Jeongseong'un uyanır uyanmaz aklına gelen tek şey bugün öğle yemeğinde kafeteryada çıkacak supangleydi. Aslında çok lezzetli yapmıyorlardı, yine de çikolataya dair verdikleri tek şeydi. Düşününce arkadaşları tadından şikayetçi değildi. Belki de sorun Jeongseong'un supangleci değil de pudingci olmasıyla ilgiliydi. Her neyse, sadece ona üstü delikli olanlardan gelmesin yeterdi. Herhangi bir fobisi yoktu aslında yine de hoşlanmıyordu. Jeongseong'un hoşlanmadığı çokça şey vardı, buna şaşırmamak gerekirdi.
Okul yolu boyunca bisikletini keyifle sürüyordu. Tek nedeni güzel giyinmiş olması değildi, hoş ne kadar güzel giyinebilirdi ki? Sonuçta okul forması giymek zorundaydı. Kemerindeki fuları ve bileğindeki zinciri mucizeler oluşturamazdı. Yine de şık hissediyordu, giyinmek tamamen vibe meselesiydi. Kendini beğenmesinin sebebi kendine bakışıyla ilgiliydi. Bugün ilk kez tiyatro kulübü ile toplantısı olacaktı ve bu ona kelebekler veriyordu. Kelebekleri oluşturan güzel hislerdi ancak kelebekler uçuştukça bu his gerginlikle birleşiyordu. Yine de pozitifliğe odaklanmak istiyordu. Daha önce herhangi bir kulübe katılmak için yeterli özgüveni yoktu, bu ilk seferiydi ve içinde bulunmaktan çok heyecan duyacağı bie topluluktu. O yüzden moralini bozmak zordu.
Okula vardığında geçen hafta yenisini aldığı kilitle bisikletini güvenceye aldı. Tam doğrulacaktı ki birden sırtında ağırlık hissetti. Normalde sinirle kaşları çatılırdı ancak dediği gibi bugün modunu düşürmek oldukça zordu. "Yürü köle!" diye bir ses kulaklarını acıttı. Herhalde dibinde olduğunun farkında değildi Soobin. "Ya senin sevgilin yok mu, niye tüm kahrını ben çekiyorum?" Jeongseong ne kadar sızlansa da düşmemesi için Soobin'in bacaklarını sıkıca tutup sınıflarına doğru ilerlemeye başladı. "Vaayyy, ne kadar da güçlü bir beyefendi! Bacak mı çalıştın sen?" Jeongseong'un yandan sırıtışı egosunun tatminliğini ele veriyordu. Artık bu onun refleks mimiği olmuştu, elinde değildi. "Heyy, kocamla flörtleşmee!" Soobin yine Jeongseong kulağının dibindeydi. Bu sefer kendini tutamadı ve bağırarak ona bağırmamasını söyledi. "Back off!" Soobin komik bir aksanla telaffuz edince Jeongseong ve Jake haykırarak gülmeye başladı. "Ya! Ne gülüyorsunuz ya! N'apim ikiniz İngilizce konuşunca dış kapının mandalı gibi hissediyorum." diye sitem etti Soobin, ancak ikili dizlerine vura vura gülmekten onu duymuyordu. Jeongseong daha fazla dayanamayıp yere yıkılınca Soobin ile yuvarlandılar. Soobin acıtmdan Jeongseong'u yumrukluyordu onu düşürdüğü için. Tam gözlerinden akan yaşları siliyordu ki Jeongseong hiç de görmek istemediği biriyle göz göze geldi. Sunghoondu yine. Onlara tiksinirmiş gibi havadan bakıyordu. Göz göze geldikleri andan sonra göz devirerek yoluna devam etti. Ne istiyordu kendilerinden anlayamıyordu Jeongseong. Kalem olayıyla radarına girmişti bir kere, bir haftadır burnundan getiriyordu. Sunghoon'un birkaç vukuatını duymuştu ordan burdan ama bu derece bir manyak olduğunu bilmiyordu. "Elimde kalacak bu çocuk ha!" sinirli bir ses konuştu. Jeongseong ilk başta içindeki ses dillendi sanmıştı. Yerden kalkmamış üçlü sese yöneldi. Soobin'in yüzünde güller açmasından belli olmuştu gelen, Yeonjun. Sanki sabahtan beri Jeongseong'a bacakları yokmuş gibi eziyet eden kendisi değilmiş gibi hemen ayaklanıp sevgilisine sarıldı. Yeonjun Soobin'i öpüp sırnaşmasına onu koluyla sarıp karşılık verdikten sonra kaşlarını çatmaya devam etti. "Ne istiyor sizden bu çocuk? Kaç gündür burnu havada tavırlar falan, asabım bozuluyor artık. Derdi ne?" Yeonjun'un ağır abi tavırları hepsini etkilemişti, en çok da ona parıltılı gözlerle bakan sevgilisini. Aslında Soobin gayet aklı başında ve her ne kadar sevmese de gerektiği zaman ayakları üzerinde durabilen biriydi, yine de sevgilisinin onun için işlere el atması ve bu kadar sözünü geçiren iş bitirici olması onu mutlu ediyor ve derinden etkiliyordu. Kendisi yapamayacağı için değil başkasının onun için yapmaya çalışması onu sevindiriyordu, ayrıca yapmak istemediği şeyleri yapmak zorunda kalmaması da işine geliyordu. Diğer ikisi sadece Yeonjun'a bayılıyordu. Onu idolleştirmiş iki fanboydular. Yine de arkasından sallamayı severlerdi. Sadece birlikteyken aralarında bir Yeonjun Hyung savaşı vermeleri gerekliydi. "Hyung inan ben de çözemedim elemanın sorunu ne?" Jeongseong hemen lafa atladı. Jake ona gözlerini kısıp baktı. "Eleman falan diyince havalı mı oldun sen şimdi?" diyip alaycı bir bakış attı. "Junnie hepsi Jay'in suçu." Soobin kendisini düşürmesinin intikamını alırcasına parmağı ile işaret etti. Jeongseong hemen ellerini kaldırıp suçsuzluğunu gösterdi. "Ne yaptın Jeong?" Yeonjun tek kaşını kaldırıp konuştu. "Hyung valla bir şey yapmadım. Sadece kalemimi unutmuştum ki aslında unutmamışım da neyse birden beni kafaya taktı, sorunlu mudur nedir?" Jake onaylarcasına kafa salladı. "Aşık olmuş sana diye yorumladim." dedi Soobin bilmiş bilmiş. Jake de pis pis sırıttı. Bir şey geleceğini anlamıştı Jeongseong ama ne olduğunu bilemediği için savunmaya geçemedi. "Eh tabi şu bacaklara bak vay anam vay babam." Jake konuşurken birden ses çıkartarak Jeongseong'un bacağını kavradı. Böyle şeylerden hiç hoşlanmazdı. Ağlar bir ifade takındı ve elinden kurtuldu. "Yapmasana ya, sapık!" Jake gayet keyfini bulmuş gibi gülüyordu. "Hyung gevşek bu ya sabahtan beri gülüyor zaten başka işe yaramıyor. Bence biz artık bununla takılmayalım. İkimiz yeteriz." Jeongseong hemen kolunu Yeonjun'un omzuna attı. Jake saniyesinde kendine geldi. "Heyy!" Neyse ki Jake'e kalmadan Soobin Jeongseong'un kolunu sevgilisinn omzundan ittirmişti. Bir an dengesini kaybeden Jeongseong, Jake onu tutmasa yine yere düşerdi. Böyleydi bu ikili. Birbirlerini yer daha sonra da ilk kendileri toparlardı birbirlerini. "Neyse tamam hadi sınıflara. Eğer canınızı sıkarsa da haberim olsun." Yeonjun bu sene daha ciddi biri olmuştu. Geçen senesini Soobin ile geçirdiği için derslerine daha önem vermesi gerekmişti bu sene. Bu sorumluluk da bünyesine otomatik olarak bir ciddiyet ve abilik hissi yüklemişti. Jeongseong ve Jake hemen komutanına selam verir gibi hazırola geçmişti. "Merak etme hyung o kim ki bizim canımızı sıksın, biz onun gibi beşini daha cebimizden çıkarırız." diye hava atmıştı Jeongseong. Her ne kadar içinden ne kadar canını sıktığını kendine hatırlatsa da. Yine de Yeonjun'un onun omzunu patpatlaması buna değerdi. Jake somurtunca Jeongseong ona dil çıkardı ve omzunu gere gere Yeonjun ve kolunun altındaki Soobin'in arkasından okula doğru ilerledi. Jake ise koşup onlara yetişmek zorunda kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
o benim mandalinamdı , jayhoon
Fanfictionmandalinamı çalmasının bir karşılığı olacaktı