Kaçamak Gece

26 9 45
                                    

Nasılsınııız♡

Bölüm şarkısı: duman köprüaltı
Çok sevdiğim bir şarkı ♡

İyi okumalar

Areg'den

Ben Adityayı kendine getirmeye çalışırken içeriye şifacı ve babam girdi.

"Areg noluyor burada?"

"Baba Aditya uyanmıyor. Bazı şeyler sayıklayıp durdu. Onu kendine getirmeye çalıştım ama başkasıyla konuşuyordu." Anlattıklarım ile babam Adityaya endişeyle baktı.

Biz konuşurken şifacı Adityaya bakıyordu.

"Neyi var kızımın? Ciddi bir durum mu?"

Aditya hala bazı şeyler sayıklamaya devam ediyordu. Şifacı bazı otları yaktı ve Adityanın burnuna yaklaştırdı.

"Varisimiz daha öncede böyle durumlar yaşamıştı Kralım biliyorsunuz. Ama busefer anlaşılan daha ağır olmuş. Gördüğü şeyleri açıklayamıyorum uyandığı zaman kendisi anlatır. Korkulucak bir durum yok gibi duruyor şimdilik. Birazdan uyanır ozaman daha net anlarız ne olmuş."

Aditya hep kabus görürdü. Anlayamadığımız bir şekilde ailede sadece onda vardı. Şifacılar çoğu kez kontrol ettiler ama nedenini bir türlü çözemediler.

"Baba ona bir şey olacak diye çok korktum. Ya bizi bırakıp gitseydi. Ben onsuz yapamam baba." Babam tam konuşacakken geri sustu.

"Bide toprak at istersen üzerime Areg." Aditya güçlükle konuşuyordu ama hala dalga geçebiliyordu.

"Güzelim iyi misin?" Oturur pozisyona geldiği zaman yanına gidip ona yardımcı oldum. Elini avucumun içine alıp okşamaya başladım.

"İyiyim Areg sadece bir kabus."

Aditya'dan

Areg oldukça korkmuş gözüküyordu. Babam endişeli gözlerle bana bakıyordu. Peki annem nerdeydi?

"Kızım ne gördün?" Babamın sorduğu soruyu cevaplamak istemiyorum. Anlatırsam aklıma iyice kazınır dı o görüntüler.

"Baba annem nerede?"

"Büyükannen ile şifacının yanına gittiler. Areg şövalyeye söylede çağırsın onları." Areg odanın önündeki şövalye ile konuşuyordu. Annemleri çağırmasını söylemek bukadar uzun sürmezdi her halde .

"Kızım." Babamın sesi şey barındırıyordu sanki.. şey ya pişmanlık. Birazda olsa pişmanlık vardı sesinde.

"Evet." Ona kırgındım. Benden sakladığı çok şey vardı ve benim farkında olduğumu da gayet iyi biliyordu ama hâlâ yüzüme baka baka saklamaya devam ediyordu. Peki, neden?

Sesimden ona kırgın olduğumu anlamıştı. Zaten anlamaması için aptal olması gerekirdi.

"Ben üzügünüm." Bumuydu yani? Söylediği tek şey üzgün olduğumu?

"Bende üzügünüm baba. Benden sakladığın onca şey omuzlarıma yük oluyor. Ben de üzügünüm, her gece uykumda ölüm sahneleri görmekten yoruldum. Dışarıda çok mutlu gibi dolaşmaktan da yoruldum. " Sesim olduğundan yüksek çıkmıştı. Yüksek ses sevmezdim bazı kötü anlar gelirdi aklıma. Ama yinede dayandım.

Kelimeler dudaklarımdan sanki şu anı beklermişcesine firar etti. Her bir kelime yoğun duygular barındırıyordu. Peki babam bu duyguları anlar mıydı? Anlasın istedim. Karşımdaki bana koşulsuz şartsız inansın istedim.

"Kızım bunları neden şimdi söyledin? Neden daha önce söylemedin?" İnsan karşısında yıkılıp giden birini görmez miydi bukadar körler mi? Yoksa benmi çok güzel oynuyordum oyunumu? Herkese mutluymuş taklidi yapmayı. Sahte bir gülümsemeye mi kanıyorlardı? Oysa benim gerçekleri haykıran hüzün dolu kırgın bakışlarım vardı. Neden onlara bakmadılar hiç? Neden onlara inanmadılar?

Düşman KrallıklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin