Ağlamam biraz olsun bittiğinde sıkıca sarıldığım kişiden ayrıldım. Travis bana sanki kırılmak üzere olan cam bir vazoymuşum gibi bakıyordu. Ve bu beni yeterince kötü hissettirmişti. "Hey öyle bakma." dediğimde yüzümde bi gülümseme belirmişti.
Elimin tersiyle göz yaşlarımı sildiğim de Travis "İyi misin?" dedi. Endişeyle küçülmüş göz bebeklerine bakarken "Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. Ağzını açarsan yüzünün diğer tarafına da ben vururum." dedim. Sesim çok tiz çıkmıştı ama Travis gülerek ellerini ben masumum dercesine kaldırmıştı.
Ayağa kalkıp bana da elini uzattığına koca elini tutarak kalktım ve ona gülümsedim. Beni kolunun altına çekti ve "Burada ne işin vardı? Ya başına bir iş gelseydi. Seni takip etmiştim Tanrı'ya şükür." dedi. Omuzlarımı silkip "Sessiz sakin bir yer işte." dedim. Beraber konuşarak okuldan çıkmış yürüyorduk.
Bana yandan bir bakış atsa da üstelemedi ve konuyu değiştirerek "Akşam yemeğine bize gelsene." dedi. 5 yaşında ki çocuklar misali ellerini çırpmaya başladığında "Babama arayıp haber vereyim." dedim. Sırıtarak bir şeyler anlatmaya başladığında telefonumu cebimden çıkardım ve babamı aradım. Birkaç saniye sonra "Efendim kızım?" sesi ile boş boş baktığım yerden kafamı kaldırarak babam karşımdaymışçasına "Baba bu akşam Travis'lerde akşam yemeği yesem?" dedim.
Babam birkaç saniye düşündüğünü belirtir birkaç homurtu sonrası "Tamam. Ama çok geç kalma." dedi. "Tama baba." diye mırıldanıp aramayı sonlandırdığımda Travis beni kolumdan çekiyordu. Ona döndüğümde evlerine gelmiş olduğumuzu fark etmiştim.
Travis'ler büyük bir apartmanda oturuyorlardı. 7. kat onlarındı ve onlara geldiğimiz günden beri hiç asansör kullandığımızı hatırlamıyordum. Travis anahtarını unutmadığı gözüme sokmak istercesine cebinden çıkarıp deliğe soktuğunda sırıtıyordu. Bense somurtuyordum çünkü o her seferinde anahtarını unuturdu ve ben onunla dalga geçerdim.
Bu geceki eğlencemi elimden almıştı.
Gözlerimi devirip kapıyı açmasını bekliyordum ki Travis "Hadi!" diye bağırarak içeri daldı ve koşmaya başladı. Olduğum yerde bir süre idrak edemeden kalsam da "TRAVİS SENİ ÖLDÜRECEĞİM!" diye bağırarak bende arkasından içeri girdim. Çoktan koşmaya başlamıştım.
Merdiven boşluğundan yukarı baktığımda 2. kattan sarktığını ve bana dil çıkardığını görmüştüm.
Homurdanarak biraz daha hızlandım ve ona biraz olsun daha yetiştim.
Arkasına bakıpta beni gördüğünde ki yüz ifadesine gülmeye başladığımda o da homurdanıyordu.
*
Kapı zilini çaldığımızda ikimizde paspasa boylu boyunca yatmıştık. Travis beni yenmişti. Zaten ona 4. katta çok çok yakınlaştığım da korkuyla hızlanmış ve bana tur bindirmişti. Yoksa kat mı demeliyim?
Gülerek nefeslerimizi düzene sokmaya çalışıyorduk. Ama benim pek başarılı olduğum söylenemezdi. Travis anahtarını çıkarmaya mecali kalmadığını söylediği için zili çalmıştık ama kapı hala açılmamıştı. Travis'i dürtüklediğim de kaşları çatılmıştı. Kapıyı işaret ettiğimde cebinden anahtarını binbir zorlukla çıkarıp kucağıma attı. Çünkü ben kapıya daha yakındım.
Tekrar ve tekrar gözlerimi devirdim ve anahtarı deliğe sokup kapıyı açtım. Resmen sürünerek kapıyı açtığımda Travis'te yarısı paspasta yarısı merdiven basamaklarında olan vücudunu kaldırmaya tenezzül etti ve kalktı.
Beraber içeri girdiğimizde her şey normaldi. Işıklar yanıyordu ve salondan televizyon sesi geliyordu. Travis ile aramızda geçen bakışma sonrası etrafı kolaçan ederek salona doğru yürümeye başladık. Kafamı pervazdan uzattım ve salona baktım. Travis'in annesi Melissa koltukta uyuyordu. Mutfaktan olduğunu tahmin ettiğim yerden de yanık kokuları burnuma gelmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Yanlış
Teen Fictionzıt kutuplar birbirini çeker aynı kutuplar iter, bakalım kabul edilmiş gerçekler Luna ve Albus için de geçerli olacak mı?