bölüm iki

144 21 1
                                    

₊  ׅ ֹ   ♡  𓈒 ࣪   ֢ 

bts - do you think it makes sense?

yeni bir alarm, bitmeyen dersler... yine kütüphane yollarına düşmüştüm. dün yaşadığım olayla kendi kendime konuşurken neden insanlara bu denli güvenmediğimi bir kez daha anladım. ya ben abartıyordum ya da gerçekten herkes ipini
koparmıştı.

bavulumu sırtlamış sıraya girmiştim. neyse ki bugün kütüphaneci amca erkenden açmış, yine yerimi kapmıştım. masanın başına oturdum, ingilizce soru bankamı açtım. to do list hazırlayıp
derse başladı. yorucu bir gün olacaktı.

gözlerim zaman geçtikçe etrafı arıyordu. kitap avındaydım. pek çok üniversite sınavına hazırlanan öğrenci buradaydı. belki arkadaşım
olur umuduyla geliyordum aslında.

kütüphane beni kalabalık hissettiriyordu. sanki
yalnız değildim. biraz bencilce gelebilir ama herkesin aynı durumda olması içimi bir nebze de
olsa rahatlatıyordu.

mola için dışarı çıktığımda etrafı kolaçan ettim.

bir de aksine tanıdık birş görmemek için yol boyunca dua ediyordum. kimseyle iyi bir geçmişim
yoktu sanki ya sorun bendeydi ya da onlarda. bir tane adam akıllı arkadaşım olmamıştı. beni üzen
ve güvensizlik duymamı sağlayan buydu.

kulaklığımı taktım, bankalardan birine oturdum.
evden getirdiğim sandviçimi açtım marketten aldığım meyve suyuyla yedim. daha sonra biraz
kedilerle oyalanıp kütüphaneye geri girdim.
masaya doğru geldiğimde tanıdık bir yüzle karşılaştım.

dövmeli çocuk.

gözlerim açıldı, sanki onu görmek beni tuhaf
hissettirmişti. kendime geldikten gözlerim kısılana kadar gülümsedim. bana donuk bakıyordu. ufak
gülümsedi. mutlu olmuştum. sessizce fısıldadı.

"umarım bugün arkadaşın yoktur çünkü tüm gün burada oturacağım." sorun olmadığını söyleyip
sandalyeme oturdum. ne güzel de tükürdüğümü
yalıyordum. kimseye güvenmem vesaire vesaire...
kulaklığımı masaya koydum, tekrar kitabımı açtım.

göz göze geldik, bana doğru eğildi.

"dün sana bir not bıraktım..." dudaklarımı ısırdım.
kafamı salladım. "elli altıncı sayfadaki soru. biraz
detay istiyor. yazdığım notu defterine eklemeyi
unutma. ingilizce nankördür." kaşlarımı çattım.

neyden bahsediyordu?

daha sonra jeton düşünce alnıma vurdum. herkes bir anda dönüp bana baktı. neye utanacağımı
şaşırmıştım ama dövmeli çocuk gülümsüyordu.
"onlara bakma, hepsi kafayı bozmuş. sana daha  çok böyle şaşıracağın bilgi verebilirim." sıcak nefesi yüzüme vurmuştu. utanç ifadem kaybolmuş
yerini sıcak bir gülümseme almıştı.

sanırım onunla iyi anlaşabilirdim. yanlış anlamayın alanlarımız aynıydı.

nasıl geçtiğini bilmediğim günün sonunda adının
jungkook olduğunu öğrendiğim çocuk arkadaşım
olmuştu.

₊  ׅ ֹ   ♡  𓈒 ࣪   ֢ 

libHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin