3. Bölüm | Alevler
Adele - Skyfall
Taylor Swift - All Too Well
Adele - Love In The Dark"Felaketler birbirinin ardını tamamlar."
"Dünyanın temelleri kötülük üzerine atılmıştır." Diye geçirdim içimden. Yıllar önce bu cümleyi, ölüm döşeğinde bile gözlerimin içine bakıp gülümseyen babam söylemişti. Yeryüzü; acı çekmemizi, kendimizi en zorlu imtihanlarla sınamamızı ve okyanusta çırpınırken yılana bile sarılamayacak kadar güvensizlikle yaşamımızı sürdürmemizi arzu eden birçok kötüye ev sahipliği yapıyordu.
Öyle ki, bazen bu insanlar hayatta yaşadığınız en korkunç anların bizzat sebebi, bazen de o korkunç anların yaratıcısının yalnızca kendiniz olduğuna sizi ikna etmeyi kolaylıkla başarırdı. Ben ise bu kötü insanlardan biri miydim, yoksa bu oltaya takılan bir kurban mıydım, ayırt edemiyordum.
"Eğer sen istersen, koca bir kördüğümle bağlı olduğun kaderini değiştirebilirsin. İşte o vakit, kaderi sen yönetirsin."
Hayatımın yalnızca kısacık bir bölümünde yanımda olan babam, bugün zihnimde dolanan tüm ana fikirlerimin temelini oluşturmuştu. Kaderi yazamazdım, ancak yaşadıkça onu şekillendirebilirdim.
Kendimi korkudan Arthur'un boynuna gömdüğümde öksürüklerim hâlâ dinmek bilmiyordu. Arthur, ayağıyla kapıyı ittirerek açıp beni dışarıya çıkardığında muhafızlar müdahale için ellerindeki dolu su kovalarıyla odama dalmışlardı. Arthur beni buz gibi taş zemine dikkatlice bırakarak elleriyle yüzümü kavradı ve bana doğru eğildi. "İyi misin?" Diye sorduğunu ancak duyabildim. Endişelenmiş gibiydi. Benim için korkmuştu. Cevap verecek durumda değildim, sadece ciğerlerimi zehirleyen duman yüzünden şiddetle öksürüyordum. Etrafımda büyük bir kalabalık vardı, bütün saray ahalisi odamın önünde toplanmıştı. Arthur beni tekrar kucağına aldıktan sonra koşar adımlarla Gaius'un odasının yolunu tuttu.
Kısa ve dar oymalı merdivenlerden çıkmakta beni taşırken biraz zorlansa da sonunda kapıyı ayağıyla ittirerek kırarcasına açtı. Merlin bizim hemen arkamızdan odaya dalıp masanın üzerindeki her şeyi tek hamleyle yere döktü, cam şişelerin ve tabakların zemine düşerken çıkardığı sesler kulaklarımda çınlıyordu. Kulaklarımı kapatmak istedim fakat eklemlerim felçli gibiydi, hareket etmekte güçlük çekiyordum. Arthur beni nazikçe masanın üstüne yatırdıktan sonra etrafımda dolanıp duran Gaius'a dikkat kesildim. Gözlerim bulanık görüyordu bu yüzden ne yaptığını tam olarak idrak edemiyordum. Bana üst üste birkaç anlamadığım karışım içirdi ve daha rahat nefes alabilmem için bir şeyler yaptı.
Ellerimle masanın kenarlarını kavradım. Midemde şiddetli bir ağrı, ve dudaklarımda yanık tadı vardı. Bana birazdan kusmama yardımcı olacak, berbat kokan bir şeyler koklatıyorlardı. Başımı çevirmeye çalışıp yüzümü ekşittim. Gaius hemen yanıma eğilerek muhtemelen iyilik sarf edecek sözler mırıldandı fakat onu duyamıyordum. Yalnızca aralarından birkaç kelimeyi anca seçebilmiştim. Birkaç dakikalık uğraştan sonra Merlin'in yanı başımda tuttuğu kovanın içine, midemde ne varsa hepsini bir çırpıda çıkarmıştım. Merlin beni sakince başımın ardından tuttu ve dikkatlice yastığa geri yerleştirdi.
Arthur'un saçlarımı okşayıp ellerimi sıkıca tuttuğunu ve odaya dalan birinin endişeyle adımı haykırarak bana doğru koştuğunu zar zor gördüm. Ancak hepsi bu kadardı. Göz kapaklarım yavaşça ağırlaşıyordu. Nefes alış verişlerim düzensizdi. Her an bayılacak gibi hissediyordum. Daha fazla gözlerimi açık tutamayacağımı biliyordum, direnemeyip kendimi istemsizce tekrar uykunun kollarına bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teal || mergana
Fanfiction"Küçükken, büyülü dünyanın temellerinin yalnızca kötülük üzerine atıldığını sanırdım. Ancak büyüdükçe anlıyorum ki; tohumları kötülük üzerine atılan tek şehir, benim doğup büyüdüğüm şehirmiş." "Sen sadece, bende yaşa." merlin×morgana Teal, deniz ma...