Geçen bölüm pislik yapıp orda bırakmıştım.💅🏿
Akaza dudaklarını İris'in tenine, İris'in yumuşak alnına daha çok bastırdı. İris daha çok kıpırdandı, uyanıyordu.
Ellerimle yukarıya, en uca ulaşmaya çalıştım. Ama daha metreler vardı. Akıntı güçleniyor, beni en uca çıkartmak için daha çok çabalıyordu.
Akaza İris'e sıkıca sarıldı, dudaklarını alnından çekip yanağına bastırdı. Diğer eliyle de İris'in diğer yanağını okşadı. Şu an öyle garip bir pozisyondalardı ki, biri görse onları sevgili sanarlardı, ya da Akaza'nın İris'i taciz ettiğini sanarlardı.
"İris... sana yaptığım her şey için çok özür dilerim. Sana vurduğum için, sana bağırdığım için. Seni fırlattığım için. Sana küstüğüm için, her şey için. Uyan, İris. Uyan... bir daha seni uyuman için zorlamayacağım..."
Çık bu cehennemden, çık. Çıkabilirim. Çık... lütfen... Akaza, kurtar beni. Ölecek miyim?
Akaza dudaklarını İris'in boynunda gezindirmeye ve bastırmaya başladı.
"Burdayım İris, uyanacaksın. Seni uyandıracağım... burdayım... uyan, hadi."
Uyanmamıştı. Emekler boşunaydı. Akaza'nın sihirsiz ama İris'e sonsuz uyku bağışlayan elleri İris için bir ölüm aletiydi. Akaza, tahmin etmeyeceği şetler yaşıyordu. Yüzyıllar sonra ilk defa gözyaşları dökülüyordu.
Akıntı durmuştu. Noluyordu...? Durması sorun değildi, ancak akıntı'nın beni büyük bir hüzünle aşağı itmesi bir sorundu. Noluyordu? Akaza iyi miydi?
Bir anda İris'in eli kıpırdayıp Akaza'nın yanağını tuttu. Akaza'nın aklında anılar canlanıyordu. İris'in o pürüzsüz, sakin ve melek görünümlü yüzü ona genç, utangaç, pembe gözlü bir kadını andırıyordu. Kimdi bu kadın? Diye düşünmüştü Akaza. İris sıradan bir iblisti, nasıl oluyor da Akaza'nın aklında anılar canlandırıyordu? İris'in eli, Akaza'nın ıslak yanağını okşamıştı.
Ağlama, ben burdayım. Birşey olmayacak, söz veriyorum. Nafile, bu sözleri ona söylemek istese de konuşamıyordu. Bedenleri aynı dünya da, ama ruhları ayrı evrendelerdi.
Akaza kafasını İris'in boynuna gömmüştü, gözyaşları İris'in boynundan göğüsüne doğru damlıyordu.
"Özür dilerim, İris... Tam bir aptalım... Seni yine koruyamadım, özür dilerim, Koyuki..."
İris bunları duymuştu.
Koyuki mi...? O kimdi? Koyuki... Uyandığımda bu ismi hatırlayacak mıydım? Kollarımı uzatmaya çalıştım, ama olmuyordu. Gözyaşlarım denizle birleşiyordu. Bir iblis boynu kesilmesede ölebilir miydi? Buraya kadar mıydı yani? Muzan-sama'yı... Akaza'yı bir daha göremeyecek miydim? Olmaz! Katiyen olmaz! Ben... gidemem... Hayır!
(Size bir soru soracağım. DoumaXr okuyanlar bilir, o hikayedeki gibi, Mizuki'nin geçmişini takır takır, sıra sıra anlatıp en sonunda bi bölümde tamamen anlattığım gibi mi anlatayım yoksa direkt, full bi' bölümde, hiç yarım yarım söylemeden mi anlatayım?)
Akaza bir kez daha dudaklarını İris'in boynuna bastırdı. Uyanmıyordu. Akaza'nın gözyaşları hiddetlenmişti, endişe ve korku dolu gözleri sadece İris içindi. Asla böyle birşey hissetmemişti.
"Özür dilerim... ben bilmiyordum böyle olacağını...", diye fısıldadı Akaza. Akaza yavaşça dudaklarını İris'in alnına bastırdı, ama o anda İris için sadece endişe ve korku hissetmiyordu. Yüzyıllar önce, insanken 'o' insana hissettiği şeyleri hissediyordu. Her ne kadar fark etmesi zaman alacak olsada...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akaza x Reader | •Uykucu•
Fanfic"Uyuyan iblis olmaz ki!!" Dedi Akaza, bana sinirle bakmıştı, ama ben ona bakamamıştım, gözlerimi kapatıp uyumamak için direniyordum. Vallaha yazmak istiyorum ama çok üşeniyorum, acıyın yazarınıza bugünlerde boş yere yorgun oluyor. #1uykucu: 19 Ağust...