...
"Yeji kılıcını düzgün tut güzelim. Jae çiçeklerin yete düşüyor bebeğim, onları topla. Jungwon ağlama bebeğim lütfen, kardeşin korkuyor."
Hyunjin kucağında ki bebeğini susturmaya çalışırken Jungwoo giderek daha çok ağlıyordu. İki yaşlarına girmişlerdi ancak Jungwoo hala gelişememişti. İkizine nazaran çok daha küçüktü. Ağladığı zaman sesi çıkmıyordu ve bu yüzden sürekli tetikte oluyorlardı.
Yeji on iki yaşında olduğu için çoktan kraliyet derslerine başlamıştı. Jae altı yaşında bir omega olduğu için babası ona kıyamıyordu. Ona göre Jae'nin tüm gün sevdiği şeylerle ilgilenmesi gerekiyordu. Minik bebekleri çok narin olduğu için ona zarar gelecek diye korkuyordu.
Jungwon annesini yanında istediği için kocaman bahçenin ortasında çığlık çığlığa ağlıyordu. Felix bugün keyif yaparak duş almak istediğinden çocuklara Hyunjin bakıyordu. Başlarda çok sakindi her şey ama üç çocuğa yetişemiyordu. Yeji ile ilgilenmesine gerek yoktu çünkü akıllı kızı her şeyini kendi çözmeye yönelikti daha çok. Bazen annesiyle uyumak istiyordu, onun dışında çocukluğundan kalan bir alışkanlışı yoktu.
Jungwoo hala ağlamaya devam ettiğinde Hyunjin oflayarak Jungwon'a baktı. Bunu yapmak istemiyordu ama kendini zorundaymış gibi hissediyordu artık.
"Yeter! Dördünüz de etrafımda olun! Hemen!"
Yeji elinde ki kılıcı eğitmenine verdikten hemen sonra karşısında saygıyla eğilip babasına doğru ilerledi. Babasının karşısına geldiğinde de eğilip ellerini karnının biraz altında birleştirdi. Jae elinde ki çiçeklerle koşa koşa babasının yanına gelmişti. Sevinçle bir çiçeği ablasına uzattığında Yeji gülümseyerek almak için elini uzattı. Jae kafasını hayır anlamında sallayıp ablasının kulağının arkasına sıkıştırdı.
"Çok güzel oldun!"
Jae yerinde bir kaç kez zıpladıktan sonra Yeji eğilip kardeşinin saçlarını öptü. Jungwon onların sesi sayesinde susmuş şaşkın şaşkın ablalarına bakıyordu. Jungwoo oluşan sessizlikle ağzında ki emziği emmeye devam ederek gözlerini kapattı. Hyunjin çocuklarının güzelliğinden gözlerini sonunda çekebilmeyi başarıp Yeji'ye baktı.
"Güzel prensesim benim, bugün çok yoruldun o yüzden dinlenmeni istiyorum. Jae'yi de al çıkın odalarınıza. Ama önce yemek yiyin, aç kalmanızı istemiyorum."
İkisinin de alnını öpüp yolladığında Jungwon'a baktı. Gözleri yaşlardan dolayı parıldıyordu.
"Şimdi sana gelelim küçük bey. Annen bugünü kendine ayırmak istedi, o yüzden bir kaç saatlik bana mecbursun. Şimdi seni de alıyorum ve uyumaya gidiyoruz tamam mı?"
Jungwon uyku kelimesini duymasıyla bile huysuzlanmaya başlamıştı. Hyunjin onu umursamadan sarayı işaret etti. Jungwon ellerini göğsünde birleştirerek yavaş yavaş yürümeye başlamıştı. Hyunjin ise arkasından giderek kucağında ki bebeğin iç çekişlerini duyuyordu. Ellerinden bir şey gelmemesi aşırı sinirlendirse de Jungwoo'nun yaşaması onları için mucizeydi.
Sonunda ikizlerin odalarına geldiklerinde Hyunjin çoktan uyuyan oğlunu beşiğine yatırıp yatağını aşağıya çekti. Yavaş yavaş hareketlendiği için şu sıralar beşiği aşağıda kullanılıyordu. Jungwon ise o sırada yatağında yayılmış kucağında ki oyuncağı parçalamaya çalışmakla meşguldü.
Hyunjin Jungwoo'nun üstünü örttükten sonra diğer oğluna döndü. Onu kucağına aldığında minik delta babasına sarılmıştı. Hyunjin feromonlarını salarken Jungwon uyuklamaya başlamıştı bile. Dört çocuğun (Felix'i de sayarsak beş) tek ortak noktası bu olabilirdi. Dördü de (beşi de) Hyunjin feromonlarını yaydığında uyuklamaya başlıyordu.
Uyuduğundan emin olduğunda onu da yatağına bırakanlara üstünü örttü. İki bebeğini de öpüp odadan çıkmıştı sonunda. Yavaş adımlarla Yeji'nin odasına ilerlemişti. Kapıyı bir kaç tıklatmasına rağmen ses gelmeyince yavaşça açtı. İki kızını da birbirine sarılarak uyuduğunu gördüğünde gülümsedi. Öğlen olmasına rağmen hepsi yorulmuştu, ikizlerin uyku saati vardı orası ayrı.
En sonunda odalarına ilerlerken gözleri kapanmak üzereydi. Krallık işleriyle uğraşırken bu kadar yorulmuyordu. Normalde çocuklarla ortak ilgilendikleri için bu kadar yorulmamıştı daha önce ama bugün eşi için kabul etmişti.
Felix son zamanlarda cidden kendini yorgun hissettiği için Hyunjin bir gününü kendine ayırması için çocuklafla ilgilenmeyi kabul etmişti. Kabul etmekten ziyade bu fikri kendi ortaya atmıştı zaten. Felix'in kurdunu hissettiği için anlayabiliyordu yorgun olduğunu.
Odaya girdiğinde Felix'in kitap okuduğunu görmüştü. Felix kapının açılmasıyla kafasını ona çevirdiğinde gülümsedi. Üstünde ki ağır şeylerden kurtulup kendini direkt yatağa, eşinin dizlerine attı. Felix yan tarafta ki meyve tabağından üzümü alıp eşinin dudakları arasına bıraktı. Kitabı kenara bırakıp elini Hyunjin'in saçlarına attı.
"Nasıldı çocuklarla ilgilenmek?"
"Deltan hepsiyle başa çıktı, kendi türü hariç."
Felix minik bir kıkırdama bırakıp dudağını öptü eşinin.
"Neden durmadı?
"Annesini istiyormuş küçük canavar. Bende anneni istiyorum demek isterdim ancak anlamayacağı için sustum."
Felix yine gülerken bu sefer dudaklarının hedefi Hyunjin'in beni olmuştu.
"Hepsi de uyuyor şimdi ve bundan çok memnunum ciddi anlamda."
"Bizde uyuyalım mı yorgun savaşçı? Bayılacak gibisin."
"Dört çocuğa bakmak cidden zorlayıcıymış ama sevimli de. Her anlarını görmek hoşuma gidiyor."
Hyunjin yatma pozisyonunu düzeltip Felix'in göğsüne yattı. Felix de rahat bir pozisyon aldığında gözlerini kapattı hemen. Bir an uyuyup dinlenmek istiyordu. Felix onun şımarık hallerine gülüp burnunu öptü. Şımarıklığını bir tek kendisinin yanında göstermesi hoşuna gidiyordu.
İkisi de birbirinin kokusuyla uykuya dalarken vita çoktan yorgunluğunu üstünden atmış, eşinin kollarında uyumaya başlamıştı bile.
...
sonunu beğenmedim sil.
niyse hem cake hem prince bana ağır geldi by
yeciiiiim🫀
ŞİMDİ OKUDUĞUN
prince | hyunlix
FanficÜlkesinin eğitim sistemini öğrenmesi için normal bir liseye gönderilen delta prens, gittiği okulda ruh eşiyle tanışır. ☆ Başlama tarihi; 19.10.22 Bitiş; 06.12.22