I must be strong, and carry on
Cause I know I don't belong -Tears in Heaven
iyi okumalarrrr ❤❤
-Özet-
Kapıyı hızlıca açıp içeriye daldığımda hemen Taehyung'la gözlerimiz birleşti. Ani sesten sıçramamıştı ve gözlerinde en ufak korkmuşluk yoktu.
Aynaya sırtı dönüktü yani bana bakıyordu. Üstünde sadece bornozuyla.
Hafifçe gülümseyerek içimdeki utançla konuştum.
''Merhaba.''
Ellerinden destek alarak aynaya yasladı poposunu.
''Gecenin bu saatinde -gece saat 2 buçuk bu arada- neden geldin bakalım?''
''Üzgünüm, detayları konuşmak için yarını bekleyemedim.''
''Hmm.''
Öylesine gözlerime bakıp üzerime doğru gelmeye başlamasıyla derin nefes alıp çaktırmadan bıraktım. Şuan çok yakışıklıydı Hyung'um.
''Jungkook, merak etme tamam mı? Acele etme. Bunu çok güzel halledeceğiz.'' diyerek ellerini omzuma yerleştirdi ve kısa anlığına okşadı.
Ondan böyle bir şey beklemediğim için şaşırmıştım. Ama bozuntuya vermedim.
Gülümsedi. ''İntikamını çok iyi alacağız. Çok güzel şeyler planlayacağız.''
''Hem de çok iyi şeyler planlayacağız.'' demiş ve gülmüştüm. Bir süre dudaklarıma bakıp geri çekilmişti. ''Evet. İçin rahat olsun.''
Anlamadığım şekilde her şeyin üstünden gelebileceğimi hissetmiştim onun sözleriyle. Çok güzel gaz ve güven veriyordu.
Çalışma masasından -yeni fark ettiğim- Concha y' Toro markalı şarap almış ve havaya kaldırıp ''içer misin?'' diye sormuştu.
Şarap severdim. Özellikle kırmızıysa ayrıca severdim.
''Olur.''
diyip yatağına oturmuştum.
Yaklaşık 2 saattir oturmuş, farklı farklı konulardan sohbet etmiştik. Kısacası konu konuyu çok güzel açmıştı. O sadece 2 bardak şarap içmiş ve bana daha fazla içmemem için uyarıda bulunmuştu fakat ben 'bana bir şey olmaz' lafıyla burnumun dikine gitmiştim.
Onun hakkında bir şeyler öğrenmiştim. O da benim hakkımda. Mesela işinde ona 'Kaplan' diyorlarmış. Neden bilmiyorum ama öyleydi. En sevdiği aktivite müzik eşliğinde şarap içmek veya resim çizmekti. En sevdiği renk griydi. Tırnak yeme alışkanlığı olduğunu söylemişti ama onu hiç tırnağını yerken görmemiştim. En sevdiği kitap 'Bitmeyen Kavga'ydı.
''Jungkook sen sarhoş mu oldun?''
Gözlerimi yerden kaldırıp gülmemek için kendini zor tutan Taehyung'a baktım.
''Hayır. Dedim ya bana bir şey olmaz.''
''Haklısın. Ben yanlış görüyorum kendi kendine gülümsemiyorsun.''
Gülümsediğimi fark etmemiştim. Aklım başımda değil gibiydi. Az önce su içmiştim su mu, şarap mı, ayran mı ayırt edememiştim.
Taehyung da mı böyleydi?
''Taehyung ben ne içtim?''
''Şarap-''
''Hayır şaraptan sonra bana arada başka bir şey de içirdin ya?''
''Su içirdim sarhoş olma diye ama... 4 bardak içince işe yaramamış sanırım.''
''Yalancı.''
''Ne? Neden?''
dedi gülerek.
''uykum geldi.'' diyerek ileride duran yatağa doğru yürüdüm ve üstüne yattım.
Bir şeyler düşmüştü ama umursamadım. Bu yatak neden bu kadar sertti?
''Taehyung bunu betondan mı yapmışlar? Bu ne?''
Taehyung kahkaha attığında ona bakmaya çalıştım. Onu görmek için sağa doğru döndüğümde bir anda kendimi havada uçar gibi hissederken yere çakılmam bir olmuştu. Hadi ama! Kolum acıdı!
''Jungkook!'' Gülmesini kesip yanıma gelip hizama geldi.
''Bu nasıl yatak?''
''Bu ahşap masanın yatağa benzeyen neyi var? Kendisine hiçbir şey olmayan arkadaşım.''
Benimle alay ettiğinde yattığım yerin masa olduğunu anlamıştım.
''Taehyung ağzımda kötü bir tat var.'' dediğimde beni kaldırmış ve bir elini belime koyup diğer elini omzuma koyduğunda yürütmeye başlamıştı.
''Çok içtin Jungkook.''
Ona dönmüş baygın bakışlarımı yüzünde gezdirmiştim. Dudakları kırmızıydı. Acaba tadı güzel midir? Ağzımın kötü tadını giderebilir miydi?
Dudaklarını düşünürken popomun yumuşak yere temas etmesiyle yatağa geldiğimizi anladım. Omuzlarımdan ittirecekken bileklerini tuttum ve bana bakmasını sağladım.
''Neden bu kadar kötü bir tat bu?''
Anlamamı bir şekilde aval aval bakarken gözlerim dudaklarına kaydı. Kiraz rengineydi neredeyse. Kesinlikle kötü tadı alırdı. Bu güzel görüntünün tabii ki de içeriği güzeldir değil mi?
Hızlıca dudaklarımı karşımdaki dudaklara bastırdım. Gözlerim hemen kapanmış ve başım dönmeye başlamıştı. Dudaklarının tadı tahmin ettiğim gibi güzeldi. Başka alemlere sürüklenmiştim. Kendimi üzüm bağında hissediyordum.
Henüz karşılık alamamamın siniriyle mızıkçı bir ses çıkarıp onu ensesinden daha çok bastırmıştım. Taehyung başparmağını çeneme koymuş ve çekiştirerek dudaklarımı aralamamı sağlamıştı. Hemen sonrasında dilini dilimde hissetmem inlememe sebep olmuştu. Ellerimi beline yaslamış hafifçe okşuyordum. Dilimin muhteşem sıcaklıkla sarıldığını hissetmiş ve emdiğini anlamıştım. O kadar iyi hissetmiştim ki o an. Anlatamazdım ama inlememle bunu göstermiştim sanırım. O da bana karşılığını beni kucağına alarak göstermişti. Bacaklarımı beline sarıp ellerimi düşme hissiyle boynuna dolamıştım. Dilimi bırakıp üst dudağımı emmeye başlamasıyla ben de onun alt dudağını kapmış ve sertçe ısırarak emmeye başlamıştım.
Üst dudağımın sertçe ısırılmasından sonra inleyerek ayrılmaya çalışmış ama izin verilmemişti. Ardından kanadığını hissetmiştim. Bozuntuya vermeden ben de onun alt dudağını ısırmıştım. Kanım çekiliyormuş gibi hissederken sırtım yatakla buluşmuş bacaklarım Taehyung'un belinden inmişti. Beni sırtımdan tutup yana çevirirken dudaklarımız hiç ayrılmamış ve yanıma uzanmıştı. Bacağımı otomatik olarak bacaklarının arasına sokmuştum.
Bir eli kafamın arkasından geçip saçlarımla oynarken diğeri de belimin çukurunu okşuyordu. Ancak güzel güzel devam ederken aniden ayrılmıştı. Ani hareketiyle benim de baygın gözlerim açılmıştı.
''Jungkook- jungkook özür ilerim. Ben bunu yapmamalıydım.''
''Neden özür diliyorsun?''
''Kahretsin, Jungkook az önce senden faydalandım.''
Hızlıca doğruldu ve ayağa kalktı.
''Nasıl? Henüz ileri gitmedik.''
''Öpmemeliydim seni.''
''Uyuyacağım.'' dedim dediklerinden bağımsız olarak. Gözlerimi kapatıp yastığın birini kucaklamıştım.
''Peki. Ben de koltukta yatacağım. İyi geceler.''
''hmmm. Teşekkürler. Ağzımdaki kötü tat gitti. Seninkiler gibiler artık.''
Bu dediğime cevap vermemişti.
''Hey! Cevap versene!''
istemsizce gözlerim dolmuş ve kucağımda yastıkla doğrulmuştu.
''Ne diyeyim Jungkook? Tanrı aşkına uyu artık n'olur.''
Tatlı dille konuşsa da kırılmıştım ve gözümden bir damla yaş düşmüştü.
''Ağlıyor musun?''
''Uyuyayım artık. rahatsız ediyorum seni.''
''Tanrım. Sarhoşken hep böyle duygusal mısın?'' Gülerek söylediği şey daha çok kendiyle konuşuyormuş gibiydi.
''Ağlama. Saat 5'e geliyor. Uyumalıyız.''
Gözlerimi silip yastığa daha çok sarılıp uzandım ve cevap vermedim. Uyumalıydım.
Rüya mı gerçek mi hayal edemediğim kısımda Taehyung konuşmuştu.
''Umarım hatırlarsan pişman olmazsın.''
Bunu düşünemeyecek kadar uykuluydum.
------SON------Biraz acele yazdım. Öpüşme kısmını yazmasam ölürdüm.
Kusura bakmayın ve umarım beğenmişsinizdir yaaa.😘😛🙃
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the unforgiven | taekook
Acción13 yaşındaki Jungkook ebeveynlerinin öldürülmesi sebebiyle aile dostu olan Kim Mafyası tarafından büyütülür.