8. bölüm

550 69 45
                                    

"Doll killer ölen, ya da öldüğünü sandığımız erkek kardeşin olabilir."

- 🧸-

Chris'in uzattığı telefonu elime alıp dosya fotoğrafını inceledim. Evraklarda şirketin sahibi olarak ölen erkek kardeşimin ismi görünüyordu. Ne alaka diye düşündüm. Bu evrak yıllar öncesinde imzalanmıştı, Wooyoung'un evrakları da geçen sene.

"Doğru olamaz." Dedim. Ardından hemen annemi arayıp sordum. "Anne, bizim daha önce oyuncak fabrikamız mı vardı?"

Telefondan paniklediğini duyabiliyordum. Bir süre sessiz kaldı. Sonra şaşkın tonuyla sordu. "Sen bir şeyler mi hatırlıyorsun?"

"Ne demek bir şeyler mi hatırlıyorum? Hatırlamam mı gerekiyor."

"Hayır, boşver. Fabrika falan yok."

"Anne-"

"Başka dava al. Fabrika falan araştırma."

"Anne, benden bir şey gizliyorsun."

"Boşver sadece-"

Telefonu yüzüne kapatıp masaya sertçe koydum. Hayal kırıklığına uğradım. Benden kesinlikle bir şeyler gizliyordu. Bu kardeşimle yaşadığım kazadan sonra komadan uyanınca da olmuştu. Çocukluğuma dair tüm anılarım silinmiş, annemle babama sorduğumda da hiç bir şey söylememişlerdi.

Bir fabrikada oyun oynarken gaz kaçağı yüzünden bilincimizin kapandığını, onun küçük olduğu için kurtulamadığını söylediler. Onunla ilişkimin nasıl olduğunu sorunca, hep çok güzel olduğunu söylüyorlardı. Bu yüzden hiç sorgulamadım. Kardeşimin bir melek olduğunu düşündüm.

Chris'in kaza hakkında anlattıkları, bir de üzerine bu gördüklerim tüm bildiklerimin yalan olduğunu hissettiriyordu. Kardeşim hakkında bilmediğim şeyler vardı, bu beni ürkütüyordu.

Chris'e döndüm dudaklarımı dişleyerek. Sordum sonra. "Senin bildiğin bir şey var mı? Fabrika falan."

"Fabrika bilmiyorum, sadece kendi işiniz vardı. Hatta yurt dışına ithal ettiğiniz ürünler de. Kazadan sonra battınız ama."

"Neden hiç bir şey hatırlamıyorum?"

"Travma Seungmin. Bazı insanlar travma kaynaklı, unutmak istediği her şeyi unuturlar. Sen unutmak istemişsin bunları." Dedi Chris. Ağır bir boşluk oluştu beynimde. Daha da boşalsın istedim.

Chris'in yalıtımlı odasına girdim ve bardan bir bira alıp koltuğa oturdum. Chris de arkamdan geliyordu. Yanıma oturdu ve bir dal sigara uzatıp ekledi. "Tatil günlerinde düşünmek yok demiştik."

"Sen de düşünmüşsün ama, bir paket sigara bitirmişsin neredeyse."

"Hmm... artık yok öyleyse. Yarın sabah mesai olunca düşünürüz." Dedi ve yanağıma ufak bir öpücük kondurdu.

Onu seviyordum. Beni nasıl yatıştıracağını iyi biliyordu. Onu anneme benzetmekle haksızlık etmişim. Beni en çok kıran şey, aynı zamanda en çok düşkün olduğum şey olduğundan belki öyle hissetmişimdir. Chris'in beni sevmesini öyle çok istiyordum ki anneme benzetmiştim. Şimdi onun ilgisini o kadar seviyordum ki, hep böyle kalmak istiyordum.

Dollhouse/ ChanMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin