1

9 4 2
                                    

Metalin düz ve ince ucu iki eliyle tuttuğu ve açtığı dudaklarının arasını hedef alıyordu. Gözlerini sımsıkı kapatmış, derin nefesler alıyorken dişine gelen sert darbe acı bir iniltinin ağzından çıkmasına sebep olmuştu.

Kan kıvrılıp boğazına doğru akıyordu. Hafifçe araladığı gözleri kafasının çaprazına konumlandırılmış mum ışığı yüzünden kısılıdı. Dili sallanan dişini dürttü. Acıyı bedeninin her santiminde hissedebiliyordu. Kafasını sert tahtaya daha fazla bastırdığında eldivenli parmaklar dişini sardı ve sertçe çekti, gözlerinin dolmasına engel olamadı. Bir kez daha aynı acıyı hissettiğinde nefes almasına engel olacak kadar fazla kan ağzını doldurdu.

Hızla doğrularak kafasını çevirdi ve yere tükürdü. Sesli solukları sandalyenin itilmesiyle çıkan gıcırtıya karıştı. Elleri tahtanın üstüne atılmış, biraz yumuşaklık katması adına belli ki, siyah örtüyü kavradı ve sıktı.

Bir süre acıya alışmayı bekledi. Gözlerini kırpıştırarak algılarının açılmasını sağladı. Olgun ve pürüzlü bir ses kulaklarını doldurdu. "Gereğinden fazla kanadı." Sözde şifalı otlardan yapılmış bir merhem için pazarlık yapma havasında olmadığına karar verdi. Cılız, kesik sesiyle, "Önemi yok." Dedi.

Yaşlı adam kafasını sallayarak deriden yapıldığı belli olan kemeri sıkılaştırdı. Elindeki kanlı, sarı ve çürük dişi odanın kenarında bulunan çöpe atmak için oturduğu sandalyeden ayaklandı. Kamburlaşmış sırtı ile yavaş adımlar atarken eldivenli eliyle dişi fırlattı ve duvara çarpıp çöpe düşen diş hafif bir ses çıkararak metalden dövme kutunun içinde yuvarlandı.

Adam sökük, tek parmağını gösteren, kahverengi ve bezden ayakkabılarının üzerinde döndü, ona bakış attı. Bir diş karşılığında ne isteyeceğini hesaplıyor olmalıydı.

"Seni fazla zorlamayacağım. Artık kimse dişini aldırmak için gelmiyor, anlarsın ya, herkes evinde halletmeye çalışıyor." Bir süre daha düşündü ve gözleri üstünde gezindi. "Dört patates yeterli."

Yaşlı adamı süzdü ve kafasıyla onayladı. Oldukça geniş olan torbasında getirdiği beş patatesten dört tanesini ona verdi. Adam kalan son şişkinliğe bakarken büyük ihtimalle yanlış saymasından dolayı içinden küfürler yağdırdı anlaşılan bakışlarını kaçırdı.

Başını hafifçe eğdi ve odada bulunan tek kapıya yöneldi. Tahtalar gıcırdıyor, bastıkça göçecekmiş gibi sallanıyorlardı ve adımları odanın her yerinde hissediliyordu. Gıcırtılarla açtığı delik ve yamuk kapı kırmızı gökten dolayı her zaman kasvetli bir renkte olan sokağa çıktı. Yüzüne sıcak hava çarptı.

Kapıyı ardından sertçe çekerek tepesinde duran tabelanın sallanmasına neden oldu. Kağıtlar ve yapraklar rüzgara kapılarak etrafı bir hışırtının almasına müsade etmişti. Adımlarıyla sokağın sivri taşları ayaklarındaki bez parçasının üstünden yaralarını açıyor olmalıydı.

Evler depremlerden ve savaşlardan dolayı kırık dökük haldeydi, sokağın iki yanına sıralanmışlardı. Bazılarının camlarının önünde sönmüş mumlar bulunuyordu. Bazılarının camlarından ise turuncu noktalar seçilebiliyordu.

Sokağın sonu meydana çıkıyordu. İnsanlar yırtık kıyafetlerinin içinden çıkardıkları eşyalarla pazarlık yapmaya çalışıyor, satıcıların itirazları kulaklara doluşuyordu. Kimilerinin kolları, kimilerinin bacakları ve kimilerinin gözleri olmadığından çalışamayan dilenciler ağlayarak yalvarıyorlar, açlıktan fare leşleri yediklerini söylüyorlardı.

İnsanların üzerindeki bez parçası mahrem bölgeleri örtecek şekilde sarılmıştı, hepsi beyaz olmasına rağmen şehrin tozlu havası ve çalıştıkları çamurlu veya kirli yerlerden dolayı gri görünümü almışlardı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 27, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ŞeytanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin