7

15 2 22
                                    


Uykumu alamıyorum gece gördüğüm kabuslar yüzünden. Neyse ki Felix yanımda ve sürekli elimi tutarak rahatlatıyor beni. Diğer günlere oranla daha durgunum bugün.

Kahvaltıyı yaptıktan sonra gidiyor Felix ve ben de Hyunjin ile buluşmak için ne giysem diye kıyafetlerimi izliyorum. Çok abartmadan pantolon ve tişört geçiriyorum üstüme. Saçlarımı şekillendirip dudak kremi sürüyorum. Duyduğum bildirim sesiyle aynadan çekiyorum bakışlarımı ve Hyunjin'i yanıtlamak için telefonu elime alıyorum.

Attığı kafeyi bildiğim için son kez aynadan kendime bakıyorum ve çıkıyorum evden.

Ne olabaliceğine dair ihtimallerden en güçlüsü voleybol takımıyla ilgili olmalı diye düşünüyorum. Maçları eğlenerek izlediğimizi tüm etüt sınıfı öğrendi. Kendi halimde yürürken gördüğüm kişiyle ona odaklanıyorum. Minho günlük kıyafetleriyle sokaktaki en büyük markete giriyor. Sanırım evlerimiz birbirine yakın.

Kafeden içeri girdiğimde erken geldiğim için Hyunjin'i aramıyor gözlerim ama bana el sallayan sarı saçlı çocukla stres yeniden gösteriyor kendini.

Elimi kaldırarak karşılık veriyorum ona bir yandan da ona doğru ilerliyorum ve ilginç bir şey oluyor. Hyunjin ben yürürken süzüyor beni, baya istekli bir şekilde. Bunu fark etmek daha da geriyor beni.

"Selam."

"Selam, geç kalmadım değil mi?"

Yarım saat önce geldiğimi bilerek soruyorum bu soruyu. O ne zamandan beri burda beni bekliyor?

"Ah hayır hayır, ben heyecan yaptığım için erken geldim."

"Beni meraklandırıyorsun."

Karşısına oturduğumda bakışları gözlerime kitleniyor. Evet biliyorum Hyunjin maçlarda çok azimli, istekli ama bu sefer gerçekten farklı. Yalvarma konusunda umarım haklı değildir diye geçiriyorum içimden. Israr edilmesini hiç sevmem.

"Nasılsın?"

"İyiyim. Sen?"

"İyiyim ama teklifimi kabul edersen bin kat daha iyi olacağım."

"Duyalım bakalım."

Hyunjin bir süre cümlelerini kafasında ayarlıyor ben de onu izliyorum. Mimik yelpazesi oldukça geniş.

"Benim voleybol kaptanı olduğumu biliyorsun."

Evet diyorum içimden tahmin ettiğim gibi bununla ilgili.

"Ayrıca ben resim kulübünün de başkanıyım. Yani resim çiziyorum."

Bir dakika bu konu nereye gidiyor.

" Ve bir yarışma var. O yarışmayı kazanmanın yolunu biliyorum. "

Cümlesine devam etmeden bana bakıyor.

" O yol için bana sen lazımsın. "

Duyuduğum cümleyle nefesim tekliyor. Resim konusunda ona nasıl yardım edebilirim ki?

"Ben mi? Nasıl?"

Yanımıza gelen garsonla göz temasımız kesiliyor. İkimizde siparişlerimizi verirken geldiğim andan daha heyecanlı olduğumu hissediyorum.

"Seni çizmek istiyorum."

Hyunjin'in aniden söylediği şeyle kal geliyor. Anlamıyorum tam olarak nedenini.

Ki ben daha bir şey demeden bir darbe daha geliyor.

"Vücudun, o belin onları çizmem gerekiyor. Anlıyor musun?"

Son cümleyi o kadar çaresizce isteyerek söylüyor ki beynim bir süre algılayamıyor. Bu adam benim belimi nerden görmüş bu arada.

" Bundan nasıl bu kadar emin olabilirsin? Görmedin bile."

Sessizce gözlerime bakıyor anlıyorum bir şeyleri gördüğünü. Sadece beden dersinde değiştiriyorum üstümü. O anlardan biri olmalı.

"İzin veriyor musun, seni çizmeme?"

Böyle bir şey olacağı hiç ihtimallerim arasında olmadığı için cevap veremiyorum Hyunjin'e.

"Tam olarak nasıl çizeceksin. Yarışmanın konusu ne mesela?"

"Sana bazı örnek çizimler göstereyim daha iyi anlarsın."

Önümdeki içeceği yudumluyorum. Hyunjin ise yanında getirdiği eskiz defterinden birkaç resim gösteriyor. Hepsi çok güzel. Tamam bu işten anlamıyorum ama güzele de güzel demek gerekiyor.

En son gösterdiği resimi daha detaylı inceliyorum. Vücut hatları tam belli olmasa da bir şeyler anımsatıyor.

"Bu kafamdaki taslak. Sadece düşüncesiyle elim titreye titreye çizdim bunu."

Eğer bu taslak yarışmaya ilgiliyse resimdeki ben mi oluyorum yani? Defteri elime alarak bakıyorum. Yerde uzanan bir figür ve sanırım çıplak.
Aklıma gelen soruyu utanmadan soruyorum Hyunjin'e.

"Üzerimde kıyafet olmayacak mı? "

Hyunjin resimde olan bakışlarını gözlerime çeviriyor ve o farklı parıltılar mideme bir sancı olarak geliyor. Bakışmamız devam ettikçe karnım tuhaflaşırken hyunjin gülümsüyor.

"Üst vücudunda olmaması seni rahatsız eder mi? "

Hyunjin'e cevap vermeden geri yaslanarak bir süre düşünüyorum. Belki de Felix ile konuşmayalım ilk önce.

"Aslında biraz düşünsem daha iyi olur. Sana okulda cevabımı söylerim. Olur mu?"

Hafta sonu düşünmem için yeterli. Hyunjin kafasını sallayarak onaylıyor beni sesli bir şey demeden. Hemen kabul edeceğimi düşmüşse de özür dilerim. Geleceği düşünmeden haraket etmeyeli baya oluyor.

" Hangisi senin için iyi olacaksa öyle yapalım. "

Geldiğimden beri ilk defa gülümsüyorum ona, o da aynı şekilde karşılık veriyor. Bir süre kendi düşüncelerimde sipariş ettiğim tatlı şeyi içiyorum. Hyunjin de en son gösterdiği resmi inceliyor.

"O zaman kalkalım mı?"

Başıyla onaylıyor beni ve hesabı ödeyerek dışarı çıkıyoruz. Havanın hafiften kararmasıyla şaşırıyorum. Sandığımdan daha fazla zaman geçirmişiz sanırım. Hyunjinle vedalaşarak kendi yoluma giderken sesleniyor bana.

"Yarışmanın konusunu sormuştun. Konusu, güzellik tanrıçası."

Tepki vermemi beklemeden gülümseyerek geri geri ilerliyor Hyunjin. Sanırım şaşkın ifadem onu keyiflendirdi. Kendime gelerek eve doğru ilerlemeye başlıyorum ben de.

Güzellik tanrıçası.

Ve bu ben miyim?




Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 07 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

So What? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin