ondört' sevgiliymiş gibi

1.1K 168 18
                                    

⚖️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




⚖️

(jisung)

Lee Minho yanağını yastığa yaslayıp ağzı açık bir şekilde nefes alırken tam bir salağa benziyordu.

tüm gece düşmanımla aynı odada kaldığım için uyuyamamıştım. o ise öküz gibi uyumuştu.

uykusuzluktan uyuşan bedenimi biraz açmak için evin içinde yürümeye karar verdiğimde yavaşça yataktan kalktım. alt kata inip balkonda güneşi selamladıktan sonra olduğum yerde yürüyüş yapacaktım. sabah sporumu yapmazsam olmazdı.

hello kitty'li pijamalarımla salına salına balkona gittim, güneş doğmamıştı?
uykusuzluk beynimi yitirmeme sebep olmuştu sanırım. zaten hiçbir şekilde eve ışık girmiyordu.

derin bir nefes alıp ellerimi mermere yaslayarak dizlerimi kendime doğru çekmeye başladım.
naptığımı bilmiyordum ama ısınma hareketleri yapmaya çalışıyordum?

boynumu da dairesel hareketler şeklinde oynattığıma göre artık salak salak yürümeye başlayabilirdim ama yukarıdan, tahminen odamdan gelen çığlık sesleri beni durdurmuştu.

hızla merdivenleri çıktıktan sonra kapı eşiğindeyken annemin yarı çıplak olan Minho'ya terlikle saldırdığını görmüştüm.
sokak serserisi derken abartmıyordum, kadının yüreğine inmişti büyük ihtimal.

"ANNE DUR! ARKADAŞIM O!"
aralarına girip annemi durdurduğumda Minho omuzlarımdan tutarak arkama saklandı.

"bu çocuk senin arkadaşın mı?" terliğini yere atıp başını sıvazladı. "ne ara geldi oğlum buraya?"

"gece geldi anne. acil gelmesi gerekti-"
biraz düşündüm. "ödevimiz için."

annemin ifadesi yumuşarken üstündeki sabahlığın kemerini iyice sıkıp kendine gelmeye çalıştı.
"niye söylemiyorsun Jisung?"

"uykundan uyandırıp mı söyleyecektim anne?"
dedim oflayarak.

"bir anda öyle görünce kalbime inecekti salak."
Minho'yu boydan boya bir süzdü, "senin arkadaşı olduğunu söyledi de, inanmadım."
biliyordum.

Minho'nun elini üstümden ittirdikten sonra ona döndüm, "sen niye yarı çıplaksın??"

"duş alacaktım..." dedi yan gözle anneme bakarken. çekiniyordu baya. Minho'nun bu halini görmek de nasip olmuştu.

"ev sahibine sormadan duş mu alınır?"

"terlemiştim..."
gözlerimi devirdim.
"neyse, anne bu Minho, Minho bu anne yani annem. tanışın."

Minho bir eliyle üstünü kapatmaya çalışarak diğer eliyle annemle el sıkıştı. annem de inadına onu baştan aşağı süzmeye devam ediyordu.

gözleri Minho'nun yüzünde fazla takılı kaldığında kaşları çatıldı, "bir dakika, bu senin sürekli dalaştığın Minho değil mi?"

"hayır!"
bir anda sesim istemeden yüksek çıkmıştı.
"yani hayır değil, o başka bir Minho. bu Minho okul başkanı." Minho'yla birbirimize şaşkın bir şekilde baktıktan sonra anneme gülümsedim.

sessizlik olmuştu.
"çocuğa havlu ve çamaşır ver, duşunu alsın. sonra beraber kahvaltıya inin. sakın bir şey yemeden gitmeye çalışmayın." ayağını uzatıp yerdeki terliğini giydi. "Jisung sabahları hiçbir şey yemiyor oğlum, belki senle yer."

"ben beş yaşındayım da Minho cocomelon mı anne? ne alaka?"

"arkadaşın diye işte ya." kapıya doğru yavaşça yürüdü. o an o benim arkadaşım değil diye bağırmayı o kadar isterdim ki...
son kez gülümseyip gitmişti.
arkasından kapı kapatma huyu olmadığı için gidip ben kapattım.

Minho'ya da öldürücü bir bakış attıktan sonra direkt olarak özenle düzenlenmiş dolabımı açıp, daha önce giyilmemiş çamaşırlarımdan birini ona uzattım.

"al bunu, banyodaki dolapta da havlular var.
çapçap hallet hemen işini."

çamaşır paketini aldıktan sonra kafası karışık gibi bana baktığında elimi havada döndürerek,
"noldu? niye öyle bakıyorsun?" dedim.

"her an beni dövecek gibisin." dediğinde hemen yüzüme kocaman bir gülümseme taktım.
mesajlaşırken rolümü çok iyi oynuyordum ama şu an en iyi oyuncu bile onu seviyor gibi davranamazdı.

cevap vermediğimde -veremediğimde-
devam etti, "beraber girelim de demiyorsun."
gülmüştü. gerçekten hayalkırıklığına uğramış gibiydi.

biraz durdum.
"az önce kalktım Minho, kendimde değilim ki." dedim. kaşlarını çattı,
"bunu tripli bir şekilde söylemek zorunda değilsin Jisung." ismimi vurgulamıştı.

"tripli bir şekilde falan söylemedim, saçmalıyorsun?"

"söyledin."

"kafanda kurmuşsun sen."

odamdaki banyoya doğru yönelirken yavaşça kafasını salladı,
"neyse amına koyayım, niye sevgiliymiş gibi atışıyorsak?" doğru söylüyordu.

banyonun kapısını kapattığında arkasından bakakalmıştım. içeri girse miydim birden?
bir şey olabilir miydi ki? hem video nasıl çekecektim? kendimi teşhir etmek zorunda mı kalacaktım? e evimde yakınlaştığımız bir şeyi yaysam insanlar beni de aşağılamaz mıydı? daha derin bir ilişkimiz varmış gibi görünebilirdi. sadece onu kullanıp atacağımı gösterecektim ben insanlara, sevgili falan olduğumuzu düşünmelerini istemiyordum.
okulda mı halletmeliydim bunu?

kafam karıştığında elimle alnıma vurup oflayarak odayı terk ettim.
bir şeyler yemem lazımdı.

davam' minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin