Dazai'in getirdiği yer pis kokuyordu. Kesinlikle birkaç sıçanın yerde gezindiğinden emindim, sıçanlardan zarar olmaz sanırım. Sadece gezinip karınlarını doyuruyorlar.
"Burayı sevmemiş gibisin."
Ona iğrenir bir şekilde baktım.
"Sen sevdin mi?"
Omuz silkti.
"Doğduğumdan beri bu gibi yerlerde olduğum için alıştım."
Bu biraz üzücü olsa da Dazai'e herhangi bir moral verme girişiminde bulunmadım. O da bunu beklemiyordu, yani sorun yoktu. Sonunda kafes gibi bir yere geldiğimizde Dazai'i bıçaklayan adamı bir deri bir kemik şeklinde gördüm. Ona fazla bulaşmasam daha iyi olur gibiydi.
"Cezasını şu an bile çekmiş gibi duruyor."
Dazai güldü.
"Neden öyle düşündün?"
Dazai için çalışan adamlardan biri sandalye getirince oturdum. Bunu Dazai için getirmiş olabilirlerdi ama umursamadım. Dazai de pek umursamışa benzemiyordu.
"Kir içinde ve çok zayıf. Zayıflığı anlaşılabilir ama kim o kadar süre kir içinde yaşar?"
Bu Dazai'in gerçek bir kahkaha attığı nadir anlardan biriydi. Onu anlıyordum çünkü birbirimize benziyorduk.
"Eğlenceli bir adamsın, Fyodor."
Dazai içeri bir silahla birlikte girdi.
"Beni özledin mi?"
Adam tepkisiz bir şekilde ona baktı. Bu tepkisizliği garipti çünkü yaşayan bir insan böyle olmazdı.
"Senin için misafir getirdim, Fyodor ile tanış."
Dazai bana baktı. Yüzündeki gülümseme büyümüştü.
"Tepkisizliğini merak ettin değil mi? Tahmin et. Her yanlış tahminin için ateş edeceğim."
Kaşlarımı çattım.
"Ya onun acı çekmesini istiyorsam?"
"Şu gereksiz Tanrı'ya inanmıyor musun? Dindar bir adam olduğunu duymuştum. Onun acısız ölmesini ve işi bundan sonraki hayata bırakacağını düşünmüştüm"
"Söylentiler her zaman yanlış olmazmış."
Dazai heyecanlı bir şekilde bana bakıyordu.
"Fazla hareketsiz görünüyor belki de çok dövmekten sinirlerine dokundunuz ve artık acıyı hissetmiyor-"
Cümlemi bitiremeden Dazai ateş etmişti. Adam küçük bir inleme sesi çıkarınca bu teori suya düşmüştü.
"Bunun biraz zor olacağını söyleyecektim ki onu vurdun. O zaman ona bir uyuşturucu verdin ve onu bir denek olarak kullanıyorsun, Böyle şeyler yaptıklarını duymuştum. Buna yanlış diyecek misin?"
Dazai gülümseyerek adamın tam kafasına ateş etti. Şimdi her yeri kan olmuştu, kesinlikle bana yaklaşmamalıydı. Bundan keyif almanın bana pişmanlık hissettirmesi gerekiyordu ama şu anda hiç olmadığım kadar mutluydum. Dazai kanlı kıyafetleriyle bana yaklaşınca kaçmak istedim ama mükemmel sandalyesi buna izin vermedi.
"Kan kokuyorsun."
Dazai bana daha da yaklaştı.
"Benim hayatım böyle kokuyor."
Yüzümü buruşturdum.
"Parfümünün kokusunu tercih ederdim."
"Parfüm sıkarsam beni öper misin?"
Gözleri dudaklarıma kaydığında tehlikeyi hissetmiştim ama bu beni germedi. Sadece içimde bir heyecan oluşmasına neden oldu. Dazai gerçekten bana farklı deneyimler yaşatıyordu. Gülümsedim.
"Bilmem, bakarız."
Dazai kıkırdayarak geri çekildi.
"Eminim sevgilin kafayı yerdi."
"O başka bir adamla yatağa gidince ben kafayı yemiyorum."
Baş sallamayla bana onay verdi.
"Yıkanıp geleceğim istediğin gibi takılabilirsin."
Sandalyeye daha rahat bir şekilde oturdum.
"Mekanın iğrenç koktuğu için seni burada bekleyeceğim."
...
Ölüyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beatitude (Fyozai Bsd)
FanfictionÖnemli kişiler, önemli kişilerin önemli kişileri ve önemli kişilerin önemli kişilerinin önemli kişileri...Bu döngü sonsuza kadar devam eder. Hayat başkasının önemli gördüğü değil senin önemli gördüğün kişiye göre ilerler. Kendine saygın yoksa hayat...