tw! bu bölüm gender disforinizi tetikleyebilecek diyaloglar ve alt boşluk içermektedir.
Ƹ̵̡Ӝ̵̨̄Ʒ
kampüs çıkışındaki otobüs durağında elimle peçeteyle otururken ağladığımdan dolayı sürekli akıp duran burnumu siliyordum. insanlar sanki ilk defa ağlayan birini görüyorlarmış gibi göz ucuyla bana bakarlarken gelen otobüsümle ayaklandım.
jeongin ile fena atışmıştık. tüm gün ondan uzak kalmak için adeta köşe kapmaca oynarken en sonunda delirmişti tabii. bana niye ondan kaçıp durduğumu sorduğunda geçiştirmek için öyle bir şeyin olmadığını, sadece kafasında uydurduğunu söylesem bile inanmadı elbet. eh, pek inandırıcı olduğunu da sanmıyordum.
kafasında uydurduğumu söylememle iyice delirirken sorunun ne olduğunu sormuştu ısrarla, bense tabii çenemi tutamayıp çünkü artık bi sevgilim var dediğimde kayışlar iyice kopmuştu. jeongin'in o hayal kırıklıklarıyla kaplı yüzü gözümün önüne gelmeye devam ederken ağlamam şiddetleniyordu, ağlamam şiddetlendikçe de başımı otobüsün camına vuruyordum hızlı hızlı.
tamamen kendime acı çektirip melankolik bi hava vermek için binmiştim otobüse. kulaklıklarımı takmış jeongin ile olan çalma listemizi dinlerken akıp giden yolu izliyordum sadece. hyunjin'i özlemiştim.
yaklaşık kırk beş dakika sonrası eve ulaşırken hemen duşa attım kendimi. ağlamaktan başım ağrımıştı. halim bile olmadığı için duşumu oldukça kısa tutarken duştan çıkınca ancak fark etmiştim evde kimsenin olmadığını. annemin nerede olabileceğini düşünürken hiçbir yerde bulamamla siktir edip odama geçtim, yatağımın üzerindeki not kaşlarımı çatmama sebep olurken bornozuma biraz daha sarınıp elime aldım notu.
'birkaç gün eve gelmeyeceğim'
annemin bıraktığı notu elimde buruşturup direkt olarak çöp kutusuna fırlatırken yüzüstü uzandım yatağıma. yastığımın üzerindeki telefonumu açıp sosyal medya hesaplarımda dolaştım biraz, canım hala sıkkın olduğundan hiçbir şey beni sarmazken oflayarak kapattım telefonumu.
jeongin ile sonumuzun böyle olacağını hiç düşünmemiştim ama seviyordum salak sevgilimi. üzülüyordum ancak yapabileceğim bir şey yoktu, minho oppaya da dediğim gibi herkesi mutlu edemezdim ve buna kendim de dahildim.
başımın ağrısı düşüncelerimden dolayı sanki kat be kat artarken yastığa gömdüm başımı iyice. düşünmek istemiyordum, beynim pelte kıvamına gelsin ve üzülmeyeyim istiyordum. bir oyuncak bebekmiş gibi öylece yatmak istiyordum sadece ve sevgilimi özlemiştim.
annemin birkaç gün evde olmayacağı aklıma gelirken büyük bi aydınlanma yaşayarak gülümseyerek telefonumu aldım. aklımdaki fikirle sırıtırken üzerimdeki bornozu çıkartıp tamamen çıplak vücudumla dizlerim üzerinde durup göğsümü yatağıma yasladım. havadaki çıplak kalçalarımın güzel bir görüntü sunacağını düşünürken kameramı açıp başımın üstünün, sırtımın ve kalçalarımın görüneceği şekilde fotoğrafımı çekip hyunjin'e gönderdim.
beni kullansın istiyordum, irademi tamamen kenara bırakarak beni duvardan duvara çarpsın ve beynimi pelte yapsın istiyordum. dünyayla bağımı koparıp onun göğsünde uzanmaya ihtiyacım vardı.
yaptığım şeyden memnun olurcasına telefonumu kapatıp sırıtarak uzanmama devam ettim. odamın hafif serin oluşundan dolayı tüylerim diken diken olurken umursamadan devam ettim yatmama.
aradan yaklaşık on dakika geçerken hyunjin'den hala bir cevap gelmemesi ile kaşlarıma atarak elime aldım telefonumu. salak oğlan sadece görüldüde bırakmıştı. ucube. nefret ediyordum her şeyden.