Herşeyin Başladığı Yer

34 3 0
                                    

Herşeyin başladığı yere, zamana dönelim. Ya da herşeyin bittiği yere. Çok zor olmaz çünkü İkiside aynı yer ve zaman. 6. sınıf. Deli gibi eğlenceli bir o kadar da iğrenç bir yıl. Değiştiğim, kendimi bulduğum yıl. Okulda hiçbir zaman popüler değildim. Olmadım da. Olmak da istemedim. Tek sorun vardı ki değişmiştim. Daha önceler aşka deli gibi inanırken kendimi aşkın olmadığına inandırdım. Aşk belki vardı. Yanılıyordum. Ama bir şeyden emindim ki Herşeyin olduğu gibi aşkın da sonu vardı ve bitecekti. Bir süre mutlu olmak için bir ömür mutsuz olmayı seçemezdim. Korktum. Korkaktım. İşte bu bir değişim değildi. Hep korkaktım.
Sınıfta bir Sürü haksızlık oluyordu. Tabi ben durur muydum haklı olan herkesi savunuyordum. Bir süre sonra adım "sınıfın avukatı"ndan, "herşeye karışan kız" olarak değişmişti. Bakın hayatımda bir değişiklik daha. Her yaptığım iyiliğin sonunda yaralanan ben oluyordum. Evet, ne çok dürüsttüm, ne de dört dörtlük mükemmel bir kız. Ya da iyilik meleği değildim. Ama şeytan da olamazdım.
Aslına bakarsanız herkesin iç bir yaşamı var. Ve bu yaşamlar dışarıdan birinin anlayamayacağı kadar karışık ve zor. Herkes, ya da çoğu insan kendisinin iyi biri olduğunu düşünüyordur. Haklı. Onların kendi doğruları, kendi çizgileri ve kendi bildikleri var ve onlar bunlar doğrultusunda kendi iyiliklerini sınıyorlar. Herkes iyi, bir o kadar kötü. Herkes dürüst, bir o kadar yalancı. Herkes güzel bir o kadar çirkin. Buna ne biz ne de hayatımızdakiler karar veriyor. Buna karar veren; ZAMAN. Herşeyi belirleyen, başlatan ve devam ettiren...
Zaman yine başka şeyleri değiştirdi tabii. Arkadaşlıklarım. O zamanlar çok yakın Olduğum iki kız vardı. Birisi dünya tatlısıyken diğerinin tatlı(!) cadılıklarına rağmen ikisini de çok seviyordum. Zaman geçti. Dedim ya yine ben suçluyum. Her dediğime bağırmaya, bana atar yapmaya ve sonra hiçbir şey olmamış gibi devam etmemizi istiyordu arkadaşlığımıza. Her geçen gün sinirleniyordum. Söylemek istiyordum nelerden rahatsız olduğumu. Ama iç Dünyamı anlamazdı. İç Dünyamı ben bile anlamazken Başkasına açıklayamazdım. Ben kin tutamazdım. Küstüğümü unuturdum. En nefret ediyorum dediğim kişiden bile nefret edemezdim. Bu Yüzden soğuk davranmıyordum. Ve ben kimseden nefret edemediğim için Aşkı haketmiyorum.
Bana göre dünya gibi duygular da küre şeklinde. Ya da kısır döngü. Nefret ve aşk ise en Uç noktada. Bir şekilde birleşiyorlar. Ve birbirlerine yakışıyorlar.

Annemin hastalığı vardı bide. Korkmuyordum. Bu yüzden kendimi suçluyordum her gün. Kötüydü. Zor bir ameliyat geçirmişti. Ölebilirdi...
O yıl keşfetmiştim wattpadi. Ve o yıl benim Galatasaray lisesini kafama koyduğum yıldı. Çok Çalışmaya karar verdiğim yıldı. Bu olaylar üstüne birde wattpad eklendi. Wattpad okuyor kendimi durduramıyordum. Bir Sürü sınavım düşük geldi. Çok kez ağladım sinirden.
Sinirli biriydim. Ama sinirimi kontrol edebiliyordum. Bir süre sonra bu zorlaşmıştır ve sessiz sessiz ağlamalara dönüşmüştü. Ağlamak Zayıflık değil miydi?

Yine o yıl hayal kuruyordum. Umut ediyordum. Felsefe yapıyordum. Sabitleşmiş kalıplar sinirimi bozuyordu. En basitinden erkekeler ağlamaz. Ağlardı işte. Onların göt Kafası bunu anlamıyordu.

Umut ve hayal benim için yaşam biçimi olmuştu. Bana göre yaşamak için temel ihtiyaçlar dışında; umutlara, hayallere ve duygulara da ihtiyaç vardı.
Duygularım karmakarışıktı. Bir filmin komik sahnesinde ağladığımı, çok Acıklı bir yerindeyse kahkahalarla güldüğümü biliyorum ben.
Umut ise tükeniyordu artık.
Hayal kurmak gelmiyordu içimden.
Herşey bitiyor gibi geliyordu.
Sadece ve son olarak söyleyebileceğim şey;

sessiz bir gece, yorgun adımların; hiç haberi yok gibi ıslak kaldırımların;
kimse görmüyor mu; kimse bilmiyor mu; durup önünde kalbinin, kimse durdurmuyor mu;
herkes gider mi; herkes gider mi;
söyle bana küçük adam her şey biter mi;
çok erken değil mi; erken değil mi;
söyle bana küçük adam herkes gider mi;
elinde cennetin kayıp haritası; kalbinde hazineler, yüzünde anahtarı;
kimse görmüyor, kimse bilmiyor; ve sen hala üşüyorsun;
herkes gider mi;herkes gider mi;
söyle bana küçük adam her şey biter mi;
çok erken değil mi; erken değil mi;
söyle bana küçük adam herkes gider mi;

-hala yalnız mısın?
-sadece özgür;
-peki mutsuz?
-sadece alışmış;
-peki ya aşık?
-sadece eksik; peki ya sen; hala bekliyor musun?
-beklemek şimdi hiç duymayan birine dünyanın en güzel şarkısını söylemek kadar anlamsız;
-peki ya umut?
-umut şimdi hiç görmeyen birine gökkuşağını anlatmak kadar zor ve imkansız.
⚫️Masal Perim⚫️ 09.06.2015./İstanbul


Bu bölümde Masal Perim'in günlüğünü değilde içi dünyasını yazdım. Iyi okumalar. Beğenilirse arada böyle Bölümler paylaşırım. Bana kapak yapabilecek biri bana ulaşabilir mi?
Vote ve yorumlarınızı bekliyorum. Bu arada 3 Haftalık bir geziye katılıyorum.myazabilirsem bir bölüm yayımlarım. Ancak yazabileceğimi pek sanmıyorum ama size 10 temmuzdan önce yeni bölüm yayımlıycam. Tekrar iyi okumalar. Sizi seviyorum.💎❤️

Masal perimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin