Gece karanlığıyla belli ediyordu kendini. Güneş yarın tekrar doğmak üzere batmış yerini ay ve yıldızlara bırakmıştı. Gecenin sessizliği belki bir nebze de olsa acıları dindiriyor, belki de henüz sönmüş acıları yeniden alevlendiriyordu.
Sonucunu bildiği halde aşkından vazgeçemeyenlere ithafen.
ELİF EREN
Uzun karamel rengi, dalgalı saçlarımı öne doğru eğip topuz yapmaya çalışırken telefonumun çalmasıyla doğruldum. Ani hareketimle savrulan saçlarımı tek elimle geriye doğru itip hızla telefonumu açtım "Efendim. "
" Mısra ben çok üzgünüm tatlım. Bunu sana daha önce söylemem gerekirdi. " telefonunda ki ses sınıf arkadaşım Gizem' e aitti. Her zaman ki gibi çok yapmacık konuşuyordu.
Ben ise endişe ve panik içinde "Neyi ? " derken Gizem bana çoktan mezuniyet partisinin yarın yapılacağını söylemişti. Her zaman olduğu gibi yine planlar yapılmış, bana zahmet edip son dakika haber verme nezaketini gösteriyorlardı.
Daha ne olduğunu bile tam anlayamadan suratıma kapanan telefon belkide her şeyi açıklıyordu. Benim bu hayatta ki değersizliğimi, koca bir boşlukta kayboluşumu, hayatım boyunca gri duvarlarımın arasında sıkışarak yaşayacağımı, her şeyi...
Hayatın anlam veremediğim karmaşıklıkları arasına bir yenisi daha eklenirken kendimi çaresizce yatağa bıraktım. Kafamın içinde dolaşan binlerce sorunun beynimi daha fazla yormasına izin vermeden kulaklıklarımı takıp kendimi öylece müziğin ritmine bıraktım. Ruhum müzikle sarhoş olurken gözlerimi kapattım. Bir kaç saniyeliğine de olsa her şeyi unutuvermek o kadar güzeldi ki yaşadığım bu duyguyu tarif etmek bile imkansızdı.
Birdenbire kulaklıkları çekip attım.Artık hayatımı bu şekilde devam ettirmek istemiyordum. İyi bir kariyer sahibi olmak ve bunun için çaba sarf etmek istiyordum. Ama özgüvensizliğim buna izin vermiyordu. Sürekli olarak hiç bir şeyi yapamayacağımı düşünüyor, kendimi asla bir yere ait hissedemiyordum. Herkes yapabilirdi fakat ben asla yapamam zannediyordum. Boş ve değersiz bir insan olmak beni her geçen gün daha çok yıpratıyordu. Biliyordum ki tüm bu düzeni yıkacak ve küllerinden yeniden doğan bir Mısra yaratacak bir karar verme zamanım gelmişti. Hayatın beni daha fazla hırpalamasına izin vermeden karanlığı yenip aydınlığa ulaşmalıydım. Kabuğumu kırıp gri duvarlarımın arasından çıkmalıydım. Kendi özgüvenimi kendim yaratmalıydım. Bunu başarabilirim diye düşündüm.
Çok değildi zaten seçeneklerim ya yarın partiye gidip ezik olmadığımı kanıtlamak ya da gitmeyip yaşarken ölmek, arkamdan konuşmalarına izin vermek. Kimseye bir şey ispat etmek zorunda olmadığımı daha sonraları keşfedecektim.
Benim hayatım böyleydi. Sürekli bir şeyleri ispatlama çabası, arkamdan ne söylerler düşüncesi. Özgüvensizliğimin arkasına gizlenmiş acımasız duygular. Belki de gözlerimin altında ki morlukların tek sebebi bunlardı. Kendime bakmıyordum. Nasıl göründüğümü umursamayacak kadar hayattan bıkmıştım.
O mezuniyet partisine gidecektim, gitmek zorundaydım, ya da öyle hissediyordum. Beynim bu düşüncelerle meşgul olurken kendimi giysi dolabımın önünde buldum. Hafifçe kapağını açtım. Dolabımı kaplayan siyah elbiselerimin arasında uzun, beyaz, üzerinde elbiseye sert bir hava katan gümüş taşlı, uzun bir elbise. Karanlık dolabımın tek aydınlığı. Annemin bana aldığı doğum günü hediyesi. Yarın bunu giymeliydim. Peki ya yüzüm. Gözümün altında ki mor halkalar, çatlamış dudaklarım, uçları kırık saçlarım, hiç dokunulmamış kaşlarım. Tam bir çirkinlik abidesi. Belki de yıllardır biriktirdiğim parayı artık kullanmalıydım. Annemden altı yıl önce ayrılıp Fransa'ya yerleşen babamın her ay bana gönderdiği parayı, annemin verdiği okul harçlıklarını, benim yaz tatillerinde çalışarak kazandığım parayı artık kullanmanın zamanı gelmişti. Dolabımın kapağını sert bir şekilde kapatıp yatağımın altına koyduğum kumbaramı aldım. İçinde o kadar çok para vardı ki. Bu paralarla hem yarın profesyonel bir makyaj yaptırabilirim hem de ...O an kafamın üzerinde kocaman bir ampul yandığını hissettim ve bir karar verdim , hayatımı değiştirmesini planladığım bir karar. Paramla tatile gidecektim. Kimseye haber vermeden, tek başıma, başka bir şehre. Bunu yapabilirdim. Buna ihtiyacım vardı ve en önemlisi bunu yapmak zorundaydım.
Kararımı vermiştim yarın partiden sonra gidecektim. Bunu yapabilirdim, başarabilirdim . İlk defa kendime güveniyordum. Planım hazırdı ve uygulamaya geçmek için çok az bir zamanım vardı. Alarmı sabahın erken saatlerine kurup göz kapaklarımın kapanmak için yalvarışlarını dikkate alarak uykuya daldım.
Alarmın sesine eşlik eden baş ağrım beni tatlı uykumdan çoktan uyandırıvermişti. Beni gerçekten yorucu bir gün bekliyordu ve inanılmaz derecede enerjiye ihtiyacım vardı. Öncelikle ılık bir duş ve lezzetli bir kahvaltı ... Ardından hazırlıklar.
Her şeyi tamamladıktan sonra arkamda ' BEN TATİLE GİDİYORUM ' yazılı bir not bırakarak evden ayrıldım. Yanıma herhangi bir iletişim aracı almadım. Bir telefon ya da bilgisayarım. Onları bıraktım. Bu karmaşıklığı beraberimde götürmek istemiyor, yeni gideceğim şehirde tam olarak yalnız kalmak istiyordum. Önce kuoföre gittim. Orada üç buçuk saat süren bir çalışma sonucu saçım ve makyajım olmuştu .Aynada ki yansımamı tanıyamadım. Yıllardır görmeye alışık olduğum Mısra ' ya hiç benzemiyordu. Ve elbisem gerçekten fiziğimi ortaya çıkarmıştı. Ben güzel miydim ? Saçmalık.
Vakit kaybetmeden hemen bir taksiye atladım. Taksici adamın aynadan beni kesmesine aldırış etmeden yol boyunca hep hayal kurdum. Geleceğimi düşündüm, yarınımı, yarınlarımı ...
Düşünceler dünyasında kendimi kaybetmek üzereyken mezuniyet partisinin yapılacağı salona geldiğimizi fark ettim. Taksiciye parasını ödeyip, taksiden indim. Korkuyordum. Yeni doğmuş bir bebek yada kanadı kırık bir kuş misali, korkuyordum. Kalbim yerinden çıkacakmışçasına çarpıyor, yürüdükçe soluğum kesiliyordu. Adımlarımı oldukça yavaşlatarak ve içimden sınıf arkadaşlarımın bana bakmaması için dua ederek içeriye giren ilk adımımı attım. Titreyen ellerimi ne kadar gizlemeye çalışsam da biliyordum, görünüyorlardı. Salon o kadar büyük o kadar görkemliydi ki en kuytu yerine geçene kadar herkesin bana baktığını hissedebiliyordum. İçimdeki bu tuhaf hissi bastırmak için yan masada duran tekiladan bir yudum aldım. Evet, hayatımda ilk defa içki içmiştim ve tadı gerçekten berbattı. Bu lanet gecenin hemen bitmesi için dua ederken yanıma gelen sınıfın popüler kızı Gamze iyice tadımı kaçırmıştı.
"Güzel olmuşsun" diye kulağıma fısıldamasına henüz anlam veremezken Gamze'nin eski sevgilisi Mert beni dansa kaldırmıştı. Çok fazla yakışıklı olmasa da Gamze sırf çok kişiyle çıktım diyebilmek dolayısıyla egosunu tatmin etmek için onunla da çıkmıştı. Ve şu an onunla dans ediyordum. Adımlarımı ne kadar ona uydurmaya çalışsam da eli belimdeyken bu pek kolay olmuyordu.
O gece neredeyse sınıfın bütün erkekleriyle dans etmiştim. Parti sona erdiğinde ise inanılmaz hissediyordum. Belki de artık bazı şeyleri umursamamam gerekiyordu. Arkadaşlarımla vedalaşıp, salonda ki lavaboya girdim. Üzerimde ki elbiseyi çıkarıp çantama sokuşturdum ve evden çıktığım kıyafetleri üzerime geçiriverdim. Dışarı çıkıp bir taksi çevirdim ve en yakın havalimanına gitmesini söyledim. Her şey o kadar tuhaf ve hızla ilerliyordu ki daha nereye gideceğim bile belli değildi. Havalimanına geldiğimizde saat çoktan gece yarısını geçmişti. Taksiciye parasını ödeyip hızla bilet satış gişelerine gittim. Orada ki görevliye söylediğim tek şey "Bir bilet istiyorum, en kısa zamanda kalkacak olan uçağa, hemen." olmuştu. Görevlinin bana uzattığı bilete bakarak parasını ödedim. Bilette ismim, koltuk numaram ve gideceğim şehir yazıyordu: Mısra Kaya koltuk no : 13 A Balıkesir...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON TATİL
Teen Fiction" Bütün günahlarının sonucunu ödersin , eğer ki sevmekte günahsa bedelini canınla ödersin." Büyük bir heyecanla gittiği Balıkesir'in onun son tatili olacağını bilmiyordu. Her şey tatilde kaybolan bir cüzdanla başladı. Ekin'i henüz tanımıyorken on...