Yıllar geçmiş; arkasında tonlarca acı, tonlarca hüzün bırakmıştı. Aydilge'nin dört yılda birikmişti bütün nefreti, acımıştı canı defalarca. Güçlü durmayı öğrenmiş, kolay kolay yıkılmamıştı. Annesine verdiği sözü tutacaktı, onun gibi yenilmeyecekti şeytana. Melek yüzünden, masal gözlerinden eser kalmamıştı artık. İnsanlar ona baktığında yalnızca acıları görebiliyorlardı. Cennet değil, masal değil.
Nefesini zar zor toparlayabilmişti. Her sabah iğrenç kabuslarla, mide bulantılarıyla uyanıyordu. Bu sabah da diğerlerinden farklı değildi. Kalktığı gibi hazırlanarak okula gitti, oyalanmaya niyeti yoktu. Bu evde daha fazla durmak onun için bir kabustan farksızdı.
Okula adımını atar atmaz koridorda toplanan kız grubunun gözleri onu buldu. Aralarında fısıldayarak bir şeyler konuştular ve hemen ardından koridoru inletecek bir kahkaha patlattılar.
Aydilge onları umursamıyordu artık. Her gün aynı şey... Kendilerine dalga geçecek birini bulurlar ve sıkılana kadar onun arkasından çekiştirirler.
Çantasının kolunu daha sıkı kavrayarak hızlı adımlarla sınıfının olduğu kata çıktı. Sırasına oturarak dersin başlamasını bekledi.
***
Ders bittiğinde herkes yıllardır kapalı tutulan kafes kayvanları gibi hızla dışarı çıktılar. Kimse daha fazla derse katlanmak istemiyordu. Aydilge de onlarla birlikte aşağı, soyunma odasına, indi. Bir sonraki ders beden eğitimiydi o yüzden üstünü değiştirmek amacıyla inmişti.
Boş kabinlerden birinin içine girerek üstünü çıkartmaya başladı. Vücuduna baktı, her yeri morarık ve yeni yeni kapanmış yaralarla doluydu. İçten içe ağlamak, annesinin yanına dönmek istiyordu ama hem o küçük kıza hem de annesine verdiği sözü es geçemezdi. O yüzden yıllardır babasına ve ona çektirdiği acılara dayanmak zorundaydı.
Düşününcelerine düşmüşken kapı açıldı. Genç kız günahları ortaya çıkmışcasına korkmuştu. Titrek göz bebekleri ona şaşkınlıkla bakan kıza döndü. Aynı sınıfta bulunduğu ve yalnızca adını bilecek kadar tanıdığı biriydi.
Ona göre kısa, ortalama boya sahip, kumral, kahverenginin en güzel tonunu taşıyan gözlere sahip olan buğday tenli güzel bir kızdı, onun aksine. Geyik gözlerinin üzerine düşen minik perçemleri, onu gördüğünde kızaran yanakları, cennetin pembe rengine sahip dudaklarıyla kusursuz bir görünüme sahipti.
Aydilge, karşısındaki beklemediği görüntüyle bir süre duraksadı. Burnuna değen hafif, baharı anımsatan koku yutkunmasına sebep olurken sersemlemiş gibiydi. Ne yapacağını bilemedi o an. Bu haldeyken yakalanmak istemezdi asla. Kızı tanımasa da ertesi güne dedikoduların yayılmaması ne malum?
Onu kendine çekerek arkasından kapıyı kapattı. Artık daha yakınlardı ama istediği şey bu değildi. Kızı duvarla kendi arasına aldıkta sonra tehditkar bakışlarını yolladı ona. O ise duvarla neredeyse bütünleşmek üzereyken öylece dikildi. Ağzından tek kelime dahi çıkmıyor, çıkartamıyordu. Gözlerini gözlerine kitlemiş sanki bir şeyler arıyormuşcasına bakıyordu. Yeşilliğin arasında kaybolmuşken onu ordan çekip çıkaran Aydilge'nin sesi olmuştu.
"Ne düşünüyorsun bilmiyorum ama emin ol şuanda çıkan dedikodularla uğraşabilecek konumda değilim. O yüzden ağzını sıkı tut." demişti. Sözlerinin ardından kızın bakışları nihayet yaralarla dolu bedene döndü.
Her bir çizik her bir morluk onun da canını yakmış, zihnini acılara bulamıştı sanki. Onu bu hale getirenin ne olduğunu düşünüyordu. Yüzü de vücudu gibi paramparçaydı, tabii görebilene. Kalbindeki, vücudundaki yaralar onu bir kayboluşa sürükledi. Bunun kaynağı ne olabilirdi ki?
Alev saçan gözlere bir kere daha baktı. Görebileceği en güzel yeşille karşılaşmıştı. Her ne kadar içindeki yangınlar yüzüne yansımış, onu mahvetmiş olsa da yüzündeki güzelliği yakalamıştı kız. Yeşil gözlerinin siyah kısa saçlarıyla buluşması ormanda bir gece gibiydi. Beyaz teni bir yıldız nidasi katmıştı, her ne kadar sivilce izleri ve lekelerle kaplı olsa da. Neticede yıldırlar da öyle değil miydi zaten. Lekeleri, kusurları var ama sonuçta herkesi kendine aşık edebilecek bir güzelliğe sahip. Kız da tam o anda Aydilge'de onu buldu.
Konuşamayacak kadar tutulmuştu gözlerine, içindeki ışıltıya. Aydilge'yi daha da sinirlendirmişti bu durum. Bu sefer daha da yaklaştı ona. Nefesleri birbirine karışmış, kalp atışları birlikte ritim tutup müziğe karışmıştı. Kız gözlerini ayırmak istemedi ama korkuyla kafasını çevirmiş, gözlerini sıkıca kapatmıştı. Kısık sesiyle fısıldadı. "Ne demek istiyorsun, anlamıyorum?"
Aydilge göz temasını kaybetmemek için parmaklarını kızın çenesine çıkarttı. İyice kavrayarak sertçe kendine çevirdi fakat kız bu sefer gözlerini daha sıkı yumdu.
"Benimle ya da vücudumla ilgili kimseye bir şeyden söz etme. Yoksa sonuçlarını düşünmek istemezsin." Dediğinde tehditkar sesiyle titremişti. Sıcak nefes ondan uzaklaşırken gözlerini hafifçe araladı.
Aydilge gözlerini ondan çevirmişti ama içindeki anlam yine de kaybolmamıştı. Kız fırsattan istifade ederek hızla kabinden dışarı çıktı. İçeride gördüğü şeyler bir bir gözlerinin önünden geçerken aklında ona bunu kimin yaptığı dönüyordu
***
Bu sabah da öncekilerden farksız, bir kabus gibi ama fazla gerçekçiydi. Mide bulantısı bile henüz geçmemişken adımları okul koridorunu bulmuştu. Bu sefer içeri girdiğinde diğerlerinden farklıydı. Herkes susmuştu. Susmuştu ve ona bakıyorlardı. Sanki ortada çırılçıplak duruyor gibi gözlerini dikmiş günahlarını okuyorlardı.
Anlamsız gözleri etrafındaki insanları buldu ama onların gözlerinde hiçbir şey bulamadı. Anlamlandıramadı bir şaşkınlık belki bir nefret, yüzüne kusuyorlardı.
Koridorun ucundan gelen ses her şeyi açığa vurmuştu. "Orospumuz da gelmiş." Sesi fazla yüksek değildi ama koridorun sessizliği onu açığa vurmuştu. Ufak bir kıkırdama sessizliği bozmuş, etrafı gürültüye boğmuştu.
Aydilge orada öylece durmuş, bir şey yapamamıştı. Ardından merakla telefonunu çıkardı ve ana ekranına düşen onlarca bildirimle gözleri kocaman açıldı. Onun hakkında itiraf sayfasında çıkan haber ve hakkında söylenenler. Aklına o an tek bir kişi gelmişti. Dün kabinde karşılaştığı kız, Biray.
•
Fazla beklemeden yazabildim vallaha çok büyük başarı. Bazı kısımlar içime sinmese de umarım güzeldir.
Bu arada ben neden bu kadar absürt saatlerde bölüm atıyorum bilmiyorum. Geceleri içime geliyor birden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden Birlikte Olana Kadar [GxG]
RomantikAnnesinin ölümüyle birlikte babası tarafından yapılan, her geçen gün dozu gittikçe artan işkencelere katlanmak zorunda kalan Aydilge gitgide hayattan vazgeçmiş durumdadır. Tam da umutsuzluğa boğulduğu sırada sırlarının da öğrenilmesiyle tamamen dib...