-2-

100 15 57
                                    

"hoş geldi-" gözlerini nico'dan ayırmayarak ikiliyi selamlamak üzere olan will'in sözünü bölüp odağını başka yöne çeken, magnus'ın aceleyle gitarı onun eline tutuşturması ve konuşması olmuştu. "hoş bulduk ama derse yetişmem gerekiyor. bu nico, nico bu da will. nico'yu kulüp hakkında iyice bilgilendir." konuştuğu hızla yürümeye başladı magnus. "hoşçakalın!" derken çoktan uzaklaşmıştı bile. ne yapacaklarını şaşırmış olan iki çocuğu öylece bırakıvermişti.

"selam nico." kısa süre sonunda sessizliği will bozdu. "tanıştığıma memnun oldum. kahve içer misin?"

"güzel olur, bugün çok uykusuzum." belli oluyordu aslında ama bunu belirtmenin kabalık etmek olacağını düşünen will bir şey demeden gülümseyerek bir fincana kahve doldurdu. kulüp tanıtımlarında her standın önü orayla ilgili bilgi veya kimi hediyelik eşyalar almak isteyen insanlarla dolu olurdu, hele okulun ilk haftasıysa ve bahsi geçen kulüp müzik kulübü gibi rağbet gören bir yerse, kalabalığın haddi hesabı olmazdı. bu kadar insanla başa çıkmak için will ve magnus gibi insanlarla iyi anlaşıp güzel konuşabilen insanlar gerekirdi. will, görevini sabahtan beri çok güzel yapıyordu ve tam mola vermek için standın arka tarafına geçtiği sırada nico yanına gelmişti. fark etmezdi, nico ilgisini çekmişti. biraz özel muamele görebilirdi, üstelik zaten onu magnus getirmişti.

"kulübümüz okulun en aktif kulüplerinden biridir." kahvesini ona uzatırken söze başladı will. "her türlü yıl içi etkinlikte görev alırız. sadece sahneye çıkmak değil işimiz, dışarıdan gelecek insanları, gerek söyleşi gerek de konser için, biz ayarlarız ya da müzik aleti çalmayı öğrenmek isteyenlere eğitim veririz. eğer müzikle ilgili bir kariyer düşünüyorsan network oluşturmak için ideal diyebilirim. onun haricinde, kulübün içinde sıcak ve samimi bir ortam vardır. ortak ilgi alanları çok olduğu gibi farklı tür müzik zevkleri için farklı alt kategorilerimiz var. bu alt kategorilerde ayrı ayrı çalışmalar oluyor. kulübe nasıl katılınacağına gelirsek: ne çaldığın ve hangi müzik türüyle uğraşmak istediğinle ilgili başvuru formunu doldurduktan sonra belirlenen günde müzik odasına gelip biraz çalıyorsun. kulüp yöneticileri de kulübe alınıp alınmayacağına karar veriyor."

"güzel, peki şu sizin grubunuz nasıl işliyor?"

"ah, bizim grubumuz okul kulübüne bağlı değil aslında." will, magnus'ın bu çocuğa bundan bahsetmiş olmasına şaşırmış gözüküyordu. "yalnızca basçımız eksik, onu da kulübe yeni katılan üyelerden seçmeyi planlıyorduk. şu anda kulüpte olan üst sınıflar hâliyle pek ilgilenmiyor." konuştuktan sonra mahçupça gülümsedi will. nico'nun orada neden bulunduğunu merak ediyordu.

"bas gitar çalıyorum, çocukluğumdan beri." nico kahvesinden bir yudum almadan önce konuştu. "ama kulübe falan katılmak gibi bir niyetim yok." will'in gülümseyen suratına bakınca önce kaşlarını kaldırdığını, ardından dudaklarını hafifçe büzdüğünü gördü nico. sanki onun cevabından tatmin olmamış gibiydi.

"şimdi, buraya kulüp tanıtımı için geldin, doğru mu?"

"evet."

"ama kulübe katılma niyetin yok?"

"aynen öyle." birkaç saniye will'in gözlerine baktıktan sonra devam etme ihtiyacı hissetti nico. "yanlış anlama, senin özelinde söylemiyorum. bir grup kurduğunuza göre epey iyisinizdir ama okul kulüpleri genelde seviyemin çok altında oluyor ve orada çalışırken çok sıkılıyorum. inan bana, denedim." bunun üzerine will'in gülümsemesi hafif alaycı bir hâl almıştı ki bu nico'nun gözünden kaçmazdı, uzmanlık alanıydı sonuçta. konuşmaya devam etti. "buraya gelmemin tek sebebi sosyalleşmemi isteyen arkadaşlarımın ısrar etmiş olması."

"seni çok iyi anladım, nico. eminim şu ana kadar seviyene göre bir yer bulmakta zorluk çekmişsindir. ancak çok hızlı yargıya vardığını düşünüyorum. burası lise kulüplerine benzemez sonuçta. hem madem arkadaşlarını kırmak istemedin, kulübe bir şans vermeyi denemelisin bence." başvuru formunu nico'ya uzattı sarışın çocuk ve gülümsedi. "yeteneğinden arkası dolu bir özgüven duyan insanlar hep ilgimi çekmiştir." bunu hangi anlamda söylediğini bilemeyen nico'nun kalbinin teklemesine sebep olmuştu bu cümle. elindeki forma hâlâ şüpheyle bakan nico'nun isteksizliği will'in gözünden kaçmadı. "bak ne diyeceğim, belli ki kalabalıktan ve samimi olmadığın insanlarla aynı ortamda bulunmaktan pek hoşlanmıyorsun. bu yüzden tahmin ediyorum ki yarın akşamki açılış şenliğine gelmezsin."

"doğru." onun analiz yeteneği nico'yu şaşırtmıştı. tamam, nico'nun insanlardan hazzetmeyen biri olduğunu ona şöyle bir bakan herkes anlardı. herkesin yanıldığı nokta da tam olarak buydu. nico sadece herkesten hazzetmiyordu, sanılanın aksine epey büyük bir arkadaş grubu ve durmaksızın birlikte vakit geçirdiği bir sürü insan vardı. will, sanki bunu anlamış gibi samimi olmadığın insanlardan diye belirtmişti.

"peki. anlaşma yapalım. yarın akşamki şenliğe gel, ben ve kulüpten birçok kişi sahne alacağız. en azından bize bir şans ver. seni ikna edebileceğime eminim." kendinden gerçekten çok emin gözükmesi nico'ya fazlasıyla çekici gelmişti. "gerçekten ne kadar iyi olduğumu gördüğünde kulübe katılmayı kendin de isteyeceksin zaten." gülümsedi. "ama yine de istemezsen, daha fazla ısrar etmeyeceğim."

"kabul, gelirim. ama kulüple hâlâ hiç ilgilenmediğimi bilmeni isterim. sadece seni merak ediyorum, kendinden çok emin konuştun. bilmelisin ki beni etkilemek öyle çok kolay değildir." hafif bir alaycılıkla gülümseme sırası nico'ya geçmişti. "etkilensem bile kulübe girmek istemeyebilirim, sonuçta sadece senin iyi olman pek de bir şey ifade etmez." bunun üzerine will de güldü.

"görürüz." onun kendi kahve fincanını sakince masaya bırakışını izledi nico. yaptığı her işi sanki o yapılması gereken en önemli işmiş gibi dikkatle ve hevesle yapan bu çocuğu her an, her saniye izleyip bundan keyif alabilirdi. bardakları yıkarken nico'nun bakışlarının üzerinde gezindiğini fark etmeyen will, uzun bir sessizliğin ardından birden aklına bir şey gelmiş gibi nico'ya döndü. "bu arada... uykusuzluğun uzun vadede çözümü kaliteli gece uykusudur. kafein seni her zaman daha fazlasına bağımlı yapar. kendine dikkat etmelisin bence."

"oo, hoş geldin bianca." will'in anlamlandıramadığını belli eden ifadesini görünce ekledi. "ablam."

"ablan oldukça mantıklı birine benziyor. eminim öğünlerini de atlıyorsundur sen."

"hey, daha yeni yemekten geldim." ve ne yemişti? yemeğin yarısını bıraktığını will bilmek zorunda değildi. daha yeni tanıştığı bu çocuğa kendini açıklama ihtiyacının kaynağının ne olduğu hakkında bir fikri yoktu. oldukça olağan hissettirmişti. sanki will hep nico'ya sağlığına dikkat etmediğini söylemek için var olmuştu, nico da ona hesap vermek için. belki de onu sevmek için. milyonlarca paralel evrenin en az birinde daha bu durumda olabileceklerini düşündü will de. daha yeni tanışmış gibi değil de, çok daha fazla samimi hissetmelerinin nedeni bu olsa gerekti.

"inanalım bakalım."

"şimdi gitmem gerek. özel ilgi ve kahve için teşekkürler, bir de doktor tavsiyeleri için." hafifçe güldü nico, will de bunun üstüne gülümsemeden edemedi. "yarın akşam görüşürüz."

"görüşürüz."

selam,
uzun zaman sonra solangelo yazmak nasıl güzel hissettiriyor anlatamam.

kurguda henüz oturtamadığım bir şey var da fikrinizi almak istedim. sizce will ve nico ne okuyorlardır? müzikle ilgili olmak zorunda değil diye düşündüm, bu onlar için daha çok çocukluktan gelen bir hobi gibi. yine de bilemiyorum.

fikirlerinizi sunarsanız çok sevinirim <33

how are you true? | solangeloHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin