Uğurlu Sniper'ını çıkardı ve ortağına seslendi:
"İşte bu silahla eski dostuma öbür dünyanın biletini keseceğim. Sadece gidiş bileti!"
İri yarı, bıyıklı ve kır saçlı adam sırıttı. Elinde bir AK-47 vardı. Ve sert bir tipi vardı. Bir mafya gibiydi. Fakat takım elbisesi falan yoktu."Denise!" diye bağırdı ve içeriden bir kadın geldi. Bu kadının elinde de Uzi vardı. Üçü bir masaya oturdular ve birbirlerinin yüzlerine baktılar. Denise bir seri katildi, polis her yerde onu arıyordu. Mavi gözlü, kısa ve kahverengi saçlıydı. Denise güler yüzlü de değildi. İşkenceyi seven, hırslı, güçlü, acımasızdı ve her dediğini yaptırırdı. Önündeki kadehlere şarap doldurdu ve:
"Kevin Black'in ölümüne!" dedi kadehi kaldırırken. Diğer ikisi de ona eşlik etti.
O günün akşamı Kevin evine yorgun gelmişti. Kapıyı açtı ve karşısında ciddi bir ifade ile Jade'i buldu. Selam verip yanından geçerek salona ilerledi. Jade hala ciddi şekilde ona bakıyordu. Kevin ceketini koltuğun üzerine koyarken sordu:
"Seni bu kadar ciddi yapan nedir?"
O sırada bir lazer ışığı parladı. Kevin yana sıçradı ve Sniper mermisi tam da yanındaki koltuğa geldi. Hatta koluna da bir parça isabet etmişti. Kolunda bir çizik oluşmuştu.
"Çık lan kimsin sen?!" diye bağırdı ve tabancasını çıkarıp karanlığın içinden hedefini bulmaya çalıştı. Evin camları parçalanmıştı. Kevin dikkatle etrafı süzdü. Mavi renkte iki göz parladı ve bir ton mermi daha Kevin'ın üzerine yağdı. Bu sefer sıyrılamamıştı. Göğsüne iki mermi isabet etmişti. Pencerelerin altına eğildi ve derin nefes almaya çalıştı. Mavi gözlü, onu fena yaralamıştı. Bayılma derecesine gelmişti ve bu sefer altıpatlar çıkardı. Tüm gücünü toplayıp ayağa kalktı ve ilk gördüğü silüete ateş etti. Silüetin tam alnının ortasından kanlar fışkırdı ve çıktığı binadan aşağıya yuvarlandı.
"Jade! Orada mısın?" dedi Kevin. Ses yoktu. Bir kere daha tüm gücüyle seslendi. Fakat yine cevap alamadı. Evin koridoruna baktı açık kapıdan. Işte! Bir gölge geliyordu. Kevin hazırlıklı olmak amacıyla silahını oraya doğrulttu. Koridordan gelen Jade değildi, bu o mavi gözlü kadındı. Elinde Uzi'si vardı. Aşağılayıcı bir şekilde baktı Kevin'a.
"Eğer vücudunda daha fazla yara istemiyorsan o silahı atmayı düşünmelisin. Emin ol ki hiçbir kimseye acımadım. Düzinelerce polisi gözümü kırpmadan öldürdüm ve cesetlerini çiğnedim!"
Kevin bayılmamak için kendini zor tutuyordu. Dayanamıyordu. Karşısındaki kadına baktı. Bu kadın da ona eskiyi hatırlatmıştı.
"Bırak silahını!!!" diyerek bağırdı kadın bir kere daha.
"S****r git seni p**! Şeytanın çocuğu!" dedi Kevin. Bir el ateş etti ve kadının midesine bir kurşun girmiş oldu. Kadın geriye çekildi.
"Aah... Seni yerlerde süründürmezsem ben neyim!"
Kadın Kevin'ın bacağına ateş etti. Kevin da daha dayanamadı ve bayıldı. Kadın -Denise- duvara yaslandı ve yarasına baktı. Kanamasını durdurma amacıyla ceketini çıkarıp beline sardı. Üzerinde sadece siyah bir tişört vardı artık. O sırada içeriye biri girdi ve bağırdı.
"Buradayım, seni ahmak."dedi Denise. Bu o iri yarı adamdı."Şu adamı buradan taşımalıyız. Keskin nişancı dostumuza ne oldu?" diye devam etti.
"Çatıdan düşüp kemiklerini kırdı. Artık sadece sen ve ben varız."
Aklı yerinde olan tek ortağım da gitti. Şimdi ben bu man kafayla mı iş yapacağım?"diye düşündü Denise.Kevin'ı geldikleri kamyonetin arkasına atıp üzerine bir şey örttüler. İri yarı adam -Robinson'du bu adamın adı- kamyoneti kendi mekanlarına sürdü.
Bunu görünce epey memnun olacak diye düşündü Denise. Issız sokaklardan hızla geçtiler ve mekana ulaştılar. Burası terk edilmişe benziyordu. İçerisi dağınıktı. Bir kapı vardı, küçük bir odanın kapısı. Robinson hala uyanmamış olan Kevin'ı aldı ve bu odaya koydu. Sonra dışarı çıktı ve Denise'in yanına gitti.
"Şimdi ne yapacağız?" diye sordu.
"Ne olacak? Adamı burada bekletecek ve o gelene kadar duracağız."
"Eee... Adamı yaralamışsın. Karşısına ölü olarak çıkarmamız hoşuna gitmez. Herkese yaptığını bize de yapar, ağaçta boynumuzdan bir iple sallandırılırız."
"Pekala, ben bu işi halledeceğim." dedi Denise. Çantasını alıp Kevin'ın olduğu odaya gitti. İçeride Kevin baygın halde yerde yatıyordu. Denise onun yanına çömeldi ve yaralarına baktı. Gerçekten mükemmel bir suikastçı olduğunu düşündü. O esnada Kevin gözlerini yavaş yavaş açtı.
"Sen...sen... Ne istiyorsun benden?"diye fısıldadı.
"Sakin ol, sana bir şey yapmayacağım. Tamam, acımasız olabilirim ama sen bana lazımsın. Şimdi kendi açtığım yarayı tedavi edeceğim."
Denise bu konularda bilgiliydi çünkü eskiden tıp alanında çalışmıştı. Malzemelerini çıkarıp yarayı uyuşturdu. Ve tedaviye başladı.
"Bana neden suikast düzenledin? Katil sen misin? Günlerdir insanları asan sen misin?"
"Hayır, hayır... Ben sadece bir kiralık katilim. Benim kimseye düşmanlığım yoktur, tek dostum da paradır. Para için her şeyi yaparım. Hedeflerim bana bırakıldığında ise en çok acı verici şeyleri yapar ve onu yavaş yavaş öldürürüm."
"Bana da mı aynısını yapacaksın?"
"Ah, tabii ki de hayır. Seni esir almam gerekiyordu. Senin icabına ben bakmayacağım."
"Sen kimsin, bana bir yerden tanıdık geliyorsun."
"Gelmeliyim de. Seninle çok anılarımız vardı. Fakat o gün senin hafızan tamamen resetlendi ve bütün samimiyetimiz sona erdi."
"Anlat bana. Geçmişimi anlat."
"Bunu kendin çözeceksin, ipucu vermem doğru olmaz."
"Muhtemelen beklediğiniz kişi geldiğinde kafama sıkıp öldürecek, yani pek vaktim olduğunu sanmıyorum."
"Merak etme, senin ölmene izin vermeyeceğim."dedi Denise işine devam ederken. Alnındaki teri sildi ve devam etti.
"Nasıl yani?" diye sordu Kevin.
"Görürsün."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Celladı
ActionŞehre karanlık çöktüğünde o gölge ortaya çıkıyor, ve birini bir cellat gibi boynuna ip geçirip asıyordu.