Perdeden içeri giren güneş hafifçe tenimi yakarken , göz kapaklarım usulca aralandı ve Ekin' i aradı. Fakat ortalarda kimse yoktu. Yaklaşık bir dakika sonra su sesine karışmış şarkı mırıldanmaları duyunca onun banyoda olduğunu anladım. Kendisini bornozlu bir şekilde görmemek için yeniden yatağa uzandım ve gözlerimi kapadım. Her şeyin bu kadar ani olması kafamı karıştırıyordu. Daha birkaç gün öncesine kadar annemle birlikte yaşıyorken şimdi tanımadığım bir erkek ile birlikte aynı odada kalıyordum.
Ne kadar sürede orada öylece kalıp son zamanda yaşadıklarımı sorguladığımı bilmiyordum. Bildiğim tek şey banyodan gelen sesin kesilmiş olmasıydı. Olduğum yerden usulca kalkıp banyoya doğru ilerledim. Banyonun ışığı kapalıydı , gitmiş olmalıydı. Kendimi biraz rahatlamış hissettim. Hızlıca yatağımı toparladım ve pencerenin kenarındaki çikolata kahve rengi olan koltuğa oturdum fakat oda kapısının çalmasıyla oturmamla kalkmam bir oldu. İki kişilik sabah kahvaltısı gelmişti. Karnımın çok aç olmasına rağmen Ekin gelmeden yiyemezdim. Uzun bir süre pencerenin kenarında onun gelmesini bekledim ama gelmedi. Sonunda dayanamayıp kahvaltımı yaptım.
Param olmadığı için hiçbir yere gidemiyordum. Bütün gün tek başıma odada kaldım. Bir ara gözlerim komedinin üzerinde duran krem rengi kahve fincanına takıldı. O an evde olup annemle karşılıklı kahve içebileceğimizi hayal ettim. Onu çok özlemiştim. Keşke kendisini benden bu kadar çok nefret ettirmeseydi diye geçirdim içimden.
Sıkıntıdan patlamak üzereyken yosun yeşili gözleriyle Ekin içeri girdi. " Merhaba " dedi elindeki çantayı koltuğa bırakarak. Ardından da "Nasılsın ? " diye sordu sanki beni çok merak ediyormuş gibi. Tabi ki bir Mısra hiçbir zaman hiç kimseye gerçekten nasıl olduğunu söyleyemeyeceği için gülümseyerek ona baktım ve "İyiyim." dedim.
Hiç beklemediğim bir şekilde bana bakarak " Bana yalan söylemene gerek yok , çok sıkıldığını biliyorum. " dedi ve güldü sonra da "Hazırlan akşam yemeği için seni bir yere götüreceğim. " diye ekledi.
İşte o an gerçekten korktum ve bu yaşadıklarımın birer rüya olmasını diledim. Fakat değillerdi , hepsi gerçekti ve benim kurtarıcım sanki benim sevgilimmiş gibi beni yemeğe götüreceğini söylemişti. Buna inanamıyordum. Bunlar normal şeyler miydi yoksa ? Biraz sert bir tavır takınarak " Ne gerek var. " dedim. Sanıyorum ki beni her gördüğü erkeğe yapışan kaşar kızlardan biri sanmıştı . Çünkü " Ne gerek var." dediğimde anlamsızca gülüp " Bunu bana söyleyen ilk kızsın. " demişti.
Şimdi ise gerçekten çok kaba ve egoist bir kurtarıcım olduğunu anlamıştım. Kurtarıcı ? Doğru ya parasız bir başıma kalmışken yardımıma koşan bir kurtarıcı. Bunu unutmamam gerektiğini kendime hatırlatarak " Sana borçluyum ne dersen yapacağım ama benim mezuniyet kıyafetimden başka elbisem yok ki ? Bu şekilde akşam yemeği için nasıl hazırlanabilirim? " dedim. Sesim bir kedi yavrusu gibi çıkmıştı : ürkek ve bir o kadar korunmaya muhtaç. Bir süre ortamda sessizlik hakimdi. Eminim şu an ne yapması gerektiğini düşünüyordu , ben ise onu şaşırtmaya devam ediyordum. Bu güne kadar tanıdığı kızlara benzemediğimi biliyordum. Ben farklıydım. Çünkü ben Mısra'ydım. Mısra Kaya.
"Tamam , çantanı al ve beni takip et." dedi ortamda ki sessizliği bozarak. "Neden bu kadar kaba olmak zorunda ki." diye geçirdim içimden ve çantamı alıp onu takip etmeye başladım. Minik adımlarımı onun kocaman adımlarına uydurmakta zorluk yaşasamda onun tam arkasında olmayı başarabiliyordum. Ona yaklaştıkça sert nefesini hissedebiliyordum. İlk defa bir erkeğe böylesine yakındım. Parfümünün kokusunu ciğerlerimde hissediyordum. Muhteşem bir şekilde iris çiçeği kokuyordu. Bu gerçekten harikaydı. Bu şekilde yürümeye devam ettik. Sonunda bir butiğin önünde durmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON TATİL
أدب المراهقين" Bütün günahlarının sonucunu ödersin , eğer ki sevmekte günahsa bedelini canınla ödersin." Büyük bir heyecanla gittiği Balıkesir'in onun son tatili olacağını bilmiyordu. Her şey tatilde kaybolan bir cüzdanla başladı. Ekin'i henüz tanımıyorken on...