7

220 21 3
                                    

Sabahın güzel saatleriydi, tatlı kuş sesleriyle açtı gözlerini Aybüke, dün geceyi düşündükçe ister istemez içi kıpır kıpır oluyordu. Hemen eline telefonunu aldı ama beklediğinin aksine Mert yazmamıştı, Ekin tek bir mesaj atmıştı sadece.

Operasyonda olacağız, ulaşamazsan endişelenme.

Sıkıntılı bir nefes verdi, Ekin görevde olunca huzursuz oluyordu. Yapacak bir şey yoktu ama kızın görevi buydu. Yataktan kalkıp mutfağa ilerledi ve hızlıca dolaptan bulduğu bir kaç şeyi atıştırdı, çok kahvaltı insanı değildi. Yediklerini toplarken telefonunun bildirim sesini duymasıyla masadan aldı telefonu. Kayıtlı olmayan bir numaradandı mesaj.

Aybüke merhaba, seni askeriyeye götürmesi için bir taksi yolluyorum yarım saat içinde gelir.

Mert sensin değil mi? Diğer telefonuna ne oldu?

Küçük bir arıza. Şimdi gitmeliyim, sen taksiye bin.

Biraz kafası karışmıştı, timler farklı olsa da bu aralar Ekinle aynı operasyona çıktığını görüyordu ama anlaşılan bu sefer Mert'in timi gitmemişti. Son bardağı da makineye yerleştirip hazırlanmaya başlamıştı. Saçlarını hafif kıvırıp beyaz gömlek, kahverengi kumaş pantolon giymişti. Makyajı da abartmadan halledip evden çıkmıştı. Beklediği gibi taksi evin önünde duruyordu, taksici geçen günkü ile aynı mı diye yüzüne bakmaya çalışmıştı ancak adam yüzünü maskeyle kapatmıştı. Geçen günkü tatlı amca olsaydı epey sevinecekti.

Taksiye doğru ilerlerken çalan telefonu almak için çantasını kurcaladı. Nihayet bulduğunda ise arayanın Mert olduğunu gördü.

"Alo?" Bir yandan da yürüyerek taksiye yaklaşıyordu.

"Alo naber? Bir sesini duyayım dedim. Müsaitsin değil mi?"

"Evet evet geliyorum şimdi." Taksiye binmişti.

"Geliyor musun, buraya mı? Ekin görevde ama."

Durakladı Aybüke.

"E sen bana gel dedin ya."

Bu sefer duraklayan Mert oldu.

"Ben sana gel mi demişim?"

"Evet başka bir numaradan mesaj attın hani, taksi yolluyorum bin gel dedin. Bindim bende geliyorum şimdi."

"Aybüke taksiden in! Hemen tam şu an, telefonu kapatma sakın."

Aybüke tam taksiciye doğru konuşacaktı ki gözlerinin önüne gelen silahla ağzını yumdu.

"Telefonu kapat." Kalın sesliydi.

Aybüke hareketsiz bir şekilde durmaya devam ediyordu. Karşısında silah, kulaklarında Mert'in sesi vardı.

"Kapatmıyor musun?" Tetiği çekti.

Aybüke Mert'in sesini duymazdan gelerek telefonu kapattı ve titreyen eli ile taksicinin uzattığı eline verdi.

"Şimdi sessiz ol da kafana sıkmayayım." Aybüke dolan gözleriyle başını ağır ağır salladı. Mert'in onu kurtaracağına emindi ama yine de korkudan eli ayağı titriyordu.

Taksici hızlı bir şekilde arabayı sürerken yol kenarına telefonu da firlatmıştı. Telefonu yok, camlar ve kapılar kilitli iken nasıl kaçacağını bilemiyordu.

Çok geçmeden araba şehir dışında eski bir kulübeye gelmişti. Taksici çıkıp Aybüke'nin kapısını açtığında Aybüke inmemek için yalvarıyordu.

"Çık diyerem çık!"

"Lütfen bırakın da gideyim ben. Benden ne isteyebilirsiniz ki, lütfen!" Ağlamaktan konuşamıyordu bile.

KURŞUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin