungmin lambayı da açıyor ve daha rahat bir şekilde odaklanıyorum önümdeki kitaba. Yavaş yavaş diğerlerinin de gelmesiyle hafif bir uğultu oluşuyor sınıfta ama bakışlarımı çevirmiyorum kitaptan.
Önüme bırakılan çikolatayla arkamdaki sıraya oturan kişiyi izliyorum anlam veremeyerek, o ise göz kırparak karşılık veriyor bana. Felix noluyor be bakışlarıyla bana döndüğünde omuz silkiyorum bilmiyorum dermişcesine.Dün ondan bahsettiğimiz için sanırım bakışlarım sıraya başını koymuş Jeongin'e kayıyor. Galiba o da yağmurlu havalarda mayışanlardan. Bakışlarımı Jeongin'den çekemeden arkamdan gelen kısık sesle önüme dönüyorum.
"Ders çalışmamız gerekmiyor mu?"
Anlık olarak ona çeviriyorum bakışlarımı. O ise gülümseyerek çözdüğü test kitabını işaret ediyor. Çalış der gibi. Bir şey demeden tarih hocasının bugün anlattığı konuya geri dönüyorum daha da konuşma geçmiyor aramızda. Hızını artıran yağmurla birlikte Minho hocadan izin alarak dışarı çıkıyor. Kedileri kontrol etmeye gidiyor büyük ihtimalle.
Sorumlu hoca herkes tek kişilik oturacak şekilde yerlerimizi ayarlıyor Minho gelene kadar. Felix bir sıra uzağıma gitmesiyle dudaklarıma büzerek bakıyorum ona. "Özle beni." diye fısıldayarak geçiyor bir yan sıraya. Islanmış bir şekilde içeri giren Minho'yla herkes ona bakıyor anlık. O ise umursamadan sırasına geçerek çözdüğü teste devam ediyor. Keşke şemsiyeyi verseydim diye geçiriyorum içimden ama çok geç.
Hepimiz aynı anda dışarı çıktığımızdan 8 kişi birlikte ilerliyoruz okulun bahçesinde. Felix'e kütüphaneye gideceğimi haber verirken biraz uzağımda duran Hyunjin bana çeviriyor bakışlarını.
"Kütüphaneye mi gidiyorsun? Hyunjin ben bu arada."
"Evet, Jisung ben de ve Felix." Elimle yanımdaki Felix i işaret ediyorum.
"Ben de gidecektim birlikte yürüyelim istersen."
Böyle bir teklif beklemediğim için şaşırsam da onaylıyorum onu ve böylece Changbin, Felix ile giderken biz de Hyunjin ile kütüphaneye doğru ilerliyoruz. "Tanıdık geliyorsun, hangi sınıftasın?" Ellerimi siyah hırkamın cebine koyarken benden uzun olan çocuğa bakıyorum. "B şubesinde. Felix'le voleybol maçlarının sıkı takipcisiyiz belki oradan tanıdık gelmiştir." Bir şeyler düşünüyormuş gibi önüne döndüğünde ben de yolu izliyorum. Bir şey fark etmiş gibi aniden bana döndüğünde şaşırarak bakıyorum ona. O ise kocaman gülümsemesiyle durduruyor adımlarını.
"Hatırladım. Dediğin gibi voleybol maçında görmüştüm seni."
Buna mı bu kadar tepki verdi diye düşünürken hafifçe gülümsüyorum ona. Kütüphaneye gelmemizle kapıyı açarak geçmemi bekliyor ve önden ilerliyorum ben de. Havanın bozmasıyla çok dolu olmayan kütüphanede favori yerime geçiyorum hemen ve Hyunjin de karşıma oturuyor. Test kitaplarını çıkarmamızla aramızdaki konuşmada sonlanıyor. Kaldığım sayfayı açarken yanımdaki sandalyenin çekilmesiyle hafif çatık kaşarla Chan'a bakıyorum. O ise kocaman gülümsemesiyle Hyunjin'e bakıyor.
"Çalışma grubumuza yeni biri eklenmiş anlaşılan Jisung."
Hyunjin neyden bahsettiğini anlamadığı için bana bakıyor açıklamam için.
"Birkaç kere aynı masada çalıştık ondan bahsediyor."
Başıyla beni onayladıktan sonra test kitabına geri dönüyor Hyunjin ve ben de yan tarafına bakmadan önümdeki soruyu inceliyorum. "Aynen sadece çalıştık." Kulağıma fısıldadığı şeyle geri çekiyorum kendimi biraz. "Derse odaklan." Etütte bana yaptığı gibi test kitabını işaret ediyorum. Şaşırtıcı şekilde sessiz geçiyor bundan sonra ve telefonuma gelen mesajla ilk ben ayrılıyorum kütüphaneden. Annemlerin eve gelmesiyle biraz aile gibi zaman geçirmemiz gerekiyor anlaşılan. Sessizce ayak uyduruyorum ikisine ve günü bitiriyorum sevdiğim şarkıyı dinlerken.