İntihar

9 3 5
                                    

"Eline sağlık cadı. Çok güzel olmuş." Areg ile krepleri pişirip yemiştik bile.

"Afiyet olsun, seninde eline sağlık. Buarada sen bana hep farklı bir sıfat takıyorsun. Bu seferde cadı oldum." Sandelyeden kalkıp tabağını duruladı. Cümlem bitincede gelip yanağımdan öptü.

"Cadısın da ondan." Dudaklarımda hafif bir tebessüm oluştu.

"Büyükannemle konuşucaz unutma." Gözlerini, gözlerime kenetlemişti. Değişik bir bakışı vardı şuan. Sanki kararsız gibiydi.

"Gerçekleri öğrenmek istemiyor musun?" Sorarken yüz ifadem biaz değişmişti. Kaşlarımı hafifçe çattım ve gözlerimle onun tepkisini ölçmeyi çalışıyordum.

"Tam olarak öyle değil. Tabi ki istiyorum ama." Değişik davranıyordu. Daha önce hiç böyle olduğunu görmemiştim.

"Ama ne?" Hala ondan bir cevap bekliyordum ama o bana değil de zeminin fayanslarını incelemeyi tercih ediyordu ve bu beni sinirlendiriyordu.

"Areg bana bakar mısın? Sana bir soru sordum ve cevap bekliyorum." Yüzünü sonunda yerden kaldırdığında oldukça hüzünlü bir bakışı vardı. Ona ne olduğunu sorarcasına baktım.

"Ben özür dilerim kardeşim. Sözümüzü çiğnedim. Ben birbirimize olan sadakatimizi çiğnedim." Cümlesini bitirdiği sıra bende bittim. Çünkü ne demek istediğini direk anlamıştım.

"Hayır şaka yapmanın sırası değil. Ve bu şaka hiç hoş değil haberin olsun." Cümleler azımdan dökülürken eş zamanlı olarak başımı reddedercesine sağa sola sallıyordum. Ama onun bana olan bakışı değişmedi. Hayır ya yapmamıştır bunu bana. Ama onu iyi tanıyordum, bakışları kendisini bana çok iyi anlatıyordu.

Şuan bağırıp çağırmak istiyordum ama yapamıyordum. Kalbimin kırıkları beni yaralarken onlar gözlerini kapatmışlardı, çığlıklarımı duymak istemedikleri için tıkadılar kulaklarını. Böyle zamanlarda Areg benim yaralarıma merhem olmuşken şimdi neden kabuk bağlayan yarayı soyuyordu?

Bunların hepsini ona sormak istedim ama dudaklarımın arasından çıkan sadece bu üç kelime oldu.

"Neden yaptın bunu?" Sesim ne çok kısıktı ne de çok yüksek. Resmen "artık sana nasıl güveneceğim?" der gibi çıkıyordu. Bakışlarım ise dışarıdaki yabancılara baktığımdan farksız değildi. Ah pardon ben onlara bu kadar acır gibi bakmıyordum ki.

"Aditya bana öyle bakma lütfen?" Şaka yapıyor olmalı.

"Bu güne kadar öğrenmek için kıçımı yırttığım sırrı biliyordun ve sen bunu benden sakladın ve şuanda sana böyle bakmama mı istiyorsun benden. Peki ben bunu nasıl yapacağım?"

Tam konuşmak için ağzını açacaktı ki elimi kaldırdım ve şöyle dedim ;

"Sus lütfen sus. Çünkü sen konuştukça ben daha da sinirleniyorum ve daha da kırılıyorum. Ben en çok sana güvendim Areg. En çok sana, sırtımı sana yaslamıştım, dengemi seninle kurmuştum. Ama sen kendini çektin, benim sana olan güvenimi sarstın. Sen dengeyi bozdun Areg."

Cümlem bittiği gibi bir hışım saraydan ayrıldım. Nereye gideceğimi iyi biliyorum. Bana iyi gelen bir yere gidecektim uçuruma beni sakinleştireceğini düşünüyorum. Ne kadar mümkünse tabi.

[10 dakika sonra]

Yeni bir hıçkırık gelirken nefes düzenim iyice bozulmuştu. Buraya geleli on dakika olmuştu ve ben bu sırada uçurumda kimsenin olmamasından yararlanıp içimdekileri çığlık atarak dışarı vurmuştum. Bazılarına göre garip, saçma olan bu hareket beni oldukça rahatlatıyordu. Çığlıklarım kesilince ise benim tabirimle tam bir duygu boşalması yaşamıştım.

Ağlamaktan ve hıçkırmaktan nefesim kesilmeye başlamıştı. Olsundu rahatlatıyordu sonuçta. Şuan hiç bir şey düşünmek istemiyordum ama yediğim kazıklar aklıma geldikçe sinirlerim kat zirveye çıkıyordu.

Yedi yaşımdayken bir cadıya kanıp bir tavşanı öldürüp ruhunu çalmam.

10 yaşındayken benden uzun çocukların beni kandırıp göle sokması. Areg fark etmese bugün yaşamıyor olabilirdim. Benim boyumun iki katıydı gölün derinliği ben orda nasıl yüzebilirdim.

11 yaşındayken yakışıklı bulduğum bir çocuk beni sevdiğini söylemişti ve bende ona olan "sözde aşkımı" itiraf etmiştim. Ancak çocukların beni kandırmaya çalıştığını nereden bilebilirdim ki daha çok küçüktüm. Sonra çocuğun "benim varlığından bile haberdar olmadığım" sevgilisi gelip benim gibi güzel bir kız dururken seni kim ne yapsın demişti.

O zamanlar bala alerjim olduğunu bilmiyorduk ve ben sürekli yerdim. Vücudumda haliyle ters tepki verirdi. Bal benim vücudumun şişirmişti, dışarıdan bakanlar birinci derece obez sanıyordu. Ve bunu hoş karşılamıyorlardı. Oysa benim bala olan alerjim yüzünden o haldeydim. Ki obez de olabilirdim bu bir şeyi değiştirmez, bana yine o şekilde davranma şansı vermez onlara. İnsanları dış görünüşleriyle yargılamaları çok pislik bir hareketti.

Ben o gün anladım ki kendimi onlardan hep üstün tutmalıydım. Daha zeki, daha güzel, daha çalışkan, daha yetenekli hep dahası olmalıydım. Bu yüzden her şeyin eğitimini alma gereği duydum. Ben daha küçük yaşta kendimi hayata hazırlamaya başladım peki pişman mıyım? Kesinlikle hayır. Şimdi bugün o çocuklardan daha başarılıyım.

Saraydan çıktığımda karşılaşıyoruz bazen ve olan tek şeyse benim onlarla muhattap bile olmayıp yanlarından geçip gitmem oluyor.

Beni kandıran çocuğun içi giderek , beni kilomdan dolayı yargılayan kızın imrenerek baktığını gördüğüm zaman zevk alıyor muyum? Kesinlikle alıyorum.

Böyle düşündüğüm zaman diyorum küçükken ne de çok safmışım öyle. Hoş halen daha bazı şeyleri fark etmiyorum. Mesela en yakınım dediğim kardeşimin beni kandırması. Acaba ne kadar zamandır beni salak yerine koyuyordu?

Oturduğum ağacın gövdesinden destek alıp ayağa kalktım. Bir iki adım attım. Ve bir adım daha. Attığım adımlar sonucu şuan uçurum dibindeydim. Adım atacak zemin kalmamıştı.

Bir adım daha atarsam uçurumun sonunda zar zor görebildiğim, suyunun birazı çekilmiş gölü boylardım. Benim yıllar önce az daha boğulacağım göl. Belki de o zaman yapamadığım şeyi şuan yapmalıydım.

Gölün derinliği atık boyu geçmese olduğum uçurum metrelerce yüksekteydi. Bu yükseklikten sağ çıkma ihtimalim milyonda sıfırdı. Tabi Allah katından bir mucize olmazsa oda.

"Areg den bile kazık yemişken kim bana destek olacak bu diyarda. Ben bu diayara fazlayım , fazlalıklar zarar getirir. Bir iyiliğim dokunmuş olsun en azından, fazlalıkları azaltayım."

İşte hazırdım bitiyordu her şey. Son kez derin bir nefes aldım ve kendimi boşluğun huzurlu kollarına bırakıverdim.


Bölüm sonuuuu.

Selaaaaammm umarım günleriniz güzel geçiyordur.

Zaten okunma sayısı ve oy az olduğu için birde pek yorum gelmediği için kitabın sevilmediğini düşünüyorum oyüzden düzenli bölüm atmıyorum pek. Canım istedikçe atıyorum bu yüzden eğer kitap hışunuza gidiyorsa belirtin lütfenn.

Kendinize iyi bakın güzel insanlar<3

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 06, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Düşman KrallıklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin