"Yine karşımdasın nefret ettiğim adam.."
- 🧸 -
Karşımda gördüğüm yüzlerin bazıları hevesle adımlamamı sağlarken tek bir kişi gerilememi sağlıyordu. Özlediğim yüzlerin çokluğu yüzünden onu görmezden gelmeyi tercih ettim. Hızla masaya adımladım ve Minho hyungun elini sıkmaya hazırlandım ama o bana sarılmayı tercih etti. Güzel hissettirdi sebepsizce. Onu özlediğimdendir belki.
Ayrıldığımızda bana bir baktı ve sordu. "Ne oldu sana? Değişmişin."
Değişmiştim evet. Savunma sanatlarını öğrenmiştim çünkü kimseye muhtaç hissetmek istemiyordum artık. Doğal olarak vücudum da şekillenmişti. Saçlarımı boyadım tekrar canlı bir kahverengine. Değişmeyen tek şey yüzüm olabilir, hala en ufak mimiğimde velede dönüyorum. Ancak ciddi bir tarafımı da yakalamışım gibi hissediyorum.
"Büyüdüm." Dedim kısaca. Lafı devam ettirmedim çünkü o hala aynı görünüyordu. Hala yakışıklıydı ve hala kendine güvendiğini hissettiriyordu karşısındakine.
Hemen ardında Kim Namjoon vardı. Beni şaşırtan benden önce onun beni selamlamasıydı. Elini uzattı bana ve her zamanki ciddi ifadesiyle ekledi. "Selam yaygaracı dedektif."
"Selam patron." Aynı ciddiyetle onun elini sıkarak yanıtladım. Herkes bir anlığına kıkırdadı ancak dediğim gibi, bir anlıktı. Peşinden Lee Minho işimize dönmemiz gerektiğini belirtmek için boğazını temizledi.
Hemen büyük masanın çevresindeki sandalyelerden birine oturdum ve herkes gibi dinlemeye koyuldum. Yine de odaklanmakta güçlük çekiyordum çünkü Chris hemen karşımda oturuyor, surat asıyordu.
İnsanların eski sevgililerinin karşısında neden göz göze gelmeye bile çekindiğini anlıyorum şimdi. O adam beni öptü, bana dokundu, bir zamanlar nefesini hissedeceğim kadar yakınımdaydı, bu abartı bir tabir olabilir ama bana öyle bir dokunuyordu ki sırf dokunuşu bile bana çığlıklar attırıyordu. Ve şimdi o bir yabancıydı. Bu gerçeklik tüm ilgimi darmadağın ediyordu. O kadar yakınlaştığın biriyle göz göze gelemezsin tabii Kim Seungmin.
Bu sırada Minho hyung davayı anlatıyordu. "Hedef Kim Taehyung adında genç bir adam. Bir bilardo salonu işletiyor, ancak geçenlerde aldığımız bir şikayet üzerine orada arama yaptık ve içinde uyuşturucunun da satıldığı bir kumarhane olduğu ortaya çıktı, üstelik reşit olmayan gençlere de satış yaptırıyorlar. Kim Taehyung'un okulunun burslu öğrencileri. Bu adam her masada var, kadın bile pazarlıyor, hatta evrakta sahtecilik bile yapıyor."
Sonunda ilgimi oraya çevirip sordum. "Bunların hepsini biliyorsak neyi bekliyoruz? Gidip ensesine yapışıp alsak ya onu."
"İşte sorun da şu ki yapamayız bunu. Adamın yüzünü bile bilmiyoruz, fazla gösterişli şeyler yapsa da gösterişsiz bir hayat yaşıyor. Ayrıca ülke cumhur başkanının meşru çocuğu olduğunu öğrendik. Hiç bir ilgileri yok ama başkanın onunla açıkça ilgilendiğini biliyoruz. Onu araştırmaya başladığımızda bizimle işbirliği yapacağını söyleyen okul hademesi birden ortadan kayboldu, yurt dışına kaçmış. Elimizdeki tüm kanıtlar da puf oldu, karakoldan biri yaptı. Ve hepimize rüşvet geldi, başkan tarafından."
"Yani karakoldan biri köstebeklik yapıp kanıtları yok etti?" Yeosang'ın araya girmesiyle Minho hyung başını onaylarca salladı.
Büyük bir dava olduğunu biliyordum, yine de güvenle girdim lafa. "Pekala siz tarafsız olmak için bu davayı bize getirdiniz. Ben rüşvet falan almadım, araştıracağım elbette bu davayı."
"Hiç birimiz kabul etmedik o rüşveti Seungmin. Bu iş en hızlı ve gizli şekilde hallolsun diye size geldik zaten. Saygı değer bir savcı olarak Yeosang bu davayı mahkemeye çıkarabilir, kimsenin de karşı çıkma şansı olmaz. Karakolda onca çaylak varken hepsini yalnız bırakıp gelmemizin de sebebi bu, sen de dahil hepimiz sessiz sakin araştırabiliriz bu davayı. Hepimizin işimizden olma riski var, bu yüzden tek bir kişiye bırakamayız bu davayı." Dedi Minho hyung.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dollhouse/ ChanMin
Mystery / Thriller"Salonumda oyuncak bir bebek var." Düzenli bir hayatı olan başarılı ama rakip iki dedektif, "doll killer" adlı bir davada birlikte çalışmaya başlar.