❗ Uyarı: Tecavüz❗
"Aydilge, beni görmezden mi geliyorsun? Bunun bir cezası olmalı değil mi?"
Gözlerini adama çevirdi. Karanlık üzerine düşmüş, yüzü siyahlara bürünmüştü. İfadesindeki o pis sırıtış yerini koruyordu. Yavaş adımlarıyla kıza giderek yaklaşırken kız da aynı hızla geriliyordu.
Kız tıpkı babasına bakar gibiydi. Bacakları titriyor, tüm vücudu korkudan yanıyordu. Onu bu hâle getiren her şeyden nefret etti. Burada olmaktan, onu görmekten... Nefesi kesiliyordu; aldığı her bir nefes boğazına tıkanıyor, çıkamıyordu. Konuşamadı, bağırmadı. Orada öylece dikilmekten başka ne yapabilirdi ki?
Bir adım daha attı adam. Sanki zaman o ana sıkışmış gibiydi. Bozuk bir saat gibi aynı anı tekrarlıyordu adete. Attığı her adım, aldı her nefes tekrar tekrar gözünün önünden geçiyordu. Haykırmak istedi, koşmak istedi. Bu cehennemden bir an önce kurtulmak istedi ama yapamazdı. Her zaman olduğu gibi itaat etmekten başka bir şansı yoktu.
Geride yolu kalmamıştı artık. Şeytanın suratı o karanlık sokakta bile zihnine kazıncak kadar netti. Pis sırıtışı ona yine eskisiyi hatırlatıyordu. Ona yaptığı işkenceleri...
Sırtı soğuk duvara değdiğinde titredi. Olacakları çok iyi biliyordu. İçi yanıyordu artık, dayanamıyordu. Bir an önce bitsin istiyordu. Kaçmayacağını biliyordu, bu yüzden teslim oldu ona.
Adam önüne kadar geldi ve durdu. Kız bakışlarını kaçırıyordu. "Demek artık isteklisin. Yine kaçarsın sanmıştım." Alayla konuştu.
Eliyle kızın boğazını kavradı. Yumuşakca tutmuştu ve hafiften okşuyordu. "Gözlerime bak." dedi. Kız zorla gözlerine çıkardı bakışlarını. O şehvet dolu bakışlar midesini bulandırmıştı. "Seni sokağın ortasında inletirkenki ifadeni görmek istiyorum." İğrençti. Her bir sözü her bir hamlesi iğrençti. Ağlamak istedi, gözleri doldu ama bırakamadı kendini.
Diğer elini kızın hemen kalçasının altına, bacağına, götürdü. Bir yandan baş parmağıyla orayı okşarken bir yandan da diğer elini yavaşça göğsüne kadar indirdi. Başını boynuna doğru yaklaştırdı. Önce öptü sonra köprücük kemiğinden çenesine kadar yaladı.
Kızdan bir hıçkırık kaçtı. Karşı çıkamıyor, kaçamıyor olması canını yakıyordu. Midesi bulanıyor, o adamı buracıkta öldürmek istiyordu ama yapamazdı.
Eli tişörtünün eteklerine kadar gitti. Yavaşça elini içeri doğru soktu. O soğuk ve kirli parmaklar vücuduna değince titredi. Artık dayanamıyordu. Bir eli üst vücudunda gezinirken diğer eli de kalçasını okşuyordu.
"Sikilmek için can atıyorsun demi sürtük? Şu vücuduna baksana, cesmen yalvarıyor." Doğru değildi. Onun ellerinde olmakdansa ölmeyi tercih ederdi, nefret ediyordu.
Gözlerinden yaşlar damlıyordu fakat adamın umurunda bile değildi. Eli göğsüne kadar geldi. Sutyeninin içine elini sokarak sertçe sıkmaya başladı.
Hiçbir şey diyemiyor, hiçbir şey yapamıyordu. Canı çok yanıyordu. Bütün vücudu tepeden tırnağa kaçmak istiyordu. O an sanki hiç geçmedi. Dakikalar, saniyeler yerinde sayıkladı. Zaman hiç ilerlemedi. İlki değildi belki de ama çok acıttı canını, çok yaktı içini. Kendinden nefret etti böyle olduğu için, ona karşılık veremediği için.
Umudunu yitirmiş bir şekilde yalvarıyordu, zamanın hemencecik geçmesi için. Kime yalvarıyordu onu da bilmiyordu. Tanrıya mı, karşısındaki adama mı, dakikalara mı? Bilmiyordu. İstediği tek şey onu bu durumdan bir önce kurtaracak şeyin gelmesiydi.
Gözlerini sıkıca kapattı, yaşlar artık acımasızca akıyordu. Kafasını yere eğdi ve bir an önce bitmesini diledi. Biliyordu, burdan kurtulamazdı ama bir umut diledi. Her zaman olduğu gibi...
Adam şişliğini kıza bastırdı. Bundan kesinlikle nefret ediyordu; onu tamamen hissetmekten, karşı koyamamaktan. Yalvarmaktan başka yapacak bir şeyi yoktu. Ağlayarak yalvarıyordu.
Bir adım sesi duydu. Gözleri korkuyla açıldı. Yaşadığı durum zaten korkunçtu bir de bu halde görülmek daha da korkunçtu. Fakat beklediği olmadı karşısında bir kurtarıcı melek vardı.
Elindeki taşla adamın kafasına ciddi bir yaranma olmayacağına emin olduğu bir kuvvetle vurdu. Adam sarılıdığında kız kurtuluşunu hissettu sonunda. Kollarındaki bütün kuvvetle adamı etip kurtarıcısının yanına koşar adımlarla gitti.
"Hadi gidelim." Kız diğerinin sözüyle hemen peşine takıldı ve var gücüyle koştular. Evine ters yönde koşuyorlardı. Çünkü evini biliyordu, takip etmesi kolay olurdu.
Hayatında koşmadığı kadar çok koştu, bütün hayatı buna bağlıyımçasına bacaklarını hareket ettirdi.
Sonunda güvenli bir yere geldiklerine emin olduklarında ikisi de durdu. Aşırı yorulmuşlardı bu yüzden ikisi de kendisini yere attı.
"Çok teşekkür ederim. Sen gelmesen ne yapardım bilmiyorum." Nefeslerinin arasından zorla çıkardı kelimeleri kız.
Karşısındaki kurtarıcısı Bartu'ydu. Onunla uzun zamandır arkadaştı ve herşeyini de biliyordu.O adamın nasıl bir pislik olduğunu da.
"Önemli değil. Geç bile kaldım. O pisliğin elinde nasıl dayanabildin anlamıyorum."
Kız içinden binlerce kez teşekkür etti. Yalvarışları sonuç bulmuştu. Saatler geçmiş gibi hissetmişti. Dokunuşlarını hâlâ hissediyordu.
İkisi de yeterinde soluklanınca ayağa kalktı.
"Herşey için tekrardan teşekkür ederim." Titrek sesiyle konuştu.
"Yapmam gerekeni yaptım ben. Eğer sana yardımım dokunmayacaksa neden arkadaşız?"
Kız kollarını sıkıca karşısındakine sardı. Onun sayesinde kurtulmuştu. Ona çok minnettardı.
Bartu da kollarını kıza sardı. Bir erkeğin kollarında ilk defa güvende hissediyordu.
•
Bu sahne hikayedeki en nefret ettiğim sahne olabilir yazarken işkence çekiyorum resmen😭😭😭😭
Yazarken o kadar midem bulandı ki anlatamam, artık cidden kafayı sıyırcaktım .
Ben de istemezdum böyle olmasını ama ne yapayım işte Aydilge'nin acılarını daha iyi görmenizi istedim.
Neyse bir sorunaki bölümü de yine aylar sonra falan atarım herhalde hadi bb 😘😘💞💞🤲🤲🤲
![](https://img.wattpad.com/cover/311260955-288-k716727.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden Birlikte Olana Kadar [GxG]
RomanceAnnesinin ölümüyle birlikte babası tarafından yapılan, her geçen gün dozu gittikçe artan işkencelere katlanmak zorunda kalan Aydilge gitgide hayattan vazgeçmiş durumdadır. Tam da umutsuzluğa boğulduğu sırada sırlarının da öğrenilmesiyle tamamen dib...